Bu gıklıl teyzen bir halt bilmiyo!
Ben küçükken annemin anlattığı bir hikaye vardı kendi büyükannesi ile ilgili. Çok güzel bir hikayeydi, hala anlatır ve çok gülerim. Büyükbabam bir gün bir kâğıt bulmuş, üzerinde şekiller varmış...
Esen AKTAŞ
Ben küçükken annemin anlattığı bir hikaye vardı kendi büyükannesi ile ilgili. Çok güzel bir hikayeydi, hala anlatır ve çok gülerim. Büyükbabam bir gün bir kâğıt bulmuş, üzerinde şekiller varmış. Annesi sormuş “bu ne?” diye, o da “bu harita, gitmek istediğin yere bununla gidersin” demiş. Bizim büyükanne kâğıdı evirir çevirir ve “harita, harita hadi beni Karataş’a götür” demiş. Büyükanne o kağıt parçasını büyülü bir şey sanır ve onu alıp kendi köyüne götürmesini istermiş. Çocukken çok güldüğüm ama şimdilerde birçok anlam yüklediğim bir anıdır bu.
İlk cep telefonları çıktığında ne de heyecan duymuştuk; sadece telefon numarasının sığacağı kadar küçük bir ekranı vardı. Telefon ne kadar küçük olursa o kadar makbuldü. Öyle ya adı üstünde cep telefonu; eğer biraz büyük bir telefonu olanı varsa hemen dalga geçilir ve “ankesörlü taşısaydın” denirdi.
KIPRAŞIMLI TELEFON
Hiç unutmam Yenibosna’da oturan bir komşumuz vardı. Eşi yurtdışında çalışırdı, rahatça görüşebilsinler diye eşine bir cep telefonu almıştı; “hemi de kıpraşımlı” kendi tabiri ile. Telefonu sessize aldığında titreşime geçtiğini henüz bilmediğinden, motoru yanacak diye panikleyip suya atmış yanmasın diye. Bu benim her hatırladığımda gülmekten kendimi alamadığım bir anıdır.
Kıpraşımlısı, kameralısı, fotoğraf makinalısı derken şimdi artık akıllı telefonlar var. Teknoloji ile aram ne yalan söyleyeyim pek de iyi değildir. Akıllı bir telefona sahip olalı daha bir ay oldu. Ama ilk alma girişiminde bulunduğumda kendimi başka bir gezegende hissettim. Satıcı kadın anlattı anlattı ve anlattıkları içinden bir tek internetiyle kamerasının olduğunu anladım. Bir de ‘android’ olduğunu duyunca “işte” dedim içimden “kesin uzaydayız da benim haberim yok”. “Anlattıklarınız bana gerçekten çok yabancı, çünkü ben telefonla mesaj dahi çekemem, sadece ararım, aranan numaraya da cevap veriririm” deyince ben, kadın hafiften bir güldü ve “alışırsınız” dedi. Şimdiki durumum şu Watshap, twiter, facebook, fotoğraftı artık her bir şeyini pek ala kullanıyorum. Nerdeyse evdeki pc’yi açmıyorum bile artık.
Kadınların özellikle de annelerin teknoloji ile tanışması biraz çocukları sayesinde olur, önce onlara sorar, oğlum-kızım şu yemek tarifini, şu örneği bi görmek istiyorum Ayten teyzen dedi internette varmış diye… Genelde biz de teknoloji terimleri kullanırız, önce şı pencereyi aç şuraya şunu yaz diye. Hele bir de virüsü duyan bir anne düşünün ortaya ne komiklikler çıkar değil mi.
Anneannemin bilgisayarla tanışması kamerada yurtdışındaki torunlarını ve çocuklarını görme isteği ile başladı. İlk de sadece bir komşusunda vardı ve belli bir saatte gidip orada görürdü torunlarını ve çocuklarını. Bir muhabbet ki sormayın gitsin, ee daha daha nasılsınlar, bugün ne yemek yedinizler, dayım “sen biraz süzülmüşsün ana” dediğinde “olur mu kamera öyle gösteriyor” demeler… Bir de bilgisayarın adı anneanneme göre camdı “camı aç, camda bi görsem çocukları.” Ona göre pc çocukları ve torunları demekti…
KİMMİŞ O KADIN
Annemin en büyük keyfidir televizyonda yemek tarifi ve püf noktası dinlemek, ama bir de sorunu vardır; “çok hızlı konuşuyolar yazamıyom, kafam da almıyo ezberleyemiyorum” diye. Ama “internette varmış, yetişemeyenler kaçıranlar olursa şurdan bi bakın kanald. bilmem ne” der bakmamızı ister. Bir de www diyişi var, ne yazılır ne taklit edilir ille de dinlemek lazım “dapluvedapluvedublev” sonra da ekler “üçü de aynı işte” diye. Çok merak ettiği ve tarifini alamadığı bir yemek olunca mutlaka baktırır bana ya da ablama, “söyle şimdi” diye.
Hele telefonla gelen bilgi mesajlarında telesekreterdeki kadına bir sinirlenmesi var ki! “Manyak, ben diyorum ben Devrim Osmançelebioğlu değilim, o benim damadım, ben onun telefonunu kullanıyorum diyorum, o hala seçim için 1’e bilmem ne için 2 ye bas diyo”… Sonrasında da panikleyip “Eso, Devrim’i bi kadın aradı ama anlamadım” diye şikayet eder. Aradan biraz zaman geçer ama annem hala o kadını merak eder “öğrendin mi kimmiş o kadın, niye aramış?” diye…
Bizi her bilgisayarın başında gördüğünde de “bilmiyorum bunun içinde ne var, bunların hiç biri kalkmıyo başından” diye söylenip dururdu, Ama artık neler olduğunu biliyor, mesela gördüğü bir rüyayı anlattığında “ne demek acaba?” diyip meraklanırdı. Ben de “anne ben google teyzeye bi sorayım bakalım” derdim. Şimdi her gördüğü rüya için “hele bir sor bakalım o gııkıl teyzene neymiş?” diye, eğer hoşuna giden bir yorum çıkarsa sevinir, ama işine gelmezse “senin bu gıklıl teyzen bir halt bilmiyo, o öyle değil” diye söylenir. Pencerenin sadece evdeki camlar olmadığını, telefonla video çekildiğini artık neyin neye yaradığının gayet farkında. Gezi döneminde aman O Fırat’ı bi bakın bakalım telefonu nerde diyo onun için diyecek kadar da teknolojinin içine girdi. Artık telefonunun eskidiğini de söyleyip duruyor, sanırım akıllı telefon istiyor.