Kıyımla çevreli hayatımız
Kadınım ve yaşanan kadın katliamı üzerine yazmak ne iç acıtıcı bir şey. Televizyon ve gazetelerde her gün sayısı giderek artan kadın katliamları ne kadar da yakınımda oluyor demeye başlıyorum. Gerçek bu ya ürküyorum. Acaba bu sefer sıra kimde? Hangi yöntem ile öldürülecek?
Türkan KOTANKIRAN
Kadınım ve yaşanan kadın katliamı üzerine yazmak ne iç acıtıcı bir şey. Televizyon ve gazetelerde her gün sayısı giderek artan kadın katliamları ne kadar da yakınımda oluyor demeye başlıyorum. Gerçek bu ya ürküyorum. Acaba bu sefer sıra kimde? Hangi yöntem ile öldürülecek?
Ben üç kadının hikâyesine yakından tanıklık ettim.
Yakın zamanlarda camdan bakarken, ailece tanıdığım bir kadının boşanmak istediği kocası tarafından sokak ortasında kurşunlanarak öldürüldüğünü dehşetle seyrettim.
Hemen ardından yanı başımızda bulunan parkta çok yakın bir arkadaşımın görümcesinin boşandığı kocası tarafından bıçaklanarak öldürüldüğünü biliyorum.
Ve başka bir kadının kız kardeşinin, kendisinin ve eniştesinin boşandığı kocası tarafından pompalıyla vurulduğunu, uzunca bir süre hastanede kaldıklarını ve hukuk mücadelesini verdiklerini biliyorum. Daha ne sayayım ki. Canımız fazlasıyla acıyor ben de daha fazla acımızı artırmak istemiyorum.
Hep bilineni bir kez ben de dile getireyim (kadın ve erkek) doğuştan kazandığımız deri rengi ve cinsiyet dışında yaşam tarzı olarak da hangi sosyal sınıfa mensup kişilerden doğmuşsak oradan yaşamaya başlıyoruz. Bunların dışındaki her şey bize yüzyıllar boyunca öğretildiği ve eğitildiği gibi yürür. Hangi sistem varsa onun ihtiyaçlarına göre erkeği ERK’e, idare ve sevke, karar almaya, bin bir çeşit zevk oyunları oynama ve kullanmaya eğitir. ERK’ler yararlanma üzerine eğitilir, emir alıcılar ise (bizler) yararlanmama üzerine. Eğer emir alıcılar herhangi bir gün gelir de hayatındaki kararları kendi alma, idare ve sevk etmek isterse, bu yetenekte olduğunu karşısına dikilerek ERK’e kararlıca hissettirirse, esas o zaman zorlu mücadele başlar.
Evli çiftlerde bu süreç boşanmayı yılan hikayesine döndürür. Boşanma gerçekleştiyse kadın yalnızca hayatla dört duvar arasında değil, bütün dünyayla tekrar mücadele hattına girer. ERK’ten bağımsız yaşayabileceğini göstermek durumdadır. En nihayetinde bazılarımız öldürülüyoruz. Devlet ERK’i ise söz konusu olan, çok yakın zamanda Gezi mücadelesinde gördüğümüz gibi “Hayır” diyen herkes püskürtülüyor. Kadınları öldürmedilerse de en iğrenç cezaları verdiler. Sen kadınsın burada ne işin var diye. Kadınsan emir alacaksın, sorgulayamayacaksın, verilen hayatı yaşayacaksın. Direndin mi bütün filim kopar.
DİRİLME GÜCÜ
Görünen o ki artarak ve daha da vahşileşerek sürecek. Eskiden öldürülen kadınlar için kahrolası töre cinayeti denir işin içinden çıkılırdı. Şimdi ölümler özellikle büyük şehirlerde ve memleketin her yerinde olmaya başladı. Bir istatistik bilgisi verecek durumda değilim. Fakat özellikle boşanmış kadınların 35-40 yaşlarında yoğunlukta olduğunu basından ve yayından takip ediyoruz. Artık çocukların da büyüdüğün, kendi başlarının çaresine bakabilecekleri, evliliklerinin dayanılmaz bir hal aldığı bir yaş sınırı 40 yaş sanırım.
Erkekler kadını kapının önüne koyduysa bu şekilde boşandıysalar, kadının herhangi bir hali eski eşi ilgilendirmez oluyor. Uzunca bir süre bir vakıfta kadınlara yaklaşık (1750) kadınla 5 yıl boyunca defalarca görüştüm ve çok duydum. Kadınlar en zor günlerde ya da boşanmalarda bütün becerilerini ve enerjilerini ailesini kurtarmak için harcayarak bütün yükü yüklenebiliyorlar. Türkiye hizmet sektörü ağırlıkta olduğu için kadının, cinsiyete dayalı iş bölümünden dolayı bu sektörde iş bulması kolay oluyor. Ve kadın bu süreçte hep olduğu gibi yeniden diriliyor.
Kadın evde kocası olmadan da belki de daha hesaplı daha huzurlu bir yaşamı kurmayı başarıyor. Aynı şeyi kocası için söylemek zor. Eski koca işsiz kalmışsa eğer veya çalışıyorsa ama dağınık yaşıyorsa ve kendini kabul edecek başka bir kadın da bulamadıysa ki (bunlar kız kardeş, annesi veya başkaca bir eş). O boşanacak kadar geçimsiz olan eski karısına gidip tekrar birleşmeyi isteyebiliyor. Bazen başarıyor ve geçimsizlikler sil baştan başlıyor veya genelde kadın bunları bildiği için birleşmek istemiyor.
YAŞANIR BİR DÜNYA
Asıl olan tutunamayan, hayatla baş edemeyen minnetsiz bedavaya yaşayan erkeklerin eşlerine ve boşanmış eşlere yaşatacakları. Ne yazık ki bu vahşi kapitalizm ve bütün ilişkileri daha da vahşileştirecektir. Emek sömürüsüne bakın, artık insanlar 8 saat çalışmayı bir lüks görüyor. Ve milyonlarca işçi asgari ücretle ve taşeron sistemiyle kölelik koşullarında çalışıyor. Peki, hal böyleyken bize bunları yaşatanlara karşı yeterince bir araya gelemeyip ve gücümüzü birleştiremezsek, ayakkabılardan ve depolardan tonlarca para çıkarken bu çalıntıların hesabını sormazsak bir değişim bekleyebilir miyiz? Hâlbuki bu paralarla milyonlarca insana iş ve aş bulunur. Bu durumda sistemle hesaplaşmak yerine, daha kolay yol seçilip kocasını boşayan kadın hedef haline getiriliyor. Kadını en vahşi nasıl öldürebilirim hesabı yapılıp öldürülüyoruz. Bazen o kadar ümitsiz bir durum hasıl oluyor ki koca kendini de öldürüp daha doğrusu kendi acılarına son veriyor.
Bana öyle geliyor ki, hiç kimsenin düşkün sayılmadığı, ERK olmak için yarışılmadığı, herkesin iş, aş ve yeteneğine göre yaşadığı bir dünya biz bütün kadınlar ve evlatlarımız için gerçekten yaşanır olacaktır. Ne yazık ki bu da kolay olmayacak.