TARİH
Adı Nezihe. O dönem 200 kuruşluk aylık alan kantarcı Sarhoş Kadri Efendi’nin eşi Kaya (Edâ) Hanım beş kız doğurduktan sonra, daha hayatının baharında olması gereken zamanda, 25 yaşında yaşayamadığı baharlara veda etti. Ardından beş kızının dördü… Bir tek kızı kaldı babasıyla baş başa. Adı artık “Yaşar” Nezihe idi...
Bir ömre de kadar acı sığar? Ne kadar mücadele?
Fulya ALİKOÇ
Bundan yaklaşık 134 yıl önce, ocak ayında, fırtınalı bir gece. İstanbul, Fatih’te Şehremini dolaylarında, virane bir evde. Tatar asıllı 19 yaşında bir kadın, adı Kaya. Kocası adını beğenmemiş Edâ dermiş. Doğum sancıları giriyor tazecik bedenine. Sonra kısa bir sessizlik olmuştur herhalde. Niye mi? Kız doğdu, diye. Adı Nezihe. O dönem 200 kuruşluk aylık alan kantarcı Sarhoş Kadri Efendi’nin eşi Kaya (Edâ) Hanım beş kız doğurduktan sonra, daha hayatının baharında olması gereken zamanda, 25 yaşında yaşayamadığı baharlara veda etti. Ardından beş kızının dördü… Bir tek kızı kaldı babasıyla baş başa. Adı artık “Yaşar” Nezihe idi.
OKUMA AŞKI, YAZMA SEVDASI
Sarhoş Kadri bir kızıyla kalınca teyzesi Zehra Hanım’ın yanına taşınır. 6 yaşındaki Yaşar Nezihe, Zehra Hanım’dan dinledi ilk aşk destanlarını, Leyla ile Mecnun’u, Ferhat ile Şirin’i, Kerem ile Aslı’yı… Okumak yazmak belki de böyle tutku haline gelmiştir, aşkla yani. Babası okutmak istemese de gider gizli gizli mektebe yazılır. Aylarca gizli gizli okula gider ama gelin görün ki Sarhoş Kadri bunu duyar ve Yaşar Nezihe’yi evden kovar. Bir süre komşularda kalan Yaşar Nezihe, eve geri döndüğünde isim takma huyundan vazgeçemeyen babası “kendigelen” lakabı takar yaşayan tek kızına.
“Ev kızları”nın makus kaderidir. El işi öğrenmemek yarımlık sayılır. El işi öğrenir Yaşar Nezihe. Ancak aklı dinlediği ve okuduğu aşk öykülerinde, şiirlerde kalmıştır. 14 yaşında Malumat Gazetesi’nde çıkan bir şiir tutkularını hareket geçirmesini sağlar ve o yaşta yazdığı bir şiiri gazeteye gönderir, Mazlume imzasıyla. Daha sonra da Mahmure, Mehcure gibi mahlaslarla birçok şiiri yayınlanır.
KOCA ELİNDEN GÜLMEMEK
Beklediği gün gelmiştir. Aşık olmuş, bir delikanlıyı sevmiştir. Adı Yusuf Niyazi. Nişanlanırlar. Ancak işsiz kalan ve iş bulamayan babası evdeki eşyaları satma noktasında gelince nişanı bozar ve 18 yaşındaki Yaşar Nezihe’yi daha önce üç evlilik yapmış ve kendisinden 27 büyük bir evkaf katibiyle, Atıf Zahirle evlendirir zorla. Önceki üç evliliğinden de çocuğu olmayan Atıf Zahir, Yaşar Nezihe’yi “kısır” olmakla suçlayıp boşar. 24 yaşındayken evlendiği Mühendis Mehmet Fevzi’yi ise derin bir aşkla sever. Ama mühendis işi gereği Anadolu’yu o kadar çok dolaşmak zorundadır ki 6 yıl 7 ay süren evliliklerinde hepi topu 6 ay birlikte yaşayabilmişlerdir. Bu altı ayda ilk oğlu Vedat ve sonra da Suat ve Sedat doğar. Tam mutluluğu tattığını zannederken kocasının bu taşra ziyaretlerinde kendisini aldattığını öğrenen Yaşar Nezihe kocasının üstüne kuma getirmek istemesiyle sarsılır. Kendi mi boşanmak istemiştir, yoksa kocası mı terk etmiştir, tam bilinmiyor. Ama 3 çocuğuyla yalnız bir kadındır artık o. O açlık ve yoksulluk günlerinde ilk nişanlısı Yusuf Niyazi çıkar tekrar karşısına. Umudu olur Yaşar Nezihe’nin. Gelin görün ki feleğin elleri armut taşlamıyor işte. Evlendikten sonra kocasının Cide’ye götürdüğü Yaşar Nezihe’yi evde kocasının diğer iki eşi beklemektedir. 50 gün sürer bu son evliliği, boşanır.
EMEK VE MÜCADELE
Birinci Dünya Savaşı yıllarında üç çocuklu, üç kere evlenip boşanmış, tek başına ayakta kalmak zorunda olan yalnız bir kadındır Yaşar Nezihe. Cephedeki kocalarına mektup yazdırmak isteyen kadınlardan, dikiş nakış işlerinden, Çocuk Esirgeme Kurumu’nda gördüğü hizmetten kazandığı üç beş kuruşla üç çocuğuna bakar, yalnızca büyük oğlu Vedat’ı okutabilir ama. Hayat mengenesini sıkmakta o kadar acımasız davranmıştır ki iki defa canına kast eder. Yazdığı şiirlerle hayata tutunurken emek mücadelesiyle tanışır ve Amele Cemiyeti’ne üye olur. Artık şiirlerinde elem ve ıstıraptan çok işçi direnişleri, grevler ve emek mücadelesi yer tutuyordur. Sabah, Terakki, Kadınlar Dünyası gibi dönemin önde gelen yayınlarında yazıyordur. Hatta “Türk basınında peçesiz fotoğrafı yayınlanan ilk kadın” unvanının sahibidir artık. Müdafaa-yı Hukuk-ı Nisvân Cemiyeti’nin (Kadı Haklarını Savunma Derneği) üyesidir de aynı zamanda.
Bir başka unvanı da “şiirlerine el konulan ilk kadın şair” olmuştur. Bir gün oğlu Vedat’ın Türkiye Komünist Partisi’nin yayın organı Aydınlık dergisinde çalışan bir arkadaşı Yaşar Nezihe’yi derginin bürosuna götürür. Nazım Hikmet diye biriyle tanışır orda. Nazım Hikmet hayat hikayesini dinledikten sonra derin bir saygı duyar Yaşar Nezihe Ablasına.
Şimdi biz bütün bunları niye anlattık. Yaşama 5 Kasım 1972’de gözlerini yuman bu direngen kadını tanımak tabi ki öncelikli derdimizdi bu yazıda. Ama bir unvanı daha var ki, bugünümüze ışık tutsun isteriz. Yaşar Nezihe edebiyat tarihimizde ilk 1 Mayıs şiiri yazan şairdir. Hatta Aydınlık’ta çıkan bu şiirinden ötürü 38 kişiyle birlikte yargılanmıştır. 2 gün önce, sendika konfederasyonlarının “birleşememe” sendromunun damgasını vurduğu bir 1 Mayıs geçirdik. Oysa işçi ve emekçilerin birliğine neden ihtiyaç olduğunu hayatı boyunca çile çekmiş, kimi zaman yılgınlığa düşmüşse de kurtuluşunu işçi sınıfının kurtuluşunda görmüş emekçi bir kadının sözlerine bir kez daha kulak verelim şimdi…
1 Mayıs
ey işçi...
bugün hür yaşamak hakkı seninken
patronlar o hakkı senin almışlar elinden.
sa'yınla edersin de "tufeyli"leri zengin
kalbinde niçin yok ona karşı yine bir kin?
rahat yaşıyor, işçi onun emrine münkâd;
lakin seni fakr etmede günden güne berbâd.
zenginlere pay verme, yazıktır emeğinden.
azm et de esaret bağı kopsun bileğinden,
sen boynunu kaldır ki onun boynu bükülsün.
bir parça da evlatlarının çehresi gülsün.
ey işçi...
mayıs birde; bu birleşme gününde
bişüphe bugün kalmadı bir mani önünde...
baştan başa işte koca dünya hareketsiz;
yıllarca bu birlikte devam eyleyiniz siz.
patron da fakir işçilerin kadrini bilsin
ta'zim ile, hürmetle sana başlar eğilsin,
dün sen çalışırken bu cihan böyle değildi.
bak fabrikalar uykuya dalmış gibi şimdi.
herkes yay kaldı, ne tren var, ne tramvay
sen bunları hep kendin için şan-ü şeref say...
bir gün bırakınca işi halk şaşkına döndü.
ses kalmadı, her velvele bir mum gibi söndü.
sayende saadetlere mazhar beşeriyet;
sen olmasan etmezdi teali medeniyet.
boynundan esaret bağını parçala, kes, at!
kuvvetedir hak. hakkını haksızlara anlat.