03 Mayıs 2014 12:55

İşimize, ekmeğimize, haklarımıza birbirimize sahip çıkalım!

Eşit işe eşit ücret için, sendikalı, sigortalı ve güvenceli çalışma için, yolsuzluğa ve yoksulluğa karşı, cinsiyetçi iş bölümü ve ayrımcılığa karşı, kreş talebimiz ve tüm sosyal haklarımız için el ele verelim, bir araya gelelim. Komitelerde, sendikalarda, derneklerde, dayanışma evlerinde, kurultaylarda, platformlarda taleplerimizi oluşturalım, kararlar alalım ve mücadelemizi büyütelim!

İşimize, ekmeğimize, haklarımıza birbirimize sahip çıkalım!
Paylaş

Olcay GERİDÖNMEZ

Asgari ücrete ve altına mahkûm güvencesiz, esnek, kuralsız çalışma koşullarımız, yaşam koşullarımız malum. Hepimiz benzer koşullar altında yaşama tutunmaya çalışıyor, işsizlik her an ensemizde, açlık ve yokluk bir kara bulut gibi tepemizde.
Günün aydın yüzünü görmeden 10 saat, 12 saat ve daha fazla çalışıyoruz. Soğukta, sıcakta, havasız, kirli ortamlarda, zehir soluyarak, nefesimizi, bedenimizi tüketerek çalıştırılıyoruz. İşimizi kaybetme korkusuyla kuralsızca dayatılan tüm işleri yerine getirmeye uğraşıyoruz. Haklarımız bir lütufmuş gibi sunulurken bize, sürekli daha azına rıza göstermeye mahkûm ediliyoruz.
Birçoğumuz üç kuruşa ev içlerinde parça başı iş üreterek evin, çocukların, yaşlıların, hastaların ihtiyaçlarını az olsa karşılamak için didinip duruyoruz. Temizliğe, gündeliğe, hasta ya da çocuk bakmaya gidiyoruz... Ne işyerinde ne mahallede çocuklarımızı bırakabileceğimiz bir kreşimiz yok, üzerlerine kâh kapı kilitliyoruz, kâh çocuğu çocuğa, komşuya emanet ediyoruz ya da aldığımızı bakıcıya veriyoruz.
Fabrikada, atölyede, tarlada, evde... nerede ve nasıl çalışırsak çalışalım üzerimizden baskı, tehdit, hastalık, ölüm, şiddet, taciz, ayrımcılık eksik olmuyor.
Patronlar iliğimize kadar sömürdükleri emeğimizle zenginliklerine zenginlik katarken, devletliler alınterimize el koyup kasalarını doldururken bizim ay sonunu nasıl getireceğiz diye yüreğimiz daralıyor. Borçlanıyoruz, yeri geliyor yardıma muhtaç kalıyoruz.

DUYDUNUZ MU?
Yaşayarak görüyoruz, tarihimizden biliyoruz yönetenler, patronlar, hükümet kendiliğinden ezilenlerin lehine bir uygulama yapmaz, yaparsa da işçiler, emekçiler, ezilenler seslerini yükseltmesinler diye ya da yükselttikleri için yapar. Sesimizi yükseltmeyelim diye bizleri etnik, inanç ya da bölgecilik temelinde bölüp parçalamak için elinden geleni yapar. İşçiyi değil kişisel çıkarını, makamını düşünen sendikacıyı satın alır, yasa çıkartır, medyayı kullanır, olmadı saldırır...
Yok pahasına çalıştırılmamıza göz yuman, işverenlere her türlü destek ve teşviki verirken, hazırladığı esnek çalışma ve istihdam programlarıyla kadınları güvencesiz, eşitsiz koşullarda çalışmaya mahkum eden hükümetin kendini tehlikede gördü mü neler yaptığını son aylarda gördük.
“Artık yeter” demedikçe, “insan gibi çalışmak, insan gibi yaşamak istiyoruz” demedikçe gözleri kârdan başka bir şey görmeyen egemenlerin dur bilmeyeceğini yaşayarak görüyoruz, tarihimizden biliyoruz. Bizim bizden başka dostumuz, dayanağımız yok. El ele verip birleşmekten, dayanışmaktan başka bir gücümüz yok!
Duydunuz mu, Türkiye’nin dört bir yanından kadın ve erkek işçiler, tam da bunu söyleyen bir çağrı yaptılar. “Bu koşullara, bu zulme razı olmayacağız” dediler. “Bizim de sözümüz var” dediler. 33 işçi havzasından binlerce işçiyi kapsayan işçi kurultayları, ortak bir deklarasyonla patronların 2008 krizi döneminde sendika ağalarının da desteğiyle gündeme getirdikleri uygulamaları ve hak gasplarını sürdürmek istediklerini, insanca yaşayacak bir ücret, çalışma koşulları ve sosyal haklara ilişkin taleplerimizin olası bir kriz gerekçesiyle reddedildiğini söylüyor. Bundan en çok kadın işçilerin etkileneceğini vurguluyorlar. Çağrıları herkese: yaşamı zehir eden uygulamalara karşı çabalarımızı ortaklaştıralım, işyerlerinde, fabrikalarda komiteler kurarak kendi kaderimiz üzerinde söz ve karar sahibi olmak için bir araya gelelim. Bu çağrı; kadınları görmeyen sendikalara karşı, işçilerin yerel mücadele platformlarının kadın işçiler için, kadın işçilerinin taleplerinin sahiplenilmesi için ne kadar önemli olduğunun göstergesi.

DAHA NE DURUYORUZ
Biz kadınlar da ülkenin tüm zenginliklerini ürettiğimiz gibi haklarımız için mücadele edebilir, politika da yapabiliriz. Daha ne duruyoruz? Derdimize derman olacak çareyi en iyi biz biliriz. İnsan gibi çalışmak insan gibi yaşamak için düşük ücret ile ağır çalışma koşullarını derinleştiren taşeronlaştırmanın ve esnek çalışmanın son bulması gerek. Çalışma saatlerinin kısaltılmasını istiyoruz. Kısmi zamanlı, evden, çağrıya bağlı değil, güvenceli iş istiyoruz.
Kadın-erkek sayısına bakılmaksızın her işyerine kreş, 24 saat açık, ücretsiz mahalle kreşleri istiyoruz. Çocuk bakımı yalnızca annelerin değil ebeveynlerin ortak sorumluluğudur, bu yüzden devredilemez babalık izninin getirilmesini, İlo C183 annelik koruması sözleşmesinin imzalanmasını istiyoruz.
Çocuk istismarının, kadın cinayetlerinin, kadına yönelik şiddetin son bulması için kadın aleyhine tüm ayrımcılıkların kalkmasını, gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını ve yasaların etkili uygulanmasını, gerçek eşitlik istiyoruz!
Hem evde hem işte çalışıyoruz, erken emeklilik istiyoruz. Ev işçisi kadınların iş yasası kapsamına alınsın istiyoruz. Tarım işçisi kadınlara emeklilik ve sağlık hakkı istiyoruz.
İşçi komitelerinin çağrısında söylendiği gibi “Koşullar ne kadar olumsuz olursa olsun, biz istersek üstesinden gelemeyeceğimiz güçlük yoktur. Biz istemezsek, çarklar dönmez, motorlar susar, hayat durur. Yeter ki, el ele verelim birlikte hareket edelim. Birliğimiz, ortak mücadelemiz, geleceğimizdir.”
Eşit işe eşit ücret için, sendikalı, sigortalı ve güvenceli çalışma için, yolsuzluğa ve yoksulluğa karşı, cinsiyetçi iş bölümü ve ayrımcılığa karşı, kreş talebimiz ve tüm sosyal haklarımız için el ele verelim, bir araya gelelim. Komitelerde, sendikalarda, derneklerde, dayanışma evlerinde, kurultaylarda, platformlarda taleplerimizi oluşturalım, kararlar alalım ve mücadelemizi büyütelim!

‘İşçi kurultayları örgütleme komitelerinin çağrısı’ diyor ki:
Biz razı değiliz! Ve sözümüz var!
* Biz mücadele etmek isteyen ve bu yolda adımlar atan işçiler olarak mücadeleci tüm sendikacılara çağrıda bulunuyoruz: Çabalarımızı ortaklaştıralım.
* Tüm işçi kardeşlerimizi sendikalarımızı, sendika bürokrasisinin tahakkümünden kurtarmaya, sermayeye karşı mücadele merkezleri olarak yeniden örgütlemeye çağırıyoruz. Sendikalar işçilerindir.
* Mücadeleci işçileri işyerlerinde, fabrikalarda komiteler kurarak kendi kaderi üzerinde söz ve karar sahibi olmaya çağırıyoruz. Gücümüz örgütlülüğümüzdür.
* Fabrikalarda, Organize Sanayi Bölgeleri’nde hakları için mücadele eden tüm işçileri, emekçileri ortak platformlar etrafında bir araya gelerek gücümüze, güç katmaya çağırıyoruz.

ÖNCEKİ HABER

Ortak bölenlerin en büyüğü

SONRAKİ HABER

Bir küçük adımla dünyayı kazanmak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa