4 Mayıs 2014 12:53

Senin ailende kumral var bizimkinde de ritim!

Burak KARAKURT

Ahırkapı... Yıl 2002... Bu mahallede her daim klarnet, darbuka gelir kulağınıza, dürter ruhunuzu. Ama o sene mahallenin insanlarından bir grup toplanıyor, bir çalıyor ki... İşte “Ahırkapı Roman Orkestrası” böylece kurulmuş oluyor. Pulp Fiction Ucuz Roman film müziğini de yaptıktan sonra Romanca söyleyen Orkestra baya baya meşhur da oluyor. Roman müziğinde ilk remix çalışması onlara ait olduğu gibi Ahırkapı adını da tescillemişler.
Onlar yolun başında “Roman” adıyla çıktıkları için mahalleden çok tepki almışlar. Sulukule’nin yok edilmesi, Ahırkapı’da bir kültürün genleriyle oynanması hali var. Kendilerini diğer Roman mahallerinden başka bir yere koyuyor olsalar da “Bir kuşun bile yuvasını bozsan senin de yuvan bozulur” diyorlar. Çakma değil de tastamam, orijinal Roman müziği yapan Ahırkapı Roman Orkestrasıyla, Hızır ve İlyas yeniden buluşmadan önce biz buluştuk. Yok olup giden Sulukule’nin ardından İstanbul’da Hıdırellez ateşinin yandığı yer Ahırkapı’da, insanın içini kaynatan bu ritmi; sınıfta en arka sırada oturtulan çocuklar anlatıyor... Bu arada Hıdrellez dileklerinizin tutsun, bizden saygılar.

Türkiye’deki ilk Roman orkestrası sizsiniz. Nasıl bir araya geldiniz, nasıl kuruldu orkestra?
Osman Yılmaz Dursun: Mahallede bulunan Armada Otel’in sahibi Kazım Bey’in fikriydi bu proje. Grup olarak ilk kez Ahırkapı’daki Hıdırellez şenliklerinin ilk kutlamasında çıktık. Mahalleden 25 kişilik bir ekiptik. Bu grubun devamında Ahırkapı Roman Orkestrası kuruldu. 1 ay kadar kısa bir süre içinde ise Sony Müzikten bir albüm çalışmasına başladık. Yolculuğumuz böyle başladı..

BİR ANDA ÜNLÜ OLDUK

Devamı nasıl geldi..
Cüneyt Karabulut:
Türkiye Milli takımının dünya üçüncüsü olduğunda karşılama orkestrası olarak Taksim Meydanındaki kutlamada Tarkan ile konserimiz oldu. Verdiğimiz bu konser bizi daha iyi bir yere getirdi.

Osman Yılmaz Dursun: Aniden tanınmamızı sağladı.

Ömer Eryoldaş: Arkasından açık hava konserlerine çıkmaya başladık. Goran Bregoviç ile sahne aldık. Bir anda ünlü olduk anlayacağınız.

Sokaklardan sahneye...
Ömer Eryoldaş:
  Aynen öyle.. Bu orkestra Roman müziği anlamında da bir ilk zaten. Bizim ardımızdan çok çıktı. Hemen hemen her sene 10 grup çıkmıştır. Şimdi bizden başka kimse de kalmadı. Şükür biz devam edebiliyoruz.

ROMAN KELİMESİNİ KULLANDIĞIMIZ İÇİN TEPKİ GÖRDÜK

Mahallelinin tepkisi nasıl oldu?
Ömer Eryoldaş:
Baştan tepki aldık.

Neden?
Ömer Eryoldaş:
Çünkü Roman kelimesini kullanmıştık. Ahırkapı diğer Roman mahalleleri gibi değil. Romanlığı biraz daha örtülmüş yaşıyoruz. Grubun adında ‘Roman’ kelimesi kullanılınca ‘Romanlık’ ön plana çıktı ve mahalleden bunu kabul etmeyenler oldu. Daha sonra sahne almaya başladıkça tepkiler azaldı ve olumlu karşıladılar.

Orkestra’da üye sayısı, kişiler belli mi yoksa rast gele mahalleden birileri de katılabiliyor mu?
Cüneyt Karabulut:
25 kişilik bir ekiple başlamıştık fakat bu sayı ulaşım giderleri ve diğer masraflardan dolayı sıkıntıya sokuyordu. Avrupa konserlerine gidemiyorduk örneğin. Ekip olarak aramızda anlaştık sayıyı düşürmek zorunda kaldık.

Osman Yılmaz Dursun: Bu kadar kişiyi kaldıracak ses sistemi, sahne bulmakta ayrıca zor oluyordu.

AVRUPALI MÜZİSYENLER HAYRANLIKLA BAKIYORLAR

Roman müziğinde yöreden yöreye farklılık gösteriyor mu?
Osman Yılmaz Dursun:
Evet. Mesela Bergama yöresinde Romanlar trompet, trampet ve saksafon çalıyorlar.
Cüneyt Karabulut: Trompet Batı müziği enstrümanı fakat bizimkiler Roman müziğine uyarlamış. Avrupalı müzisyenler hayranlıkla bakıyorlar nasıl yapabiliyorlar bu işi diye. Çok üstün bir yetenek gerektiriyor. Batı müziği eğitimi alan birisi onu öyle çalamaz. İşte Romanlarda böyle yetenek var.

DANS VE MÜZİK BİZİM HAYATIMIZ

\"\"

Nereden geliyor bu yetenek?
Osman Yılmaz Dursun:
Doğuştan... Dans ve müzik bizim hayatımız. Mesela sen kumralsın. Ailen de kumral var mı?

Var..
Osman Yılmaz Dursun:
Bu da böyle bir şey işte.

Siz orkestrada çaldığınız yöreye ait olmayan bir enstrüman kullanıyor musunuz?
Osman Yılmaz Dursun:
Bizde klarnet, kanun, cümbüş, ud ve ritim var. Onun dışında saksafon ve klavye kullandık. Ama işe göre değişiyor. Balkan müzikleri istiyorlar bazen sadece bizde ona göre ayarlıyoruz.

Yeni bir albüm çalışması var mı?
Osman Yılmaz Dursun:
İkinci albüm için çalışmalara başladık. Bizim özelliğimiz kayıtları canlı olarak yapıyoruz. ‘Live’ diyorlar ya. Zaten iki kelime öğrendim live ve cover (Gülüyor). Birde Kibariye diyor ya ‘life is live’.

Çalışmalar nasıl devam ediyor?
Ömer Eryoldaş:
Geçtiğimiz günler ‘Yalan Dünya’ dizisi için bir kayıt yaptık. Çok keyifli oldu. Yine konserlerimiz devam ediyor.


KADIN ENSTRUMANCI ORKESTRANIN ÖNÜNE GEÇİYOR

Bu orkestrada kadın enstrümancı neden hiç yok?
Cüneyt Karabulut:
İlk başladığımızda bir kadın arkadaşımız vardı. Fakat kadın solist orkestradan daha çok öne çıktı. Bu yüzden devam edemedik. Ama tabi bazı sahnelerde kadın arkadaşlar da bize eşlik ediyor. Ama devamlı olarak bir kadınla çalışmıyoruz.

Kadınlar daha çok solist ya da dansçı mı oluyor roman müziğinde, enstrüman çalamıyorlar mı?
Osman Yılmaz Dursun: 
Cumhuriyet'in ilk dönemlerine kadar varmış. Daha sonra giderek azalmış. Kadınlar kendilerine kına gecesi yapıyorlar mesela, kim çalıyor onlara? Yine kadınlar.

Cüneyt Karabulut: Artık daha çok konservatuarda okuyan Roman kızlarımız var enstrüman çalan..

Ömer Eryoldaş: Şu an Bursa civarında azda olsa kadın enstrümancı var.


AHIRKAPI PARK ORMAN’A KARŞI

\"\"

Son yıllarda Hıdrellez vakti Park Orman’daki biletli organizasyon tartışma yaratıyor. Tepkiler nedeniyle pek başarılı da olamıyor. Siz ne düşünüyorsunuz ordaki “alternatif” şenlik için?

Osman Yılmaz Dursun:
Biz kültürümüzü koruyoruz onlar bu işe ticaret gözü ile bakıyorlar. Üstelik bunu ‘Ahırkapı’ ismini kullanarak yapıyorlar. Park Orman kutlamalarından olsa olsa bahar şenliği olur.

Kentsel dönüşüm adı altında yapılan yıkımlar sanki Romanları hedef alan projeler olarak başladı? 

Osman Yılmaz Dursun:
Bizde bir söz vardır ‘bir kuşun yuvasını bozsan bile senin de yuvan bozulur’. Sırf kâr elde etmek için insanlar evlerinden ediliyor. Bunu Romanlar için yapıyorsan yanlış yaptın. Kimse kuvvetli bir insanın elinden hiçbir şeyini alamaz. Zayıf insanların ellerinden her şeyini alıyorlar. Son zamanlarda çıkan Romanlarla bilmem kimle taşlı sopalı kavga etti haberleri de bundan bağımsız değil.

Ahırkapı, Sulukule olmasın...
 
Osman Yılmaz Dursun:
Ahırkapı bildiğimiz bir roman mahallesi değil. Tabii ki kültürümüzü koruyoruz ama burası kalıplaşmış bir Roman mahallesi değil. Burada her birimiz ikişer üçer dil bilen insanlarız. Çocuklarımız turizmle uğraşıyor, otelcilik yapıyorlar. 
 
En çok tanınan Roman mahallelerinden oysa..
Osman Yılmaz Dursun:
Bunu biz yaptık. Bu çevre biliyordu burada Romanların yaşadığını ama dışarıdakiler bilmiyordu. Biz bunu ortaya çıkardık.


BİZ ROMANCA NEDİR BİLMİYORUZ

\"\"

Biraz daha Romanlardan bahsedersek... Dilleri mesela... ‘A be nerdesin’ gibi bir dil mi ?
Osman Yılmaz Dursun:
O Türkçe.. Romanca baskı altında kalmış bir dil. İnsanlar 5-10 senedir Roman olduklarını söyleyebiliyorlar. Bizim bile başta orkestra isminde Roman olması istenmedi. Tatlı geçmiyor bu mevzular. Bu topluluk çok geniş, iyi düşünen de var; kendini belli etmek istemeyen de var. Romanlar hakkında bir çalışma yapılmıştı bizimle de görüştüler. Yüksek hakimlerden tut, birçok sanatçı, Başbakan Yardımcılarına kadar Roman olan var. Ama herkes kabul edemiyor Roman olduğunu. Malum insanların Romanlar hakkında yerleşmiş düşüncesinden dolayı. Cahil olarak görüyorlar.

Cüneyt Karabulut:
Biz Romanca nedir bilmiyoruz. Bildiğimiz 5 kelime vardır. Edirne gibi yerlerde bu dille yaşayanlar var. Biz bilmediğimiz içinde bize diyorlar ki siz nasıl Romansınız?

Osman Yılmaz Dursun: Avrupa’da bile bizle Romanca konuşmaya çalışıyorlar ama biz İngilizce konuşuyoruz. Onlarda siz nasıl Romansınız diyorlar. Öğrenmemişiz, öğretmemişler..

Ömer Eryoldaş: Evinde Romanca dışında dil konuşmayan Romanlar da var..

Osman Yılmaz Dursun:
Dil insanın her şeyi.. Bize bunu niye öğretmemişler biz biliyoruz. Bizimkiler İstanbul’a göç etmeden önce Selanik’te de yerleşik yaşıyorlar bu da etken. Biz Selanik’te Türk’üz diye zulüm görmüşüz.

Cüneyt Karabulut: Bizden bir nesil üstü kısmen biliyor. İki nesil üstümüz biliyormuş. Bizlere bir şey kalmadı. Bir şekilde kaybolup gidecek. Konuşmak çok isterdim Romanca.


(Fotoğraflar: Erdost Yıldırım)

Evrensel'i Takip Et