Mülteciler ölüme zorlanıyor
Aydın’ın Kuşadası ilçesinden Yunanistan’ın Sisam Adası’na gitmek isterken bindikleri teknenin batması sonucu içinde kadın ve çocukların da bulunduğu mültecilerden en az 22’si ölmüş 36’sı ise sağ kurtarılmıştı.
Eda YILDIRIM
İstanbul
Aydın’ın Kuşadası ilçesinden Yunanistan’ın Sisam Adası’na gitmek isterken bindikleri teknenin batması sonucu içinde kadın ve çocukların da bulunduğu mültecilerden en az 22’si ölmüş 36’sı ise sağ kurtarılmıştı. Devletlerin iltica kurallarının her geçen gün daha fazla sertleştiğine dikkat çeken Mültecilerle Dayanışma Derneği (MÜLTECİ-DER) İdari Koordinatörü Pırıl Erçoban, ülkelerindeki savaş ve baskıdan kaçmak zorunda kalan insanların tehlikeli yollardan başka ülkelere giriş yapmaya çalıştığına vurgu yaptı.
Sürekli olarak batan tekne haberleriyle “Dram” başlığıyla gündeme gelen mültecilerin durumunu, mültecilik şartlarını ve uygulanması gereken uluslar arası kuralları MÜLTECİ-DER İdari Koordinatörü Pırıl Erçoban’la konuştuk.
İlticanın İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde yaşam ve özgürlük gibi en temel insan hakları arasında sayıldığını belirten Erçoban, Türkiye’nin de hem tarafı hem de yapıcıları arasında olduğu 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesine göre ülkesinde kimliğinden, düşüncesinden veya savaş nedeniyle zulüm gören kişilerin mülteci kabul edilerek koruma altına alındığını anlattı.
Ancak Erçoban, devletlerin Cenevre Sözleşmesinin aksine Sığınmacılara yönelik vize ve pasaport dayatması, sınır koruma adı altında denizden veya karadan gelen mültecilerin geri döndürülmesi gibi hukuki ve hukuk dışı uygulamaları nedeniyle mültecilik şartlarını giderek zorlaştırdığını kaydetti.
PASAPORT VE VİZE DAYATMASI
Vize şartlarının ağırlaştırılmasıyla düzenli şekilde vize almanın bile neredeyse imkansız hale geldiğine dikkat çeken Erçoban, “Suriye, Afganistan ve İran gibi ülkelerde devlet zulmü altında olan kişinin pasaportunu alması çok da olabilecek bir durum değil. Mülteciler genel olarak vizesiz, pasaportsuz, belgesiz hareket etmek zorundadır. Uluslararası mülteci hukuku da mültecilere bu hakkı tanımıştır” diye devam etti.
Erçoban, vize alan mültecilerin de şartları karşılamadığı gerekçesiyle sınırdan döndürüldüğünü de hatırlattı.
YAŞAMAK İÇİN ÖLÜM GÖZE ALINIYOR
Vize, pasaport uygulamalarının yanı sıra ‘yasal önlemler’ adı altında sınırlara duvar örülmesi, sınır kontrollerinin yapıldığını söyleyen Erçoban, “Bunlar tırnak içindeki yasal yöntemler. Bir de geri atma denilen hukuk dışı yöntemler var. Son bir senedir daha fazla duyduğumuz iddialar bunlar. Mesela kişi tekneye biniyor Yunanistan’ın bir adasına ulaşıyor ya da daha denizdeyken fark ediliyor. Tekrar Türkiye kıyılarına geri atılıyor” dedi. Erçoban devletlerin daha hızlı ve adil değerlendirmeler yapması, özellikle savaş yaşanan ülkelerde uluslarası dayanışmanın sağlanması gerektiğini vurguladı. Mültecilerin toplumla da entegrasyonun sağlanması gerektiğini dile getiren Erçoban, sağlık, eğitim, istihdam hakkı gibi haklar, insan onuruna yakışacak bir yaşamı sunacak gerekli alt yapının devletler tarafından oluşturulması gerektiğinin altını çizdi.
DEVLETLERİN ‘GÖÇMEN’ OYUNU
Devletlerin baskı ve savaştan kaçan mültecileri, göçmen statüsünde kabul ederek sanki ekonomik nedenler yüzünden ülkelerini terk ediyormuş gibi gösterdiğini de ekleyen Mültecilerle Dayanışma Derneği İdari Koordinatörü Pırıl Erçoban, “Gelen herkesi göçmen olarak kabul edip bir değerlendirmeye tabi tutmadan hukuki ya da hukuki olmayan yöntemlerle ülkelerinden çıkarmaya çalışıyorlar” dedi. Erçoban adil ve hızlı bir değerlendirme yapılması halinde Türkiye sınırından Avrupa’ya gidenlerin önemi bir bölümün mültecilik sorunları nedeniyle ülkesini terk ettiğinin ortaya çıkacağını anlattı.
GEÇİCİ KORUMA DEĞİL KALICI ÇÖZÜM
Devletlerin mülteci kotası uyguladığına da dikkat çeken Mültecilerle Dayanışma Derneği İdari Koordinatörü Pırıl Erçoban, “Birleşmiş Milletler Vasıtasıyla gelen Suriyeliler için bazı ülkelerin toplamda 10 bin mülteci alımı yapılıyor. BM Mülteciler Yüksek komiserliğine kayıtlı 50 bin kişi var. Kayıt olmayı bekleyen 30 bin kişi civarında kişi var ancak sadece 8 bin kişi civarı yerleştirilebiliyor” dedi. Türkiye’nin de sadece Avrupa’dan gelenleri mülteci olarak kabul ettiğini bu nedenle Ortadoğu ülkelerinden gelenlere sadece geçici koruma altına aldığına da vurgu yapan Erçoban şöyle konuştu: “Geçici koruma çok oturmuş, temelleri olan bir şey değil. Geçici korumanın kuralları şunlardır’ diye ilkeler yok. En fazla iki sene ve artı bir sene olur denmiş. Suriye’den Türkiye’ye gelişlerin 2011 yılı nisan ayında başladığını düşünürsek 3 sene doldu. Maalesef görünen o ki yakın zamanda da bu kriz sona ermeyecek. Bu nedenle insanların geçici korumadan daha fazlasına ihtiyacı var.”