Üç
Pideleri, koynuna yasladı. Yolun karşısına geçti, Koray Market’e yarım kilo tulum peynir sardırdı. Koltuğunun altına sıkıştırıp, çamur çaynak demeden, hükümet binasına koşarak vardı. Merdivenleri ikişer ikişer çıktı.
Fevzi ÖZLÜER
O sabah, eşşeğinin huysuz bağırışlarını duymayınca, Keçebekir bir aksilik olduğunu anladı. Balkonun merdivenlerine direşti. Ahırın kapısı açıktı, kömürle duvara, “askere gittim, döncem ben sana” yazılıydı. Boz eşek yazmadıysa bu yazıyı; dün akşam, süvari birliğine katılıyorum, helallik almaya geldim, diyen Murat’ın işiydi bu.
Keçebekir, kara lastiğini ayağına geçirdiği gibi soluğu askerlik şubesinde aldı. Murat, süvari atlarının olduğu yere boz eşeği bağlamıştı.
Kapıda duran askere, “Murat içerde mi laynnn!” dedi, Keçebekir.
“Sınava aldılar, birazdan çıkar” dedi, Asker.
Murat’ın boru sesi, Şube’nin kapsında yankılanıyordu: Üç, evet eminim üç, deyince; komutan Murat’a döndü; “Tamam emniyetin çöplüğünden bulduğun bu amir kıyafetini giyebilirsin, fakat askerliğini Kaymakam koruması olarak yapma isteğini görüşmemiz lazım” dedi.
“Komutanım yaşımı sordunuz bildim, yedinci cumhurbaşkanını sordunuz bildim, görüşecek ne kaldı, iki yıldır görüşüyorsunuz, ben bugün göreve başlıyorum” dedi.
Komutan sinirlendi, “Murat sen üç yaşında mısın” dedi.
“Evet, tam üç, komutanım”! Gözlerini pörtletti. Tam ayağa fırlayacaktı ki; “Tamam Murat, üç” dedi, Komutan.
Murat, Askerlik Şubesi’nin merdivenlerinden yelelerini sallayarak indi. Kaymakamlık’ta göreve başlayacak olmanın gururu vardı adımlarında. Kapıda Keçebekir ile göz göze geldi. “Ordumuza bağışladım, senin yetiştirdiğin Süvari’yi”, Keçebekir dayı, deyip; topukladı. Soluğu Fırıncı Ali’nin dükkânında aldı. “Üç pide, iyi pişsin hükümet yiyecek” dedi. Pideleri, koynuna yasladı. Yolun karşısına geçti, Koray Market’e yarım kilo tulum peynir sardırdı. Koltuğunun altına sıkıştırıp, çamur çaynak demeden, hükümet binasına koşarak vardı. Merdivenleri ikişer ikişer çıktı. “Kaymakam ne zaman göreve başlıyor” diye sordu, sekretere. Siz kimsiniz diyemeden, genç adam “ben özel kuvvetlerden Murat; birlikte çalışacağız” dedi.
Sekreter, “Sayın Kaymakam 23 Nisan’da göreve başlayacakmış” dedi.
“Tamam, ben beklerim Kaymakam’ı; beklerken sen de aşağıdan iki çay kap gel, kahvaltımızı yapalım” dedi Murat.
“Daha üç gün var Kaymakam’ın göreve başlamasına” diyemeden, çayları alıp yukarı çıktı, Sekreter. Çomaçları dört lokmada bitirip, iki şekerli çayını içince; “Protokol nasıl yapılır, bu ilçeye göstereceğiz” dedi Murat. Hükümet konağından koşar adım çıktı. Marangoza sipariş ettiği telsizini teslim aldı. Orta Cami’nin avlusundaki ladinden bir dal koparıp kıvırdı; işte copunu da beline yerleştirivermişti. 23 Nisan sabahı, kuşluk vakti uyandı. Şemsiyesini açtı, Çerçici Musa’dan aldığı güneş gözlüklerini bir yanına, diğer yanına copunu taktı. Telsizini kapıp kutlama meydanına fırladı.
Bir iki saat sonra, Cumhuriyet, Kurtuluş, Kemalpaşa öğrencileri üç kol, tek sıra başlarında öğretmenlerle alana girdiler. Beş araba yanaştı. İlçe emniyet müdürü, belediye başkanı, kaymakam ve diğer pırpırlılar... Hızlı adımlarla Kaymakam arabasının önüne atladı Murat. Araç durdu, Kaymakam Hanım’ın kapısını açtı. “Emirlerinize hazırım, efendim” dedi. Jandarma Komutanı koşarak Kaymakam’ın kulağına Murat’ı fısıldadı. “Hayırlı olsun” Murat dedi Komutan. Protokol sırasını hizaya çekti Murat. Saygı duruşu için yerine adımladı. Çocuklar dağılırken, Murat’ın telsizine emir geldi, Kaymakam Hanım’a yöneldi; “Efendim, müsaade isteyelim öğlen programımıza geç kalıyoruz, Süvari yetiştiricilerini ziyaret edeceğiz, bekletmeyelim” dedi.