Zafer günü
Geri çekilme sürecinin ardından nihayet 9 Temmuz’da, Stalin’in ünlü radyo konuşması başlar; savaşın geldiği aşama “SSCB için varlık yokluk sorunu”dur. Savaş bir anayurt savunması olmanın yanı sıra dünya açısından da büyük önem kazanmıştır.
Ercüment AKDENİZ
Stadyumlarda, geçit törenlerinde, meydanlarda toplanmış Almanlar, büyülü gözlerle onu dinliyorlardı. Gamalı haçın altında konuşan Goebels’ti yani Nazi hükümetinin Propaganda Bakanı. Hitap yeteneğinin olağanüstü olduğu söyleniyordu. “Kitlelere bir kadına hitap eder gibi sesleneceksiniz” diyordu. Alman burjuvazisinin hayallerini meydanlarda şu sözlerle formüle ediyordu: “Büyük Alman ırkı bir gün bütün dünyanın sahibi olacak!”
Kitleleri bu büyülü şarkıyla uyutmayı başaran Naziler, işe önce içerdeki ‘temizlik operasyonuyla’ başladılar. Komünistler, demokratlar, aydınlar; ardından Yahudiler ve saf Alman ırkına mensup olmayan diğerleri yok edildiler, geriye kalanlar ise milyonlar halinde sürüldüler. Mussolini faşizmini yanına alan Hitler için, dünyayı dize getirecek o büyük yürüyüşe geçmenin şimdi tam zamanıydı.
HEDEF MOSKOVA!
22 Haziran 1941’de, Hitler saldırmazlık paktını hiçe sayarak Sovyetler Birliği’ne saldırır. Hedef Moskova’dır! Nazi orduları Avrupa içlerine ilerlerken ciddi bir dirençle karşılaşmayacaktır. İtalyanlar da Kuzey Afrika’ya inmişlerdir.
Uluslararası diplomaside birkaç kez savaş tehlikesini savuşturan Sovyetler dünya barışına büyük önem veriyordu. Bu dönem aynı zamanda SSCB’de barışçıl inşa dönemiydi. Sanayide, tarımda, makineleşme ve teknolojide Sovyetler muazzam bir gelişme düzeyi sağlamıştı. Hitler’in saldırısıyla birlikte barışçıl inşa dönemi son buldu ve savaş dönemine geçiş süreci başladı.
Sovyet Yüksek Prezidyumu, Parti Merkez Komitesi ve SSCB Halk Komiserleri Konseyi 30 Haziran 1941’de Devlet Savunma Komitesi’ni oluşturur ve başına da Stalin’i seçer. Sovyet Cumhuriyetinin çok hızlı hareket etmesi gerekmektedir. Çünkü Almanya Batı Avrupa’daki savaşlarda deney kazanmış ve ordularını yenilemiştir.
FAŞİST ORDULAR İLERLİYOR
Faşist işgal hızla ülke içlerine doğru ilerliyordu. Bir parantez açarak belirtelim ki; faşist orduların bu ilerleyişini Stalin ve Kızıl Ordu’nun beceriksizliğine bağlayanlar da yok değil. Oysaki faşist ilerlemeyle birlikte Kızıl Ordu’nun ülke içlerine doğru düzenli bir geri çekilmesi söz konusudur. Güçleri daha geride toplamak, uygun anda ve yerde yeniden saldırıya geçmek için devreye konulmuş bir taktiktir bu.
Stalin’in talimatları son derece açıktır; “Herhangi bir çekilme durumunda tek bir lokomotif, tek bir kilo tahıl, ya da tek bir teneke gazın geride düşmana bırakılmaması” gerekmektedir. Geri çekilme, savunma ve direniş süreci kadar sonraki yıllarda yapılacak taarruzlarda da gerilla birlikleri büyük bir rol oynayacaktır. Düşmanın gerisinde oluşturulan gerilla birlikleri “halkın intikamcıları” olarak anılırlar.
SSCB’de ulusal ekonomi, savaş koşullarına uygun olarak ve büyük bir hızla yeniden inşa edilir. Cephe ve cephe gerisi, tek ve bölünmez bir kamp olarak yeniden oluşturulur. Üretim içeri bölgelere taşınarak sürdürülür.
Almanlar için öldürücü hamle Moskova ve Leningrad’ın alınmasıdır. Tüm güçlerini burada toplayan Almanlar -büyük kayıplar verme pahasına- Ekim’de Moskova’ya yönelirler. Geri çekilme sürecinin ardından nihayet 9 Temmuz’da, Stalin’in ünlü radyo konuşması başlar; savaşın geldiği aşama “SSCB için varlık yokluk sorunu”dur. Savaş bir anayurt savunması olmanın yanı sıra dünya açısından da büyük önem kazanmıştır. Stalin konuşmasına şöyle devam eder: “Bizim anayurdumuz için verdiğimiz savaş, Avrupa ve Amerika halklarının bağımsızlık ve demokratik özgürlükleri mücadelesi ile birleşecektir.”
Faşist cephedeki İtalyan-Alman ittifakına karşı Anglo-Sovyet-Amerikan ittifakı kurulur. SSCB cepheyi olabildiğince genişletme gayretindedir. Sovyetler aynı zamanda Alman boyunduruğu altında inleyen Avrupa halklarına yardım etmeyi de temel bir görev sayar.
‘6-7 KASIM KONUŞMALARI’
Büyük Ekim Devrimi’nin yıldönümü olan 6 ve 7 Kasım tarihleri, savaşın kaderini belirleyecek olan SSCB için kritik öneme sahip olmuştur.
6 Kasım 1941’de yani Ekim devriminin 24. yılında Stalin bir mitingde konuşur. Savaşın gidişatı hakkında halkına tüm gerçekleri anlatır: Almanlar, Avrupa’da ikinci bir cephe olmadığı için güçlü görünmektedir. Ayrıca SSCB tankları ve silahları nitelik olarak Almanlardan üstün olmasına rağmen sayıca azdır. Bu tarihi konuşma büyük bir silah üretiminin başlamasına ve genel bir seferberliğe vesile olacaktır. Konuşma ayrıca “Hitlerciler dünyanın en azgın emperyalistlerinin partisi, demokratik özgürlüklerin düşmanları, Ortaçağ gericiliğinin ve karayüz soykırımcılarının partisi; bütün insanlığını yitirmiş ve vahşi hayvanlar düzeyine inmiş katiller”dir diyen Stalin, Nasyonal Sosyalizmi de teşhir eder.
Aralık ayına dek süren kovalama 400 km boyunca sürer. Almanlar ilk bozgunu tatmıştır.
“Bir şey eksik” der Stalin; “düşmanı mermi sektirmeden imha etmek.”
İkinci ünlü 6 Kasım konuşması 1942’de yapılacaktır. 1942’de, cephe gerisi rahat olan Almanlar güneybatıya bütün güçlerini yığarlar. Bakü ve Grozni’yi alma hamlesi aslında bir hedef şaşırtmadır. Çünkü esas hedef Moskova’dır. Haziran ayında Stalingrad’a saldırı başlar. Stalin’in emri kesindir: “Stalingrad düşmana teslim edilmemelidir.” Tarihin en büyük çarpışması başlar. 6 Kasım 1942’de Stalin yine halka seslenir; Almanlar 127 tümenden 270 tümene çıkmıştır ama sonları kaçınılmaz olarak yenilgi olacaktır. Stalin, savaşın bir yılını anlatır ve gelişmenin SSCB’den yana olduğunu söyler. “Bizim de sıramız gelecek” diyen Stalin’in çağrısına Tambov bölgesi kadın ve erkek işçileri kampanya başlatarak katılırlar. Ve nihayet Stalingrad, Almanlar içim tam bir bozgun yeri olur ve 300 bin kişilik Alman ordusu kuşatılır. Sovyet topraklarını kanla sulayan faşistler ya imha edilecek ya da teslim olacaklardır.
Zaferin ardından Stalin halkını uyarır; Stalingrad zaferi büyüktür ama zaferden ötürü kendini beğenmişlik duygusuna yer yoktur.
DİRENİŞTEN ZAFERE
Yenilginin ardından Almanlar 1943 yazında yeniden saldırıya geçerler. Orel ve Belgorod üzerinden Kursk bölgesi kuşatılacaktır. Planı sezen Sovyetler bölgedeki komutayı bizzat Stalin’e verirler. Zaferler serisine bir yenisi eklenir. Stalingrad Almanlar için nasıl bir çöküş ise Kursk da felaketin eşiğidir!
1943 Kasım’ında Stalin tarihe not düşer; “Bu zaferler dünya savaşının tüm gidişini değiştirdi ve uluslararası arası planda büyük bir önem kazandı.” Bu arada Kuzey Afrika ve İtalya’da müttefiklerin saldırılarıyla İtalya teslim olur. Aynı yıl Stalin Magnitogorks demir ve çelik inşaatçılarını ve işçilerini kutlar. Çünkü savaş koşulları içinde rekorlara imza atılmıştır.
1944 zaferler yılıdır ve düşmana peş peşe öldürücü darbeler indirilir. Bulgaristan, Romanya, Finlandiya silahları faşistlere çevirir. Macaristan da faşist boyunduruktan çıkmak üzeredir. 1944 Haziranı’nda müttefiklerin Fransa çıkarması başlar. SSCB’nin Berlin’e yürüyüşü başlamak üzerdedir.
Şubat 1945’de SSCB, İngiltere ve ABD Kırım’da ortak bir konferans yapar. 2 Mayıs’ta Berlin tümüyle ele geçmiştir. Gamalı haçın yerine orak çekiçli kızıl bayraklar çekilir. 8 Mayıs’ta ise Almanlar koşulsuz teslim olma belgesini imzalamışlardır. Bugün, aynı zamanda “faşizme karşı zafer günü” olarak ilan edilir.
“Tarihini göremeyenler geleceklerini de göremezler.”
Bu söz, bugün belki de en çok; Kırım’da, Donetsk ve Odessa’da, bir barikatın iki yanından birbirlerine kurşun sıkan, kahraman Sovyet yurttaşlarının zavallı torunları için geçerli!