Rusya’nın Ukrayna krizindeki stratejisinin halkla ilişkiler ayağı-2
"Kosova da aynı şekilde bağımsızlığını kazanmıştı” Söylemi: Rusya Federasyonu (RF) Kırım’ın, yarımada sathında yapılan referandum sonrasında Rusya’ya katılmasını ve bunun başta ABD ile Avrupa Birliği tarafından ilk etapta ve halen tanınmaması karşısında, Batıyı tabiri caiz ise tam yumuşak karnından vuracağı yepyeni bir söylem biçimini tedavüle soktu.
Okay DEPREM
5- “Kosova da aynı şekilde bağımsızlığını kazanmıştı” Söylemi: Rusya Federasyonu (RF) Kırım’ın, yarımada sathında yapılan referandum sonrasında Rusya’ya katılmasını ve bunun başta ABD ile Avrupa Birliği tarafından ilk etapta ve halen tanınmaması karşısında, Batıyı tabiri caiz ise tam yumuşak karnından vuracağı yepyeni bir söylem biçimini tedavüle soktu. Vaktiyle Sırbistan’ın ve onunla birlikte eski Yugoslavya’nın bir parçası olan Kosova’nın kendi içinde düzenlediği referandumun ardından Sırbistan’dan ayrılıp, bağımsız bir devlet kurma kararı alması ve bunun da vakit kaybetmeksizin emperyalist batı dünyası tarafından tanınması durumu ile Kırım’ın statüsü arasında pozitif bir korelasyon kurdu. Buradan hareketle de Kırım Cumhuriyeti’nin kaderini tayin hakkını belirlemesi için ülke çapında bir halk oylamasına gerek olmadığını, pekâlâ Kırımlıların bunu yerel bir referandum yoluyla da karara bağlayabilecekleri vurgusunu her vesileyle ve değişik ortamlarda yineledi. RF, aynı zamanda Batının doğal olarak; bu konuda çelişkili davrandığını, Kırım’a Rusya’ya katılma kararından dolayı çifte standart uyguladığı politik argümanını tekrarlıyor. Sonuç itibariyle de “Madem ki siz Kosova’yı o şekilde tanıdınız, ben de Kırım’ı aynı biçimde tanırım” diyerek karşı kampa restini çekmekte ve siyasi mevzilerini sağlamlaştırmaya devam etmektedir.
6- “Cenevre Anlaşması’na uyulsun çünkü biz de sirayet ediyoruz” Söylemi: Hatırlanacağı gibi AB ve Amerika, Ukrayna ve Rusya temsilcilerini İsviçre’nin Cenevre kentinde bir araya getirmek suretiyle Ukrayna’daki krize bir çözüm bulmak ve taraflar arasında az çok bir konsensüs sağlanmasını en azından görünürde ve şeklen gütmüştü. İki taraf arasında imzalanan anlaşma uyarınca Kiev yönetimi, Ukrayna’nın Güney Doğusu, bilhassa doğusundan askeri güçlerini çekme, ve söz konusu bölgelere askeri bir müdahale yapmama; Rusya cephesi ise, başta Lugansk, Donetsk ve Kharkov eyaletleri olmak üzere bu bölgelerde asker bulundurmama, gizli ve illegal olarak bir takım özel birlik ve güçlerini buralara sızdıraraktan bölge halkını dışarıdan destekli provokatif eylemler üzerinden Kiev yönetimine karşı tahrik edip örgütlendirmeme noktalarında tarafsız gözlemcilerin huzurunda en azından prensipte söz vermişlerdi. Elbette ve beklendiği gibi kimse sözünü tutmadı ve olaylar iyiden iyiye şiddetlenerek sürdü. RF ise bu süreçte, sanki ve güya her şey kitabına ve hukuka çok uygunmuş gibi; Ukrayna’da patlak veren her hadise ve çatışma sonrası, ‘Kiev’deki hükümet Cenevre Anlaşması’nın hükümlerine saygı göstermiyor’ diyerek kendisinin tamamen hukuk ve meşruiyet tarafında olduğunu, esas olarak “Hukukun Üstünlüğü”ne vurgu yapar gözükerek Batılı devletlerin kendilerinin de taraf ve gözlemci olduğu bir anlaşmayı dahi Ukrayna’nın dikkate almayarak Kiev’in yaptığı eylemlerin tamamen hukuki zemin dışında olduğu söylem biçimine yüklenmeye devam ededurarak kamuoyunu kendi lehine örgütlemektedir.
7- “Ukrayna, Rus ve Sovyet mirasının, coğrafyasının merkezidir ve kalbidir” Söylemi: Rusya, Ukrayna’daki krizde, ülkenin iç işleri gibi görünen her konuda sürecin başından itibaren her noktada ve sürekli taraf olmasının meşru zeminini, çok bilindik ve öngörülebilecek bir söylem ile kompanse etmeye, desteklemeye başladı. Kiev’deki darbeci iktidar, Moskova karşısında kendi uluslar arası tezini, “Rusya iç işlerimize karışıyor” biçiminde özetlenebilecek kaba ve indirgemeci temel bir argüman üzerine bina ededursun; RF’nin devlet kademesinden ve resmi ağızlarından doğrudan ve açıktan olmasa da, adeta birer profesyonel propagandist ve ajitatör olarak boy gösteren belirli kamuoyu önderleri ile karizmatik otoriteler ise bunun tam karşıtı bir söylem şekliyle sahne aldılar. Yönetmen Nikita Mihailkov, sinemacı-yapımcı Feyodor Banderçuk ve Aleksandr Prohanov gibi Rus milliyetçisi aydın ve sanatçılar neredeyse Rus devletinin gayri resmi sözcüleri edasında ortaya çıkıp; Rus ve Doğu Slav tarihinin başlangıcının Kiev olduğu, (Kyiv-Rus), 17. Yüzyıldan başlayarak bugünkü Ukrayna’nın önemli bir bölümünün “Ufak Rusya” ve “Yeni Rusya” adlı eyaletler olarak idare edildiği, Büyük Petro’dan başlayarak 2. Yekaterina ile devam eden asırlarda U-Kray-na (Kray: bölge / U: Bulunma halinin ön-eki) toprağını Osmanlı başta olmak üzere yabancı güçlere karşı savunanın bizzat Rus imparatorluğu olduğu, Kırım Savaşı başta gelmek üzere 1. ve 2. Emperyal Savaşlarda bu toprakları her zaman savunan ve koruyan gücün Rusya olduğunu, SSCB döneminde teknoloji ve bilimsel yatırımlar ile üst düzey kadroları çoğunlukla ve ağırlıklı olarak Rusların temin ettiği ve en nihayetinde dilsel, etnik, kültürel ve dinsel-mezhepsel olarak iki toplumun ve devletin bölünmez bir bütün olduğu gibi tarihsel gerçeklerin altını yeniden ve yeniden çizip hatırlatmaktadırlar. Böylelikle de pekâlâ; “Ukrayna, teorik ve kategorik bağımsızlığına rağmen, her daim Rus ve Doğu-Slav dünyasının bir parçası olmuştur, halen öyledir ve öyle de kalacaktır” demeye getirmektedirler…
* odeprem@mail.ru