18 Mayıs 2014 09:02

Halis ULAŞ*
İsmail Özgür CAN**

“Bana kalırsa iki kere iki dört, büyük bir küstahlıktır ve etrafa tükürükler saçan, elleri belinde, yol kesen bir külhanbeyinin ta kendisidir.”
Y. Dostoyevski
 
Soma yeraltından cansız çıkarılan yüzlerce insanına ağlıyor. Soma’nın gözyaşları kömür karası. Somanın gözyaşları Türkiye’nin gözyaşları ile birleşip öfkeli bir nehre dönüşüyor ve insanlığın yüreğine dökülüyor. Soma halen yerin altında bulunan insanlarından gelecek bir sesin umudunda. Umut fakirin ekmeği, insanlık öfkesini ekmeğine katık yapmış bekliyor.
İşte öfkenin umudu beslediği bu günlerde Türkiye’nin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Soma’ya gitti. Acıdan ve umuttan bihaber yer üstünden seslendi. “Arkadaşlar yani biz bir defa bu tür ocaklarında, kömür ocaklarında bu olanları, lütfen buralarda bu olaylar hiç olmaz diye yorumlamayalım. Bunlar olağan şeylerdir. Literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bunun yapısında fıtratında bunlar var.”  dedi.  Oysa söylemediği birçok şey vardı. Örneğin madenlerde yeterli önlemler alındığında ölümün bir kader olmadığını söylemedi. Şili’de 2010 yılında maden kazasından sonra 33 işçinin 69 gün yaşayabildiğini söylemedi. Türkiye’nin maden kazalarında ölen işçi sayısı ile dünyada başı çektiğini söylemedi. Türkiye’de taşeron çalışmanın ölüme davetiye çıkardığını söylemedi. Yani iki kere iki dört eder dedi. Yani maden işçisiysen ölmeye mahkûmsun dedi. Bunlar olağan şeylerdir dedi. Olağandışı bir durumu, bir faciayı milyonlarca insanın gözüne bakarak “olağan” bir şeymiş gibi anlatmaya çalıştı. İnsanların acısının yanına bile yaklaşamayan bir başbakan elbette onların öfkesini de anlayamadı ve bu öfkeye katlanamadı. Bu haklı öfkeye etrafa tükürükler saçan, elleri belinde, yol kesen bir külhanbeyi gibi karşılık vermeye çalıştı ve bir markete sığınarak kendini bu öfkeden korumak zorunda kaldı.
Recep Tayyip Erdoğan’ın söylemediği bir şey daha vardı. Madende çalışan ve ölen her işçinin bir kimliği olduğu. Evet, yerin yüzlerce metre altında ölüm kimlik tanımadı. Yüzü kömür karası işçileri ayırt etmeden aldı, eşit davrandı. Kimliksiz yüzlerce ölü beden kimliklerine kavuşabilmek için Kırkağaç’taki soğuk hava depolarına götürüldü. İçeride sağlık çalışanları ölü işçilerden kan aldı, yüzlerinin fotoğrafını çekti. Çekilen fotoğraflar diğer bir soğuk hava deposuna kurulan bilgisayarlara yüklendi. Bilgisayarların başına toplanan acılı, öfkeli ve umutlu işçi yakınlarından kimliksiz bedenleri kimliklendirmesi beklendi.
Belki kimlikleri, isimleri yoktu ölenlerin ama yüzlerindeki kömür karası kim olduklarını haykırıyordu. Üç kuruş para için emeklerini milyonlarcası gibi canları pahasına satan işçilerdi onlar. Ölüm hep onlara eşit davrandı. Sadece fabrikalarda değil; depremlerde de, savaşlarda da ölenler onlardı. Ya Azraillin tırpanını hep boşa salladığı diğerleri. Madenler göçerken yer üstünden seslenen muktedirler, depremde binalar yıkılırken çaldıkları malzemelerden kazandıkları paraları sayanlar ya da savaşta ölenlerin çığlıkları boğazlarında düğümlenirken yeni planladıkları savaşlara silah satmaya hazırlananlar. Onlar iki kere ikinin dört ettiği korunakları duvarlarının arkasında yaşamlarını sürdürmeye devam ettiler ve ediyorlar.           
Dostoyevski iki kere ikinin dört olmasının bir küstahlık olduğunu 150 yıl önce bir romanında yazmıştı. Halen yer altından bir ses, bir not beklediğimiz bu günler için adı manidar olan romanının ismi “Yeraltından Notlardır”. Dostoyevski bu küstahlığa karşı aynı romanında, “Övülmeye değer bir şey varsa, o da iki kere ikinin beş etmesidir.” diyordu.
Evet, bizler muktedirler tarafından hep iki kere ikinin olağan sonucu olan ölümlere katlanmak zorunda bırakıldık ve bırakılıyoruz. Ama artık yeter demek zorundayız. Artık sistemin cinayetlerinde kaybettiğimiz binlerce insanımız için iki kere ikinin beş ettiği bir dünyayı hep birlikte kurmak zorundayız.   

* Doç Dr., DEÜ Psikiyatri Anabilim Dalı

** Doç Dr., DEÜ Adli Tıp Anabilim Dalı

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Tüm gruplar silah bıraksın, PKK kendini feshetsin’

‘Tüm gruplar silah bıraksın, PKK kendini feshetsin’

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, bir süredir beklenen mesajı, DEM Parti İmralı heyeti aracılığıyla duyuruldu. Öcalan, “Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” çağrısı yaptı. Açıklamada Suriye’deki Kürtlerin siyasi ve askeri durumuyla ilgili bir ifade yer almadı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
CHP'li belediyelere silkeleme ve sabah dörtte operasyonlar yapılırken AKP'li Sincan Belediyesine Cumhurbaşkanlığı bütçesinden 30 milyonluk bağış yapıldığı iddia edildi.

Evrensel'i Takip Et