AİHM\'in Kıbrıs kararı önemli fakat yeterli değil
Derya AYDOĞAN
Lefkoşa
AİHM’nin, Türkiye’yi Kıbrıs’ta gerçekleştirdiği insan hakları ihlallerinden dolayı 90 milyon avro tazminata mahkum etmesi, Kıbrıs’ın kuzeyinde de yankı uyandırdı. Kuzey’deki hükümet yetkilileri kararı yasal zeminden yoksun diye nitelerken, Kıbrıs solu ve sendikacılar aynı kanıda değil. Evrensel’e kararı değerlendiren Yeni Kıbrıs Partisi, Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası, Devrimci Komünist Birlik ve Kıbrıs Sosyalist Partisi, Türkiye’nin adadaki işgalci pozisyonuna dikkat çektiler.
YKP: TÜRKİYE SAVAŞ SUÇLUSU OLARAK YARGILANMALI
Kıbrıs’ın kuzeyinde faaliyet gösteren sol-sosyalist partilerden Yeni Kıbrıs Partisi Örgütlenme Sekreteri Murat Kanatlı, AİHM’nin Türkiye aleyhine aldığı tazminat kararını önemli ancak yeni bir şey olmadığı yönünde yorumladı. Murat Kanatlı Türkiye’nin savaş suçu işlediğine dikkat çektiği konuşmasını, “Bu karar 1974’te alınan kararın bir devamı ve hükmü niteliğinde. Türkiye 1975 yılında savaş suçu işledi. Viyana Anlaşması’nda Karpaz’da yaşayan Rumların din, can ve mal güvenliğini temin edeceği söylendi. Ancak şu an Karpaz’da sadece 300-500 kişilik bir Rum nüfus yaşıyor ve kalanlar da sistematik politikalarla Güney’e göç etmek zorunda bırakılıyor.” şeklinde sürdürdü. “Karar aynı zamanda aradan 40 yıl geçse dahi savaş suçlarının cezasız kalmaması açısından önemlidir” diyen Kanatlı, Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinin “zamanlama açısından (Kıbrıs müzakereleri süreci) uygun değil” söylemini eleştirerek, “AİHM’nin aldığı hiçbir karar zamanlama açısından Türkiye’ye uygun olmuyor. Müzakere sürecinin zamanlamasına uygun olmadığını söylemesi de bu yüzdendir. Bu Türkiye’nin genel gerekçesidir” dedi. Murat Kanatlı sözlerine şu şekilde son verdi:“Kaldı ki bu karar 2001’de alınmıştı ve miktar konuşuluyordu. Türkiye binlerce kişinin kaybolduğu ve hayatını kaybettiği bir durumdan yargılanmalıydı. Kararla aynı zamanda Denktaş’ın öne sürdüğü statükonun tek çözüm olduğu savının geçerliliğinin kalmadığı görülmüş oldu. Müzakere süreci kapalı kapılar ardında başladı. Ancak artık bir çözümün oluşmasının zorunluluğu ortadadır. ABD’nin Türkiye’nin ve Yunanistan’ın koparmaya çalıştığı şeyler var. Masada Kıbrıslılar maalesef ki yoktur. Kıbrıslıların masada olmasının yolu da daha fazla sokak ve daha fazla mücadeleden geçiyor.”
KTÖS: TÜRKİYE KIBRISLI RUMLARA ETNİK TEMİZLİK YAPMIŞTIR
Tazminat kararını değerlendiren Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası Genel Sekreteri Şener Elcil ise, öncelikle alınan kararın yeni bir karar olmadığını belirtti. Şener Elcil, Türkiye’nin 1961 Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki garantörlük haklarını kullanarak 1974’te adaya müdahale ettiğini anımsatarak, “Türkiye adaya düzen sağlamak gerekçesiyle gelmiştir. Ancak garantörlük haklarının dışına çıkarak, Kuzey’de yaşayan Kıbrıslı Rumlara etnik temizlik yaparak tümünü Güney’e gönderdi. Türkiye, imza atmış olduğu kararın içinde de olan Kıbrıslı Rumlara okul açma hakkını ihlal ederek Kıbrıslı Rumların eğitim hakkını ihlal etti” dedi. Türkiye’nin birçok noktada Kıbrıslı Rumlara hak ihlallerinde bulunduğunu söyleyen Elcil, “ Türkiye aynı zamanda Rumların mülkiyet hakkını ihlal etti. El koyduğu Rum mülklerini, Türkiye’den taşıdığı nüfusa aktardı.” dedi. Yeniden başlayan Kıbrıs müzakerelerine de değinen Elcil Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinin öne sürdüğü, ‘Müzakereler etkilenir’ söylemine de değinerek, görüşmelerin aksamaması gerektiğini vurguladı. “Türkiye Cumhuriyeti eğer devletse imza koyduğu uluslararası sözleşmelere uymak zorundadır. Yani miras hakkına, özel mülkiyet hakkına vücut bütünlüğü hakkına, serbest dolaşım hakkına uymak zorundadır. Türkiye Cumhuriyeti bunların hiçbirine uymadı” ifadelerini kullanan Elcil, Türkiye Cumhuriyeti’nin saldırgan bir ülke konumuna geldiğini söyledi. AİHM’nin aldığı kararın yerinde ve insan haklarına uygun bir karar olduğunu belirten Şener Elcil, Türkiye Cumhuriyeti’nin alınan karara saygı göstermesi ve uyması gerektiğini vurguladı.
Tazminat miktarını değerlendiren Elcil, “90 milyon avro bana göre yeterli bir miktar değildir. Tayyip Erdoğan birkaç ayakkabı kutusu yollayarak bu miktarı kolaylıkla ödeyebilir” ifadelerini kullandı.
DKB: KIBRIS’IN KUZEYİ, TÜRKİYE’NİN SÖMÜRGESİ ALTINDADIR
Kıbrıs’ın kuzeyinde faaliyet yürüten sosyalist örgütlenmelerden olan Devrimci Komünist Birliğin Sözcüsü Yusuf Alkım kararın, Kıbrıs sorununun çözümüne ya da Kıbrıs’ın bağımsızlığına bir faydası olacağını düşünmediklerini ifade etti.“İki tarafta da savaş suçu işleyen ve toplu katliamlara katılanlar vardır ve bunların arkasında da Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin gerek özel istihbarat gerekse de askeri kanatları ve hükümetlerinin parmakları vardır. Kendilerinin AİHM’den ya da emperyalist güçlerin kontrolünde olan kurumlardan ciddi adımlar beklemediklerini belirten Alkım, bunun hesabının ancak halk mahkemelerinde, halk iktidarları tarafından sorulacağını, o yüzden bu kararın çözüme veya anlaşmaya hizmet edeceğini düşünmediklerini belirtti.
Alkım kararın, müzakere süreciyle çakışmasını ise şöyle yorumladı:“Müzakerelerin gerekliliğini kendi aralarında bir anlaşmanın zaruretini gösteren de bir amaçla kullanılabilir Karar, Türkiye kamuoyunda Kıbrıs’ta zorda olunduğunu anlatmak ve diğer emperyalistlerin zorlamasıyla anlaşmayı kabul etmenin gerekliliği algısını yaratmak için de olabilir. O yüzden bu tip şeyler diğer ülkeleri sıkıştırmak ve zorlamak için yapılır. Bu sebeple müzakereleri zora sokan değil tam tersine kolaylaştıran bir özelliği vardır.” Adadaki mücadelenin bölgedeki mücadeleyle eş güdümlü olduğunu ifade eden Alkım,“Biz Kıbrıslı komünistler olarak, başta Türkiye olmak üzere bölgedeki devrimcilerle-komünistlerle birlikte ortak mücadeleyle, mücadeleyi birlikte yükseltmekten yanayız.” dedi.
KSP: KARAR 40 YILLIK FİİLİ İŞGALİ GÖRMEZDEN GELİYOR
Tazminat kararını değerlendiren bir diğer politikacı Mehmet Birinci ise kararın trajikomik bir karar olduğu görüşünde. AİHM’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs’ta yol açmış olduğu insan hakları ihlallerine ilişkin aldığı 90 milyon avroluk tazminat kararını, AB emperyalizminin yeni bir ikiyüzlülüğü olarak niteleyen Kıbrıs Sosyalist Partisi Genel Sekreteri Mehmet Birinci, söz konusu kararın, Türkiye’nin adadaki 40 yıllık fiili işgali görmezden geldiğini ifade etti. Mehmet Birinci, “Her şeyden önce söz konusu karar Türkiye’nin Kıbrıs’ta 40 yıldan beri süregelmekte olan işgalini görmezden gelen, bu işgale hiç değinmeyen bir karardır. Türkiye’yi adamızı işgal ettiği için suçlamayan, ancak işgal dolayısıyla yol açtığı mağduriyetlerden dolayı tazminat cezasına çarptıran, ve bu anlamda işgal olgusunu dolaylı olarak meşrulaştıran bir karardır” dedi. Bu kararla söylenmek istenenin, ‘İşgal edecekseniz buyurun edin. Ama bunu aha kibarca yapın, bireylerin insan haklarını ihlal etmeyin’ olduğunu söyleyen Birinci, bu yaklaşımın trajikomik bir yaklaşım olduğu vurgusu yaptı.
Evrensel'i Takip Et