23 Mayıs 2014 07:00

Gülşah İMREK
Soma


Katliamın ardından gezdiğimiz köylerde sadece yas hakim değil. Özellikle kadınların kafasını “Bundan sonra çoluk çocuk ne yapacağız?​” sorusu kurcalıyor. Kendilerini ‘yalnız ve çaresiz’ hissediyor kadınlar. Bu yalnızlık, çaresizlik ve güvensizlik duygusu adalet duygusunu zedelerken travmalarını da derinleştiriyor.

Soma, Savaştepe çevresindeki köylerde Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) aracılığıyla görevlendirilen psikolog ve psikiyatrlar da yaşamını yitiren madencilerin yakınlarının yaşadıkları travmaları atlatabilmesinde yargılamaların önemli bir rolü olduğunu söylüyor.

İNSANLARIN KAYGILARI VAR

Manisa Tabip Odası Genel Sekreteri Psikiyatr Hasan Semih Bilgin: Arama kurtarma döneminde yaşanan travma normal bir kayıp sürecinde yaşanan gibi değil. Beklenmedik bir ölüm olmasının yaratacağı etkiler var elbette. Sadece birinci dereceden yakınları değil, binlerce kişiyi etkileyen bir süreçten bahsediyoruz. Yakınları ise her şeyden önce cenazelerini bulmayı hedeflediler. Öncelikleri buydu. Asıl mesele bundan sonra başlıyor. Önümüzdeki günlerden itibaren tutulan yasın etkileri daha anlaşılır hale gelecek. Çocuklarda ve kadınlarda etkileri farklı olacak. Bu açıdan psikososyal destek birimlerinin aile bazında ziyaretler yapması çok önemli. Aynı zamanda sosyal çalışmacıların da olduğu organize bir yapıya ihtiyaç var. Uyku bozuklukları, ajitasyon yapma, gerginlik, kapısına giden insanlara tepki gösterme gibi bir durum yaşanabilir. Duyguların bir dışavurumu olacak. Acılılar ve öfkelerini yansıtmaları gerekecek. İnsanlar bir faciaya maruz kaldılar ancak bunun sorumlularının bulunması ile ilgili kaygıları da var. Buna duyulan öfke içe kapanma, hayattan umudunu kesme, anksiyete bozuklukları ortaya çıkaracak. Yani patolojik bir yasa dönüşme durumu var. Mevcut durumda yaşanan olayın kader algısına sığındırıldığı bir durum ile de karşı karşıyayız. Hayatın “insan odaklı yaşama” uygun yürümediği bu yerlerde yaşananların kader algısı üzerine oturtulması şaşırtıcı değil. Yaşananları bu biçimde ele alma da ruhsal olarak değerlendirilmesi gereken başka bir travma. Bireysel olarak böyle bir açıklama çabası insan egosunun, vicdanını rahatlatmasının bir yöntemidir. Çoğu zaman insanlar buna yaslanıyor. Ciddi ihmaller, eksiklikler olduğu için çaresizliğe karşı kendilerini buna teslim ediyorlar. Yani bunu kadere bağlamak bir savunma mekanizması.

Çocuklar ise zaten 6-7 yaşına kadar ölümün ne olduğunu algılayamıyorlar. Daha küçükleri hatırlamayacak bile ama bu da önemli bir sorun. Baba varlığını içselleştirmiş, rol model haline getirmiş çocuklar için yaşamları başka bir mecrada yürüyecek ister istemez. Bunun ne olacağını kestirmek çok kolay değil. Devlet mekanizmaları bu çocuklara yönelik özel bir şeyler yapmalı. Erişkinler kaybı içselleştirebiliyor ama çocuklar için başka, bu durum geçerli değil. Çocuk psikiyatrlarının çalışması, görevlendirilmesi çok önemli. Tabip odası olarak bundan sonraki süreçte ailelerin psikososyal sıkıntılarını izlemekte görevli addediyoruz kendimizi. Ailelerin travmayı atlatabilmesi için yargılamaların bir an önce başlaması ve hem teknik hem siyasi anlamda sorumluların yargılanması çok önemli.
 
GELECEKSİZLİK KORKUSU HAKİM

Psikososyal Destek Biriminden Aslıhan Eslek:
Özellikle kadınlar ve çocuklarda “Bundan sonra ne yapacağız?​” korkusu hakim. Acil başvurularda ise kurtarmaya katılanlar, özellikle o anı tekrar yaşama gibi şikayetler söz konusu. Uykusuzluk, gerginlik çok sık görülüyor. Acı üzüntü devam ediyor. Ama esas neden kaygı ve geleceksizlik. Tek ebeveyn olarak kalmanın getirdiği durum kadınların psikolojik ve sosyal durumunu daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor. Böyle bir afette ilk kez görev almış bir doktor olarak ben de şaşkınım. Ama bu bir yas süreci ve gösterilen tepkiler tıbben çok doğal. İlaç desteği asla önerilen bir şey değil. 6 haftayı tamamladıktan sonra tüm bu semptomlar devam ediyorsa doktora gitmek gerekir. Bir yanı da şu ki; devlet aracılığı ile gönderildiğimiz için bize ne kadar doğruyu söylüyorlar bilemiyoruz. Gerçek tabloyu görmek için sürekli bir çalışma ve istikrarlı bir psikososyal hizmet verilmesi gerekiyor.

GELECEKSİZLİK KORKUSU HAKİM

Özellikle kadınlar ve çocuklarda “Bundan sonra ne yapacağız?​” korkusu hakim. Acil başvurularda ise kurtarmaya katılanlar, özellikle o anı tekrar yaşama gibi şikayetler söz konusu. Uykusuzluk, gerginlik çok sık görülüyor. Acı üzüntü devam ediyor. Ama esas neden kaygı ve geleceksizlik. Tek ebeveyn olarak kalmanın getirdiği durum kadınların psikolojik ve sosyal durumunu daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor. Böyle bir afette ilk kez görev almış bir doktor olarak ben de şaşkınım. Ama bu bir yas süreci ve gösterilen tepkiler tıbben çok doğal. İlaç desteği asla önerilen bir şey değil. 6 haftayı tamamladıktan sonra tüm bu semptomlar devam ediyorsa doktora gitmek gerekir. Bir yanı da şu ki; devlet aracılığı ile gönderildiğimiz için bize ne kadar doğruyu söylüyorlar bilemiyoruz. Gerçek tabloyu görmek için sürekli bir çalışma ve istikrarlı bir psikososyal hizmet verilmesi gerekiyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Erdoğan-Şimşek programıyla ücretleri açlık sınırının altına inen asgari ücretli işçiler ve emekliler, ramazan ayının ilk iftarını boş sofralarda karşılıyor: “Kırmızı eti zaten görmüyorduk, bu sene orucu açacak zeytin bile alamıyoruz…” Diyanet İşleri Başkanlığı da ‘Asgari ücretliler ve emeklilere fitre verilebilir’ fetvası yayımlamıştı.

İftar sofrasına 1 yılda gelen zam: Yüzde 45

Dört sene içinde güllaça gelen zam: Yüzde 1100

Pideye 2 yılda gelen zam: Yüzde 150

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
1 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et