Kapitalizm insanın kirinden terinden kanından beslenir
Kader diyenlere söylüyoruz; katliamdır, önlem alınmadı diyen Bilal Arslan, Şili'de 56 gün göçük altında kalıp çıkartılan işçileri anımsatıyor. İşçilerin ucuz iş gücü olarak sabahtan akşama kadar çalıştırıldıklarını, işçilerin güvenliği için kimsenin adım atmadığını ifade ediyor
Dersim
Yüz karası değil, kömür karası. Böyle kazanılır ekmek parası demiş Orhan Veli. Gerçekten de yaşarken toprağa girmektir maden işçiliği, bazen girdiği topraktan çıkamaz maden işçisi. Bir göçük, bir çöküş, bir yangın sonucu değil de ihmal sonucu ölürler. Bizleri kazalara inandırmaya çalışanlar bir gün olsun işçi sağlığı ve güvenliğini sağlamadılar. Yüzlerce kişinin ölümüne sebep olan katliamın sorumlusunun taşeron işbirlikçisi AKP olduğunu biliyoruz.
Marx demiş ya; 'Kapitalizm insanın kirinden, terinden, kanından beslenir.' diye, ta kendisini Soma'da gördük. İki vardiyalı çalışan işçiler aynı göçüğün altında neden kaldılar? Taşeron bir dakika dahi boş kalma diyordu. Sermayesini kat ve katına çıkartmak isteyen katillerimiz, bizleri kaza olduğuna inandırmaya çalışıyordu.
NE YANACAK YÜREĞİ NE SÖNDÜRECEK CESARETİ VAR
Ne yazık ki Türkiye de iş kazaları denilen iş cinayetlerinde, işçi ölümlerinde dünyada en baştayız. Maden işçisinin ölümü için kader diyenler sanki önlemi alınamazmış gibi ölüp gitmeye mahkumdur diyorlar. 'Ateş düştüğü yeri yakar' Başbakanın ne yanacak yüreği ne söndürecek cesareti var. Elbette bir cesarete sahip; ölen, ezilen halkın ailelerine tokat, yumruk atmak, polis teşkilatını halkın üstüne salmak büyük cesaret açıkçası...
Dersim'de bunu görüyor ve sessiz kalmıyor! Liselisi, mahalle halkı, üniversitelisi, sendikalısı, işçisi, emekçisi on binler akın etti. Soma için tek ses, tek yürek oldular. İşçi sınıfının gücünü ve yalnız olmadığını bir kez daha gösterdiler dosta düşmana. Aslında Türkiye halklarının, sadece yüzlerce işçi öldüğünde değil, iş cinayetine maruz kalan bir işçi bile öldüğünde ayaklanması gerekir.
İŞÇİLERLE DALGA GEÇİLİYOR
Batı da yaşanan hassasiyetin Kürdistan da yaşanması bizim için önemli diye başlıyor söze Eylem Baykara. Halkların kardeşliği sözde değil gerçekte de yaşatılmalı, önemli olan insanlıktır ve ayrımcılık yapmıyoruz. Madende göçük altında kalan işçilerin oksijen maskesinin olduğunu ama hava olmadığını söyleyerek tepkisini dile getiriyor. İşçilerle dalga geçildiğini, insan hayatına değer verilmediğini ifade ediyor. Halka dayak atmak, tekme tokat üstüne gitmek sözün bittiği yer. Hükümet ailelere ölüleri bile teslim etmiyor diyerek bitiriyor sözlerini.
ŞİLİ'Yİ NEDEN SÖYLEMİYORSUN
Kader diyenlere söylüyoruz; katliamdır, önlem alınmadı diyen Bilal Arslan, Şili'de 56 gün göçük altında kalıp çıkartılan işçileri anımsatıyor. İşçilerin ucuz iş gücü olarak sabahtan akşama kadar çalıştırıldıklarını, işçilerin güvenliği için kimsenin adım atmadığını ifade ediyor. "Kapitalist sistemin çarkı dönü-yor. Çarkı yıkmak için bilinçlenmek, bi-linçlendirmek ve örgütlenmek gerek. Bugün iki işçi ölse bile alanlara çıkılmalı, bunun için 300'den fazla işçinin ölmesi gerekmiyor. Kader deyip din anlayışıyla insanları uyutuyorlar. Kürt halkı için terörist demişlerdi, Van depreminde bunu diyenler Soma işçisi için de kaza diyorlar." diye noktalıyor sözlerini.
BUNDAN SONRA SUSMAMALI
Okuldaki boykot yurtta da eylemselliği korudu diyen Serdar Yaşar, öğrencilerin ve öğretmenlerin katılmasını siyasi değil insancıl bir şey olarak niteliyor. Dünya devletlerinde yatırımların insan refahı ve kaliteli yaşam için yapıldığını, Türkiye de ise bütün yatırımların ölümlere yapıldığını anlatıyor.
Soma bütün halkın, Türkiye'nin sorunu, bu soruna karşı Türk, Kürt ayrımı yapmadan tepkileri hep birlikte göstermek gerek diyor Murat Yaman. İşçilerin geçim sıkıntıları ve ekonomik sıkıntılar yüzünden çalıştığını vurgulu-yor. Bizlerin olaya empati kurarak yaklaşması gerektiğini, Roboski'de terörist, Reyhanlı'da Alevi, Soma'da işçi olduğumuzu söylüyor. Halk bilinçleniyor ve ayağa kalkıyor, bundan sonra da susmamalı ve susmayacağız. Temennimiz bedel ödemeden bir şeylerin değişmesidir.
SORUMLULAR ÖRTBAS ETMEYE ÇALIŞIYOR
İki gün Tunceli Üniversitesi'nde boykot yapan üniversiteliler yurtlarda da eylem yaptı. Serap Fırat öğrenci olarak gelecek kaygısı yaşıyor. Soma'da yaşananların cinayet olduğunu, Hükümetin ve sorumluluların bunu örtbas etmeye çalıştıklarını, sistemin varlığını sürdürebilmesi için onca insanın hayatına kıydıklarını vurguluyor. Bu kesinlikle affedilir bir şey değil. Sanayi devriminden sonra patronların çocuk işçi çalıştırdıklarını hatırlatıyor. Aynı sömürünün şimdi de sürdüğünü, bunu Soma'daki katliamdan sonra tekrar gördüklerini belirtiyor. Sözlerini, 'Kapitalist sistemin bir parçasında yer alıyoruz, bizler daha fazla bilinçlenmeliyiz, daha fazla okumalıyız bir şeyleri değiştirmek için.' diyerek bitiriyor.
GELECEKSİZLİĞE VE ADALETSİZLİĞE KARŞI
Berkin Elvan'ın ölümünde kitleselliğini yerelde gösteren liseliler Soma işçileri için de bir araya geldiler. 'İş, ekmek, özgürlük' sloganıyla taleplerini dile getirdiklerini söylüyor Anadolu Lisesi öğrencisi Dilara Doğan. Okullarının önünde toplanıp yürüyüşe geçmişler, yolda diğer liseler ile birleşmişler. Yaşanan olayın kaza değil katliam olduğunu tüm lise gençliğinin farkında olduğunu belirtiyor. Orada çalışanların yoksul aileler, ezilen halklar olduğunun bilincindeler. Ölen babanın çocuğunun yerine koymuşlar kendilerini. "Üç kuruş para, bir avuç kömür için koca bir ömür biçildi onlara. Her şeyin özelleştiği, taşeronlaştığı bir ülkede biz de liseliler olarak bu düzene karşı olduğumuzu gösterdik." diyerek sürdürdü sözlerini Dilara. Liseliler geleceksizliğe ve adaletsizliğe karşı, Somalı kardeşleri için yüzde yüz boykotla katıldılar eylemlere.