Nostalji değil mücadele zamanı

DOSYA: 1. YILINDA GEZİ: NEREDE KALMIŞTIK?

Hazırlayan: ARİF KOŞAR

Beyza METİN*

Türkiye, hatta dünya tarihinin en büyük halk ayaklanmalarından birinin üzerinden tam 1 yıl geçti. Gezi direnişi sadece en büyük kitle eylemlerinden biri olması ile değil, eylemin renkliliğinin, dilinin, yaratıcılığının, değiştirme gücünün çabukluğunun şaşırtıcılığı ve büyüsü ile de hepimizin dimağına kazındı.
Bütün kitle eylemleri öğreticidir ama bana sorarsanız Gezi’nin öğrettikleri eğer anlayabilirsek bundan sonrası için hepimize müthiş bir kılavuz olacaktır. Sığ bir bakışla bakarsak, ne olmuştur ki, AKP hâlâ iktidardadır, seçimlerde yine yüzde 40’ları aşan bir oy oranına sahiptir, Başbakan her geçen gün artan diktatör edasıyla topluma bağırmaya devam etmektedir, ne olmuştur Gezi neyi değiştirmiştir?
Bence en önemli kazanım halkın taleplerini sokaklarda kazanabileceğini görmüş olmasıdır. Meclisteki tüm muhalefet partileri Taksim Yayalaştırma Projesi’ne karşı çıksaydı ve oylama yapılsaydı, şu ana kadar engel olunamayan birçok kent suçunda olduğu gibi başarısızlıkla sonuçlanır ve iktidarın politikalarından hoşnutsuz kesimler için bir umutsuzluk kaynağı daha olurdu. Ama ne oldu?  Hep birlikte çıktık sokağa, her birimiz, her yapımız, her siyasetimiz, her cinsiyetimiz kendi taleplerini tüm güzelliği ile dillendirirken, aynı anda Gezi Parkı’nda Topçu Kışlası yapılmasına HAYIR dedik ve kazandık.  Ne olursa olsun, bugün orada başbakanın parmağını sallaya sallaya yapacağım dediği kışla değil; güzelleştirip, çiçeklendirerek, güzellemeler ile açmak zorunda kaldıkları bir park var. Ve en güzeli artık korku duvarı aşılan, en azından sokağa çıkan, belki de ilk kez slogan atmış olan 4.5 milyon insan var.
Gezi’nin değiştirme gücünün çabukluğundan, kitlelerin en güzel eylemlilik içinde öğrendiğinden bahsettik.Nerden bilebilirdik ki yüzlerce yıllık inkarın, asimilasyonun ve milliyetçiliğin kışkırtılmasının sonucu olan halkları birbirine düşürme politikasının, Gezi’de el ele olan Türk bayraklı genç ve BDP bayraklı gencin fotoğrafı ile tokatlanacağını. Kitlelerin kendi eylemliliklerini yansıtmayan egemen basının yalancılığı üzerinden Kürt sorununu kavrayacağını;  Kürtlerin iki anten kullanmalarının kafa yorulan bir şey olduğunu ve cevabının Gezi’de bulunduğunu.
Neler yıkılmadı ki Gezi’de… Homofobinin memleketin solcularındaki sirayetinin bile silinmediği zamanlarda, on binler “Velevki ibneyiz, alışın her yerdeyiz” sloganlarını attılar.Kadınlar küfürlü sloganları sildi, tribünlerde küfürler kesildi. Sosyalistler namaz kılan Antikapitalist Müslümanların çevresinde zincir oluşturdu. Annelerin terlikleri eyleme giden çocuklarına değil, çocuklarına şiddet uygulayan polislere sallandı.
Gezi’de tekrarlanan şeyler de oldu tabii ki, devlet erkinin kendine itiraz eden, sokağa çıkan, eylem eyleyen halkına uyguladığı şiddet ile 8 gencimizi kaybettik, tıpkı ‘68’lerde, ‘78’lerde, yıllardır bölgede olduğu gibi. Devletin bu yüzünü görmeyen birçok insanın bu şiddetle karşılaşması oluşan bilinç sıçramasında en önemli etkendi.
Aradan geçen süre zarfında iktidarın politikalarında çok büyük değişiklik yok aslında, iktidar yolsuzluğuyla, şiddetiyle, cinayetleriyle, ırkçılığıyla Gezi’nin oluştuğu koşulları bize hatırlatmaya devam ediyor. Mayıs ayı, Türkiye tarihinin en büyük direnişi ile birlikte, bir yıl sonra en büyük işçi katliamını da beraberinde getirdi. Soma’da özelleştirme ve taşeronlaştırmanın, esas olarak da kapitalist sömürü sisteminin sonucu olarak 301 işçi kardeşimizi kaybettik.
Gezi’de toplumsal muhalefetin her rengini gördük ama ne yazık ki sınıf örgütlerinin etkisini göremedik, sınıfsal bileşimi emekçi karakteri taşımak ile birlikte, oldukça politik ve siyasi talepler ile sokağa çıkan kitle, sınıfsal talepleri dillendirmeyi tercih etmedi. Şimdi emek örgütlerinin, sendikaların, meslek odalarının ve siyasi partilerin şapkasını önüne koyup düşünmesi gerekiyor. Yapmamız gereken Gezi’nin nostaljisini yaparak, aynı talepler ve aynı eylem tarzıyla sokaklara çıkmak değil; Gezi eylemliliğinin bizlere öğrettikleri ışığında birleşik bir mücadeleyi örgütlemek için yollar aramak olmalıdır. Taksim Dayanışması Gezi esnasında ortaya çıkan ve o süreçte oynadığı rol ile dünya tarihine geçen bir platform olarak son derece değerlidir ve önümüzdeki süreçte de kente dair yapacakları ile yol gösterici olacaktır. Yalnız memleketteki tüm meselelere çözümü Taksim Dayanışmasından beklemek bu kadar değerli, belki de Gezi ruhunun en önemli yapı taşına yapılacak haksızlık olacaktır. Soma sonrası Başbakanın deyimiyle ‘Geziciler’in sokaklara çıkması son derece önemlidir, fakat forumların, fabrikalara, sanayi bölgelerine ulaşması ve birleşmesi için Gezi’den öğrenmiş sınıf örgütlerine ihtiyaç vardır.

* EMO İstanbul Şube Başkanı. Taksim Dayanışması davasında suç işlemek amacıyla örgüt kurmakla suçlanan 5 kişi arasında yer aldı.

Evrensel'i Takip Et