İçimizdeki sandığın kilidini bulduk
Aslı ÇAMCI
Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği ile tanışmam Yoğurtçu Kadın Forumu’nda oldu. Forumdakiler derneği işitmiş, meraklanmış, dinlemek için dernekten kadın arkadaşları çağırmıştı. Bu bölgede kurulan ilk kadın derneği ve ne istediğini çok iyi bilen 3 kadının sesindeki kararlılık “Esenyalı’da biz kadınlar birlikteyiz, derneğimizi kurduk, her geçen gün büyüyoruz” dedi. Önce heyecanla dinledim sonra psikolojik danışman olarak acaba ben ne yapabilirim diye düşündüm. Aradan birkaç ay geçti ki telefonum çaldı. Arayan Adile’ydi. Ne yapabiliriz diye düşündük. Hem mahallenin kadınlarını yan yana getirelim hem de psikolojik destek sağlayalım dedik.
Evet Pendik tanıdık ama Esenyalı nerede nasıl bir yerdir hiçbir fikrim yoktu. Ne ile karşılaşacağımı bilmediğim için biraz tedirgin biraz da umutla mahallenin yolunu tuttum. Minibüste gelirken duvar yazılarını okudum, afişleri inceledim. Üzeri boyanmayan duvar yazılaması ve yırtılmayan afiş görmeye pek alışık değildim. Derneğe geldiğimde kalabalık bir kadın grubu içtenlikle karşıladı beni. Ne yapacağımız hakkında meraklıydılar.
Kolları sıvadık ve birlikteliğimize başladık. Önce tanıştık, gelen kişiler aynı mahalleden ama birbirini yakından tanımayan kadınlardı. Her katılımcı neden grupla psikolojik danışmaya katılmak istediğini açıkladı ve her Cuma buluşma kararı aldık ve de birbirini kovalayan haftalar boyunca görüşmeye devam ettik.
BİZ BİZE BENZERİZ
Kadınların anlatmak istediği çok şey var, içleri dolup taşıyor. Ancak aynı mahallede olan belki komşusu olan kişiler birbirlerinin hayatlarından habersiz. Duygularımızı çoğu kez kendi içimize gömüp başkalarına güvensiz yaşadığımız bu hayatta 8 kadına kendini açmak cesaret işiydi.
Önce biri anlattı. Sonra diğeri ve diğeri. Kadınlar herkeslerden sakladığı kendi sandığına kapattığı şeylerin kilidini açıp bir bir çıkarmaya başladılar. Her kadın bir diğerinin anlattıklarını içtenlikle dinledi ne yapılabilir diye düşündü, tartıştı, öneriler sundu. Bazen kendini diğerinin yerine koydu o da ağladı, bazen gelen sevindirici haberle diğeriyle bir güldü. Ama en çok da “ben de bu sorunu yaşıyorum” dedi.
Ne kadar farklı görünsek de aslında kadın olmaktan kaynaklı yaşadığımız pek çok sorun var. Evimizin içinde en yakınımızdakilerden başlıyorduk ayrımcılık görmeye. Kız çocuk olarak dünyaya gelmek hayata eksiyle başlamak demekti. Kendini çocuklarına adamış anne, son sözü söyleyen baba. Kıskanılan erkek kardeş, kendisi olarak var olabilmek için savaşılan bir ergenlik. Evliliği bir umut görenler, ya da erken yaşta düşük ücretlerle güvencesiz çalışmaya başlayan kadınlar. Çocukların birincil bakım sahibi, evin yemeğini, ütüsü yapan ama ev içi emeği hiçbir zaman görünmeyen kadınlar…
KAPILARI AÇMANIN GÜZELLİĞİ
Kate Millet seneler önce ‘Özel olan politiktir’ demişti. Hiç de haksız sayılmaz. Kapısı sıkı sıkı kapatılıp kimselere açılmayan o özel alanlardan, evimizden, kutsal ailemizden, yatağımızdan çıktı söylenen sorunların birçoğu. Anlatmadan önce sadece kendisinin yaşadığını düşündüğü sorunu başka bir kadından duyunca yalnız değilmişim dediler ve farkındalık artıkça kadınlar neler yapabiliriz nasıl karşı durabilirizi konuşmaya başladılar.
O yüzden kadın kadına daha çok anlatmalı, dayanışmalı, birlikte güçlenmeli, büyümeli. Onu yok saymaya dünden razı bir dünya olduğunu bilmeli. Yüz yıl öncesine kadar oy kullanamayan, kütüphanelere giremeyen, kendine ait mülkü olmayan kadından günümüze kendimiz geldik. Hak hiçbir zaman verilen bir şey olmadı dünyada.
ÖLENE KADAR DANS EDECEĞİZ
Bizler kadın olarak özgür zihinlerimizle, kendimiz olarak var olduğumuz, sokaklarında korkusuzca yürüyebildiğimiz bir dünya istiyoruz. Eğitim görebilmek, eşit işlerde eşit ücret alabilmek, bedenimiz, cinselliğimiz üzerinde söz sahibi olmak ve siyasette vitrin mankeni olarak kullanılmamak istiyoruz. Her ilçede kadın sığınağı açan belediyeler, koruma talep ettiğimizde bizi gerçekten koruyan polis ve hukuk, çocuk bakımı için ücretsiz kreş açan iş yerleri, aydınlık, güvenli sokaklar ve daha pek çok şey.
Öfke duymalı, duymalı ki mücadele devam etsin. Bizler dünyanın yarısını oluşturan büyük azınlık, ezilenlerin de ezdiği, ikinci cins olmayı kabul etmiyoruz. Binlerce yıldır çok şey kaybettik artık kaybedecek zamanımız yok. Eğer dans edemeyeceksek bu bizim devrimimiz değildir ve biz kadınlar ölene kadar dans edeceğiz.
Evrensel'i Takip Et