Çığlık atasım var!
Sıdıka’yı bilmeyeniniz var mıdır bilmem, Atilla Atalay’ın hayali olan ama her mahallede illa birkaç tane hayali olmayan o karakteri… Hani, evde anne-baba ve abi baskısına direnen ve her fırsatta onları değiştirmeye uğraşan, düşüncelerini, üçünden birinden dayak yemek pahasına da olsa, söylemekten, yapmaktan çekinmeyen Sıdıka?
Esen AKTAŞ
Sıdıka’yı bilmeyeniniz var mıdır bilmem, Atilla Atalay’ın hayali olan ama her mahallede illa birkaç tane hayali olmayan o karakteri… Hani, evde anne-baba ve abi baskısına direnen ve her fırsatta onları değiştirmeye uğraşan, düşüncelerini, üçünden birinden dayak yemek pahasına da olsa, söylemekten, yapmaktan çekinmeyen Sıdıka?
Bir hikayesinde; ABD’ de yaşananlara, Irak savaşına karşı ABD Başkanını arayan ve telefonu düşürdüğünde de sadece çığlık atan Sıdıka. Annesi “o kadar uğraştık telefonu düşürmek için sen sadece çığlık mı attın?” diye kafasına vurur ve Sıdıka “Çığlık her dil de aynıdır” der, “anlamıştır beni”… Anlamış mıdır sizce?
NEDİR ÇIĞLIK?
Acı, ince keskin ses, feryat, figan
Şakran ve Antalya cezaevlerinde kalan çocuk tutuklu ve hükümlülere yönelik taciz işkence kötü muamele…
Pozantı cezaevinde yaşanan çocuk istismarı taciz tecavüze uğrayan çocuklar kaç kez çığlık atmıştır? Kim duydu bu çığlığını bu çocukların, kimler ceza aldı! Ardından yakın zamanda yaşanan ikinci Pozantı vakasında atılan çığlığı kim duydu?
Bakan Ayşenur İslam “Çocuklara çığlık atmayı öğretmeliyiz” diyor. Bilmez mi ki bu topraklarda çocukların, kadınların en iyi bildiği şeydir çığlık. Kadınların ille de avazı çıktığı kadar değil, şekli şemali bakanın bildiğinden de değil, “bildiğin gibi değil” olan çığlıklar bunlar. Biz kadınlar da çocuklarımız da çığlık atmayı pekâlâ biliyor bilmesine de bence devletlilerin bir KBB Uzmanına görünmesinde fayda var, belki kulakları yıkanır, idrak yolları açılır, arada bir bağlantı kurarlar, görürler, duyarlar bu çığlığı…
O ÇIĞLIKLARI DUYMADINIZ MI?
Ayşe Paşalı’nın çığlığını, hani karakola gitti de şikayet etti eski kocasını, ha pardon cezalandırmıştınız onu değil mi? Ama sanki geç mi kalınmıştı? Ayşe Paşalı nerede şimdi?
Ama eski eş ceza aldı. Bu çığlıktan sayılmaz değil mi?
Ha bire açıklamalar yaptınız ya biz kadınlar için şöyle doğurun, şu kadar doğurun, bedeninizi şöyle kullanın diye... Çığlıklar attı kadınlar “benim bedenim benim kararım” diye duydunuz mu? Kadın mıydık yoksa kız mı, diye sorup durdunuz. Beyninizi kemirip de durdu ya bu soru, çığlık attık size yine “kadın erkek eşit” dedik duydunuz mu?
Trafik dedik, kalabalık dedik çığlık attık, “bacağını topla, yerimi işgal etme” dedik erkeklere. Aracı olarak da size dedik ey devletliler duyun diye çığlığımızı, duydunuz mu? Bazılarınız duydu ama kulağının kenarıyla duydu ve kadınlar için pespembe, ayrı ulaşım aracı dediniz “çözüm olarak”. İran’da kadınların kız çocuklarının tacize uğramasının önüne geçmek için 9 yaşındaki çocuğun kafasını kapatarak çözmek isteyenler gibi…
Çocuklar tacize uğruyor, tecavüze uğruyor diye avazımız çıktığı kadar çığlık attık. Siz onu nasıl duyduysanız, dediniz ki “dizilerde kız çocuklarının hele hele o mini mini etek boyları” dediniz. Biz çocuk diye bağırdık, siz kız çocuk dediniz, peki ya erkek çocukları? Aynı dili mi konuşmuyoruz? Bizden gelen çığlık, yolda izde bir yerlere uğrayıp değişiyor mu nasıl geliyor o kulaklara ben anlamadım. Anlayan da Allah billah aşkına izah etsin (belki bu dille çözeriz) kim bilir.
NE DUYAR KULAKLARINIZ?
Çocuk gelin olmaz dedik, erken yaşta evlilik olmaz dedik, sayın bakan kişisel fikrini açıkladı: “Belli bir yaşın altında çocuklar evlendirilmemeli, anne olmamalı böyle bir tecrübe yaşamamalı” ama dikkat bu ‘kişisel’ bir fikir.
Öldürüldüğümüz dayak yediğimizi, şiddete uğradığımızı, tacize tecavüze uğradığımızı bağırmak için kullanmadığımız ses kalmadı ama siz gene başka yerden duydunuz sanırım. Dayakçı eşe terapi dediniz, rehabilitasyon dediniz, elektronik kelepçe panik olduğunda basacağın buton dediniz, dediniz de dediniz. Bize ne mi oldu? Bağır bağır bağırıyoruz, öldürülüyoruz da öldürülüyoruz. Hepinize birden bir çığlık atasım var ki sormayın gitsin, nerden nasıl duyarsınız bilmem!
Yahu boğazımızı yırttık çocuklar tacize uğruyor istismara uğruyor dedik.
Dediniz ki “Tıbbi bir gerçektir buluğa erme yaşı küçülmüş, uyarılma yaşı kızlarda 13-14’tü şimdi 8-10’lara gerilemiş. Ama çocuklarımızı bu çocuk yaşta cinsel açıdan uyaran pek çok etken var”. Sağır olasım, kafamı duvarlara vurasım uzaya bir yere kaçasım var çığlık çığlığa hem de. Çocuk, tacize tecavüze uğrasın, nerden geldiği nasıl olduğu bilinmeyen tıbbi gerçeklikle sonuç etek boyu uzatılsın, dertler bitsine döndü.
Bizim adını sanını bilmediğimiz, Karadenizli olduğu iddia edilen bir profesör, pireyle deney yapıyor, çok da bilimsel çalışıyor, pirenin bir bacağını kesiyor ve zıpla diyor, bizim pire zıplıyor, ikincisini kesiyor, pireye zıpla diyor pire zıplıyor, üç dört pirede bacak kalmıyor ama bizim profesör zıpla diyor pireye… Birkaç kez sonra da başlıyor not almaya, pirenin bütün bacakları kesildiğinde kulakları duymuyor…