8 Haziran 2014 13:07

Küba’da da her yer Taksim

Kamil Tekin SÜREK

Küba seyahatimizin ikinci günü, 1 Mayıs Töreni’ne gitmek için sabah saat beşte uyandırılıyoruz. Kahvaltı yok. Otel bize kumanya hazırlamış. Kumanyalarımızı yiyoruz, gezi organizatörünün hazırladığı tek tip tişörtleri giyiyoruz. Beyaz tişörtün üzerinde İstanbul silüeti, Folklor kurumu amblemi ve Türk bayrağı var. Bazı arkadaşlar plastik çubukların ucuna takılmış Türk bayraklarını da alıyor ellerine. Otel çıkışı dört Türkiyeliye daha rastlıyoruz. İkisinin elinde kaldıraç Pankartı, ikisinin elinde ise dövizler var. Biz rehberlerle birlikte yirmi iki kişiyiz. Otelden alan kuş uçuşu yakın olmasına rağmen alana doğru yolu uzatarak ve sokaklar arasında zikzaklar çizerek yürüyoruz. Ters yöne gitmenin, yolu uzatmanın nedenini sonra anlıyoruz. Meğer Alan’a giden uzun bir caddenin sonuna doğru gidiyormuşuz. Kortejin sonuna varında, korteje dahil oluyoruz. “Beşli kortej” yok. Bütün cadde her çeşit insanla dolu. Askerler, hemşireler, çocuklar, kadınlar içiçe ve yan yana. Pankartlar yok. Bazılarının elinde dövizler var. Bazılarının elinde Che ve Raul fotoğrafları var. Chavez fotoğrafları da onlarınki kadar yaygın. Bizim grupta ise küçük bir Çarşı Pankartı var. Pankartta Her Yer Taksim Her Yer Direniş yazıyor ve Gezi Direnişi’ nde öldürülen gençlerin isimleri sıralanmış. Beşiktaş atkıları var. Yolda yürürken Türkiye’den gelmiş başka gruplar da görüyoruz. Yürüyüşe Türkiye’ den yaklaşık yüz kişi gelmiş. Galatasaray ve Fenerbahçe forması olanlara da rastlıyoruz. Bizim gruptan biri yürüyüş sırasında orta yaşlı bir askere sabun veriyor. Adam önce konuyu anlamıyor. Ama, kibarlığından sabunu yere de atamıyor. Bir süre elinde tutup sonra başka birine veriyor. Utanıyoruz.
Kortejin güvenliği bizim mitinglerdeki gibi. Yolun kenarında bazı gençler sıralanmış. Öğrenci görünüşlü. Seyrek olarak da polisler var zincirin içinde. Güvenlikçilerin arasında yirmi otuz metre mesafe var. Bir evin önünden geçerken kaldırıma çıkılmaması ya da oturulmaması için uyarıyorlar. Bazıları bu evin Castro’ nun evi olduğunu söylüyor. Ben ise daha çok bir ilk okula ya da kreşe benzetiyorum. Fakat, bizim gruptan bazı arkadaşlar polis, güvenlik falan dinlemiyor. Kaldırıma çıkma ya da oturma konusunda ısrar ediyorlar. Bir polis ve genç bir kadın birkaç kez ikaz ettikten sonra, usanarak uyarıdan vazgeçiyorlar ve uzaktan bizimkileri kontrol etmeye çalışıyor.
Saat dokuza doğru meydana giriyoruz. Kürsüden Türkiye’ den geldiğimizi anons ediyorlar. Bizimkiler bayrakları Kübalılara veriyor. Kübalılar da bize Küba bayrağı veriyor. Biz neredeyse kortejin sonunda kalmışız. Meydanı geçtikten sonra insanlar dağılıyor. Biz kenarda biraz daha bekleyip gelenleri ve çevreyi izliyoruz.  Sabahın dokuzunda 1 Mayıs’ ı bitirip gitmeği pek içimize sindiremiyoruz. Ama, burada adet böyleymiş. Öğle sıcağı basmadan yürüyüş ve miting bitirilirmiş. Dokuz buçukta geldiğimiz yoldan farklı bir yol takip ederek otelimize doğru yürüyoruz. Bazılarımız cocotaxi ve bisiklet taksilerle gitmeyi tercih ediyor. Yolda Türkiye’ den gelen diğer gruplarla karşılaşıyoruz ve yürürken bildiğimiz bütün marşları ve şarkıları bağıra bağıra söyleyerek kısa törenin eksikliğini gidermeye çalışıyoruz.
Raul’ den önce 1 Mayıs’lar böyle değilmiş. Devrim Meydanı’ nda kimilerine göre bir milyon insan toplanır ve Fidel onlara beş altı saat konuşurmuş. Bir 1 Mayıs’ ta hiç ara vermeden yedi saat konuştuğu söyleniyor. Biz tabii, konuşmayı böylesine seven biri sık sık konuşuyor diye düşünüyoruz ve Tayyip’ i hatırlıyoruz ama işin aslı öyle değilmiş. Fidel yılda iki kez topluluk önünde böyle uzun konuşurmuş. Biri Kurtuluş günü 26 temmuz, diğeri ise 1 mayıs mitingleri. Bu konuşmalarında da önemli şeyler söylermiş. Herkes Fidel bu sene ne söyleyecek diye merakla bu konuşmayı beklermiş. İnsanlar saatlerce bu konuşmayı sıcak altında sıkılmadan dinlermiş. Raul  bir iki 1 Mayıs Töreni’ nde çok kısa konuşma yapmış ve halkı selamlamış. İnsanları toplayıp konuşmayı sevmezmiş. Onun için miting, yürüyüşe yerini bırakmış.
1 Mayıs tatil günü ama turizm sektörü çalışıyor.  Otelde biraz dinlendikten sonra gezmeye devam ediyoruz.
Öğle yemeği yedikten sonra Cienfuegos’ a doğru yola çıkıyoruz. Kentin ismi Camilo uçak kazasında öldükten sonra değiştirilmiş. Devrimin dört önderinden Camilo Cienfuegos bu bölgeyi kurtarmış. Kentte İspanyolların idaresi döneminde Fransızlar da yaşıyormuş. İngilizlere karşı İspanyolların mücadelesinde yardım eden Fransızlara teşekkür mahiyetinde bu bölgede bazı haklar tanımış İspanyollar. Doğal bir liman var.Kentin meydanı güzel. Kare biçiminde. Bir kilise, ilkokul, tiyatro, otel, kentin en zengininin büyük evi ve Yerel Yönetim binası ile çevrilmiş küçük bir park meydanı oluşturuyor. Kübalı rehberimiz Vladimir ile yerel yönetim üzerine sohbet ediyoruz. Yerel Meclis’ in yarısı doğrudan aday olanlardan seçiliyormuş. Diğer yarısı ise sendika ve diğer demokratik kitle örgütlerinden seçilip gelenlerden oluşuyormuş. Bu meclis merkezi Meclis’ e temsilci gönderiyormuş. Komünist Partisi üyesi olmayan biri de halk tarafından seviliyorsa rahatlıkla Meclis’ e seçilebilir diyor.
Meydan ve meydanı çevreleyen binalar çok güzel.

Evrensel'i Takip Et