‘İşgal var’ dediler, biz de geldik
Sahra ALKAN
Gezi Parkı'ndan sonra birlikte tartışma, yaratma ve yaşama deneyimleri forumlarla, mahalle dayanışmalarıyla ve işgal evleriyle devam ediyor. Mahalle dayanışmalarının kışın forumlarını yapmak için mekan arayışı ile somutlaşan işgal evleri mahallelere Gezi ruhunu taşıyor. İşgal evleri yatay örgütlenmenin en güzel örneği olan haftalık mahalle forumlarıyla, somut karşılığı olan atölyelerle, oluşturdukları kent bostanlarıyla, dayanışma ile kurulan ortak mutfakta ve endüstriyel futbola karşı oluşturulan “Karşı Lig” ile alternatif yaşam ve üretim alanları kendini en küçük yerelliklerde var ediyor. Türkiye’de ilk örneği Kadıköy’de Yeldeğirmeni Dayanışması’nın emekleri ile oluşturulan Don Kişot Sosyal Merkezi olurken, hemen arkasından Caferağa Dayanışması’nın Caferağa mahalle evi, Hasanpaşa’da Samsa, Ankara’da Atopya işgal evinin açılmasıyla örnekleri çoğaldı. Peki bir süredir var olan işgal evlerine gidip gelenler, evlerin bulunduğu mahalleliler ne diyor?
MAHALLEYE DOKUNUYOR
Fahri Taşdemir-Satış Personeli- Caferağa Mahalle Evi:
İşgal Evleriyle bağlantın nedir? Nasıl kurdun bağlantıyı?
Caferağa işgal eviyle bağlantıyı Mart 2014’te “Karanlık oda” atölyesi üzerinden kurdum. Sürekli gittiğim kafede afişini gördüm ve atölyeye katılmaya karar verdim. Gide gele forumlara dahil olup, diğer arkadaşlarla tanıştım.
Ne kadar zamanın geçiyor işgal evinde? Başka neler yapıyorsun?
Çalışmadığım günlerde kalan zamanımın büyük bir kısmını işgal evinde veya işgal evindeki arkadaşlarımla yaptığımız çalışmalarla geçiriyorum. “Karanlık oda” dışında, “Bostan atölyesi” ve “Yaratıcı yazarlık” atölyelerine de katılıyorum. İşgal evi ile ilgili günlük işler oluyor, haftalık mahalle forumlarımız oluyor. Dayanışmaların örgütlediği eylem ve anmalarda yer alıyorum.
İşgal evlerinin mahallelerde bir değişim yarattığını düşünüyor musun?
İşgal evlerinin en büyük kazanımı tepeden inme siyasetin yerine insanlara alan açarak yatay örgütlenme modeli oluşturmasıdır. İnsanlar artık siyasi yapıların ve örgütlerinin bir çoğunun samimiyetine inanıp güvenmiyorlar, kendilerini temsil edeceğini düşünmüyorlar. Bu yılgınlıkta biraz buradan geliyor. Bu noktada mahalle dayanışmalarının yerelden, en alttan samimi bir şekilde insanlara dokunduğunu ve dokunabileceğini hissediyorum. Caferağa Dayanışması da mahalle halkı ile birlikte en baştan, kendi evinin önünden, kendi mahallesinden ona dokunarak, oradaki sorunları ele alarak genele yaydığını düşünüyorum. Bir şekilde bir zincir oluşturduğunu düşünüyorum.
İşgal evi senin yaşam pratiklerinde bir şeyleri değiştirdi mi?
Politik mücadele alanında daha aktif olduğumu düşünüyorum. Yaşadığım mahalleye, kente ve ülkeye dair daha duyarlı olduğumu düşünüyorum. Eskiden okuduğum haberleri uzaktan okuyordum, ama şimdi içinde oluyordum.
MOLOZ TAŞIMAK ‘ERKEK İŞİ’ DEĞİLDİR
Selin Görkem- İşsiz- Yeldeğirmeni Dayanışması: Mahalle dayanışmalarının forumlarına katılıyordum. İşgal evini kışın soğukta ve yağmurda toplanma yeri kaygısı gibi somut bir neden ile var ettik. Ben doğduğumdan beri bu mahallede yaşıyorum. “Yıkık dökük bir bina olan, yaklaşık 25 yıldır boş olan bu eve neler yapabiliriz?” diye düşündük ve Ağustos ayında dayanışma kararı ile bu binaya girildi.
İşsiz olduğum için zamanın büyük bir kısmı burada geçiyor. İnşaat döneminde çok fazla emek harcadım. Kadınların inşaat sürecinde rolünü çok önemsiyorum. Bugüne kadar sıva yapmış kadın fotoğraflarını göremiyorken, her yerde bu fotoğraflar dolaşmaya başladı. “Moloz taşımak erkek işidir” diyen arkadaşları 25 kişilik moloz yığınını sırtımızda taşıyarak şaşırtmış olduk. Ben genelde mahalle çalışmalarında yer alıyorum. Mahalleli ile king turnuvası yaptık, futbol maçları yaptık bunların organizasyonunda yer alıyorum. Kıraathanedeki insanlara dokunmayı çok önemsiyorum. Dayanışmaların oluşturduğu “Karşı Lig” ile ilgileniyorum. En başında maça gittiğimde “Neden kadın yok?” sorusunu sordum ve şimdi kadın ve erkeklerin birlikte futbol maçı yaptığı bir “Karşı Lig”imiz var.
Evrensel'i Takip Et