08 Haziran 2014 10:45

Tehir olmazsa

Akşam haberlerinin dibi kalmıştı: 'On dört gündür kendisinden haber alınamayan Gonca Kuriş’in domuz bağı yapılarak öldürüldüğü şüphesi artıyor, G.K.’nin ailesi, çocuğunu Hizbullah’ın kaçırmış olabileceğini söylüyor.' derken spiker, yanıma yanaştı. - Diyarbekir treni geçer mi buradan, abe?'

Tehir olmazsa
Paylaş

Fevzi ÖZLÜER

Yenice Humusçusu’nun dibeğinden daha sıcaktı hava. Adana-Ankara aktarmasını bekleyenler için hala kırk beş dakika vardı, tehir olmazsa!
Küçük el radyomu açtım. Akşam haberlerinin dibi kalmıştı:
“On dört gündür kendisinden haber alınamayan Gonca Kuriş’in domuz bağı yapılarak öldürüldüğü şüphesi artıyor,  G.K.’nin ailesi, çocuğunu Hizbullah’ın kaçırmış olabileceğini söylüyor.”derken spiker, yanıma yanaştı.
- Diyarbekir treni geçer mi buradan, abe?
- Yok geçmez, Adana’ya gideceksin, dedim, sustum.
Oraya kadar gidemem abe, üç gündür buradayım, parkta yatıyorum, babam iş bulmam için gönderdi, param yok, gidemem, dedi.
Kolinin ağzını açtım, su böreği ve üç tane içli köfte paket yaptım. Aylık harçlığımdan yol, otel ve yemek parasını verdim.  Lokomotifin sesi duyulduğunda, herkes bavuluna sarıldı. Sabah dokuzda Adana’dan trene bineceksin. Evine dön,  iş bulamadım, iş yok, dersin dememe kalmadı, tren istasyona yanaştı. Gözleri parladı. Bir kağıda adresimi,  telefonumu yazdım. Kağıdın diğer yarısına da onun bilgilerini aldım, varınca beni ara, merak ettirme, dedim.
Ankara’ya varalı iki gün olmuştu. Yediğim yeli bağrımdan atamamıştım. Her sese kulak kesilecek saatte, bozkır ayazının ıslığı sandım. Değil, kapı çalıyordu. Gittim, açtım. Abe ben geldim, dedi. Erkan !! hayırdır, diyemeden; Abe Diyarbekire’e gittim, babam çalışacaksın deyip beni İzmir’e amcamın yanına gönderdi. Amcam burada iş yok, deyince belki sen iş bulursun diye buraya geldim, dedi. Hayrolsun, dedim.

Erkan içeri girdi, kahvaltıyı hazırladım, arkadaşları uyandırdım, tanıştılar. Hoş geldin, beş gittin. “Okuyor musun?​” diye lafa girdi İsmail. “Okumak istiyorum, ama babam çalışmamı istiyor, abe”, dedi Erkan. Tamam, yeni vazifemiz hazırdı.
Akşam olmadan annemin noter kuzeninin yanında soluğu aldım: “Güngör amca durumlar böyleyken böyle, bize burs bulacaksın, bu çocuk artık bizimle kalıyor, onu elbirliğiyle okutacağız.” Güngör amca ikiletmeden; tabi, dedi. Erkan, gelirken yanında hiçbir şey getirmemişti;  biraz alış veriş yaptık, artık evde dört kişi, üç kedi yaşamaya alışacaktık. Günler geçtikçe,  pek kitap okumaması beni geriyordu. Yaşar Kemal’in Binboğalar Efsanesi’ni vermiştim ve birkaç sayfası dışında hiç temas yoktu. Haytalığının sorumlusu olarak, İsmail ve Ahmet’i görüyordum.  O gece eve geldiğimde, birlikte sigara içtiklerini fark ettim. Gözlerimi yuvasında zor tuttum. İsmail’i odaya çektim.“Abi, ne diyeceğini biliyorum, ama bizden daha iyi sigara içiyor,” dedi İsmail. Vermeyeceksin, dedim. Kapıyı yüzüne çarpıp çıktım. O gece suskunluk kuraldı; gözgöze gelmek istisna. Sabah erken kalktım. Hala uyuyorlardı. Dayanamadım uyumalarına, Erkan’ı dürttüm. Erkan kalk ailen merak eder, annenleri bir ara şimdi, öğleden sonra da onlara bir mektup yaz, burada ne yaptığını anlat, dedim. Yarı uykulu gözlerle annesini aradı. Sessiz sessiz konuştu.
-Ne konuştunuz, sevindi mi? Diye sordum, telefonu kapatınca.  He, sevindi, “iş buldun mu diye soruyor”, dedi.
-“İş buldun mu !!” diyor. Bunu mu sordu, dedim. Sinirlendim. Sustum. Çantamı toplayıp, okula gittim. Akşam sinemadan, Er Ryan’ı Kurtarmak ateşiyle döndük.  
Vize haftasının son dönemecine girmiştik, gece çalışmaya devam ettim.
Sabah beşte kapı çaldı.
Laz teyze yine ezan saatini mi soracaktı!! Kapıyı açtım.
Önde apartman yöneticisi, üst komşu ve kar maskeli üç kişi, ellerinde akrepler. Laz teyze yoktu. Telsizli Amir, Erkan Ekici burada mı yaşıyor, dedi. Burada yaşıyor, ama kalabalık değil mi ekip hayırdır, dedim.
Erkan’ın ailesi çocuklarının kaçırıldığını düşünüyor, yirmi gün önce şikâyetçi olmuşlar. Telefonları teknik takipteydi. Bu adresten dün telefonlarının arandığı tespit edilmiş, dedi.
Ne için şikayetçi olmuşlar, dedim.
Çocuğun karnesi kötü gelince evden kaçmış iki üç gün, sonra eve gelmiş ve sonra tekrar izini kaybettirmiş, haber alınamıyormuş, şimdi kaçırıldığını düşünüyormuş ailesi, domuz bağı falan, dedi.
Durun, çağırayım Erkan’ı dedim. Erkan gürültüye uyanmış, beyaz gömlek ve gri pantolonunu üzerine geçirmişti. Kapıya koşar adım geliverdi.
Niye kaçtın lan evden, çocuğumu bulun diye ağlıyor anan, dedi Amir?
Anlamıyorum, okuduğumu anlamıyorum, dedi Erkan. Hırsla.
Yenice İstasyonu’nda beyaz gömlek ve gri pantolonla gördüğümdeki gibi hazırdı. Okul kıyafetiyle hazıroldaydı. Lan Erkaaan!! diyebildim.
Amir, biz çocuk şubeyiz, balkonun kapısını açarsanız oradan da terör şube girecek, kusura bakmayın dedi.
Tüm ekibi getirmişsiniz maşallah, dedim.
Nerden buldun bu çocuğu evladım? dedi Yönetici. Olayları anlattım.
Amir, Erkan’ın kimliğine baktı, büyük yazdırmışlar, on sekiz yaşından büyük, şükredin dedi.  Abilerden şikayetçi misin Erkan? diye sordu amir..Abe ne şikayeti, günlerdir burada yaşıyorum, dedi. Şu formu doldurmamız lazım, bir sandalye rica edeceğim dedi Amir. Sandalyeye oturdu, formu doldurmaya başladı. Sordu,  fiili livata var mı? O ne abe, dedi Erkan. Ters ilişki lan, dedi. Yok abe ne ilişkisi dedi Erkan. Kötü muamele, zorla uyuşturucu kullandırma var mı?.... sorular bitti.. Haydi, abiye teşekkür et gidiyoruz, dedi amir.
Odasına yöneldi, gri okul ceketini giydi,  kitaplarını derledi.  Sana aldığımız eşyaları da götür Erkan, dedim.
Toplandı, geldi, elini uzattı, sağol abe, dedi.
Sen daha büyümedin Erkan el sıkışacak kadar, hadi evine dön, dedim.
Balkonu tutmuş TEM şubeyi de unutmadan içeri aldım, hepsini kapıdan uğurladım. Saat sekize varmadan, Güngör amcayı aradım. O burs işine gerek kalmadı, çocuk ailesine geri döndü, her şey için teşekkürler, dedim. Okutacaklar, demek ikna ettin, dedi.
Anlamıyormuş, anladığı dilde okursa okuyacak, diyebildim.

* fevziozluer@gmail.com

ÖNCEKİ HABER

Samimiyet

SONRAKİ HABER

Haziran’dır gelen gürültüyle

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa