12 Haziran 2014 12:46

Derin strateji dipsiz bir çukur

Irak haritasında IŞİD’in Felluce’den başlayan Musul ve Tikrit’i içeren egemenlik sahası kanlı bir kama gibi duruyor. Kurtarılmış bölgeler yaratarak ilerlerken Irak Hükümetinin ve ordusunun üstü pek de örtülü olmayan çelişkilerinden yararlanarak ve onları keskinleştirerek bu noktaya geldi bu el Kaide uzantısı örgüt. Nuray Sancar yazdı...

Derin strateji dipsiz bir çukur
Paylaş

Nuray SANCAR

Irak haritasında IŞİD’in Felluce’den başlayan Musul ve Tikrit’i içeren egemenlik sahası kanlı bir kama gibi duruyor. Kurtarılmış bölgeler yaratarak ilerlerken Irak Hükümetinin ve ordusunun üstü pek de örtülü olmayan çelişkilerinden yararlanarak ve onları keskinleştirerek bu noktaya geldi bu el Kaide uzantısı örgüt. Bir yandan Ortadoğu’da kontrol edilebilir bir istikrarsızlık yaratmak amacıyla yıllardır Sünni-Şii dalaşmasını kışkırtmaya ve bu toz duman arasında da hükümetleri uydulaştırmaya çalışan ABD’nin yeşil kuşak inşasından beri deneyip de yüzüne gözüne bulaştırdığı kadim politikasının bir kez daha başarısız tablosunun en renkli figürü olarak çıkıyor karşımıza. Ya da kraldan çok kralcı Türkiye hükümetinin Suriye’deki “Süleyman Şah Türbesi’nde bayram namazı kılma hevesiyle süslenmiş fetihçi ütopyasını ne pahasına olursa olsun gerçekleştirebilmek için altına imza attığı provokasyonlarla semirmiş mutasyon yaratık.

IŞİD’in Suriye’de terör estirirken; Rojava’da ve çevresindeki bölgelerde kan dökerken Suudi Arabistan-Katar-Türkiye tarafından güvenceye alınan lojistiği ile eline tutuşturulan silahlar sayesinde neredeyse yoktan var oldu. Türkiye Kürtleri’nin elini zayıflatmak, Esad’ı da köşeye sıkıştırarak muhtemel bir işgale zemin hazırlamak ister görünen Hükümetin bölgenin bu en gerici, en gözü kara örgütüyle yaptığı dans, Davutoğlu’nun derin stratejisinin ne denli dipsiz  bir çukura dönüşme potansiyeli taşıdığını bir kez daha gösterdi. Ne kadar inilirse inilsin bir türlü dibe ulaşılamıyor.

IŞİD’in Konsolosluk saldırısı ve Türkiyeli şoförlerin rehine alınması aslında malumun açıkça ilamından başka bir şey anlama gelmiyor. Irak’ta Maliki Hükümeti ile Barzani arasındaki çatlaklardan sızan petrol aşkına nifak politikalarını körüklemenin geldiği nokta da aynı yer. Hükümetin altında kalacağı belli çelişkileri kaşımanın, fay hatlarını kışkırtmanın normal sonucu bu.

Türkiye Ortadoğu’nun küçük emperyalisti olabilsin diye az macera yaşanmadı. Daha da yaşanacağa benziyor. Reyhanlı patlamasından hemen sonra katliamı Esad’a fatura etmekte acele eden Hükümetin bizzat hırsıza kapı açtığının, işini kolaylaştırdığının ortaya çıkmaması bu iletişim ve istihbarat çağında pek de mümkün olmayacaktı elbette. Ama gündem hızlı değişiyor ve kamuoyu yeni sansasyonlarla uğraşırken bir öncekinin ateşi küllenmeye bırakabiliyor. Zira Suriye’deki İslamcı terör örgütlerine silah taşındığı ihbarıyla aranmak istenen MİT gözetimli TIR’ların devlet sırrı olarak sırra kadem basmasının bıraktığı koku atmosferde henüz dağılmamışken Türkiye’nin elleriyle beslediği cihatçı örgüt velinimetini gülünç duruma düşürmekte beis görmedi.

Türkiye yarattığı krizlerin altında kalmaya mahkum. Daha düne kadar parmaklarıyla Rabia işareti yaparak Mısır darbesini kınayan AKP’nin Cumhurbaşkanı, şaibeli seçimlerde aldığı yüksek oyla iktidara gelen darbe lideri Sisi’yi kutlamak zorunda kaldı. Bundan sonra da yarattığı krizlerin elini öpmek zorunda kalacak. YPG’nin ve KCK’nin IŞİD’e karşı birlikte hareket edelim önerisi götürdüğü Irak Kürdistanı ile mezhep çatışmalarından paramparça ve hareketsiz ordusunu, donanımındaki yepyeni silahlara rağmen harekete geçiremediği için gönüllüleri yardıma çağıran Maliki’nin düşmanı şimdi ortaklaşmış görünüyor. Türkiye’nin istemediği sonuç olarak IŞİD’e karşı ortak Kürt cephesi, Maliki’nin de elinin kolunun bağlandığı bu koşullarda önüne yeni bir durum olarak düşmüş durumda. Erdoğan önündeki haritaya bakıp “işte buralar hep benim dutluğum” olacaktı diye dövünse yeridir. İşler kontrol edebileceği noktadan giderek uzaklaşıyor, öngörüsüz stratejisinin yol açtığı “değerli yalnızlığı” içinde diplomasisi bir kez daha değersizleşiyor. Daha önce çok söylendi bir kez daha altı çizilmeli: AKP’nin dış politikası çökmüştür.

Irak’a baktığımızda ise demokrasi ihraç edeceğim diyerek yapılan kanlı işgalin mezhep elementlerine böldüğü, birbirine düşman kesimlerin hem devlet kurumlarında hem de halk arasında giderek çatışma unsuru olarak güçlendiği; IŞİD terörizminin de bu tarlada engelsizce büyüyebildiği bir tablo ile karşı karşıyayız. Bütün bir ülkenin Ebu Greyb hapishanesine dönüştüğü, Şiilerin Sünnilere, Sünnilerin Şiilere  gardiyanlığa soyunduğu bir tablo bu; ardında Felluce katliamının olduğu. Üzerine oynanan emperyalist oyunlar ülkeyi içinden çıkamadığı bir bataklığa dönüştürdü. Ama bu bataklık sadece Irak’ın bataklığı değildir. Aynı zamanda ABD’nin de Türkiye’nin de bataklığıdır.

ÖNCEKİ HABER

IŞİD’in 1500 militanı Musul’u nasıl aldı?

SONRAKİ HABER

CHP, Cumhurbaşkanlığı seçimi için HDP\'yle görüştü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa