Çin’in Irak sınavı
Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Irak’taki ilerleyişi, dış basın tarafından çarpı işaretleriyle dolu, Irak-Suriye haritasının eşlik ettiği haberlerle okuyucularına sunulmaya devam ederken, yorumcular bu ilerleyişin olası sonuçlarını tartışıyor.
Ferhat SARI
Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Irak’taki ilerleyişi, dış basın tarafından çarpı işaretleriyle dolu, Irak-Suriye haritasının eşlik ettiği haberlerle okuyucularına sunulmaya devam ederken, yorumcular bu ilerleyişin olası sonuçlarını tartışıyor. Irak’a yaptığı büyük miktarda yatırımlar nedeniyle, Çin de söz konusu yorumlardan nasibini alıyor. Irak krizinin Çin’in Irak’taki petrol yatırımlarını tehdit edebileceği, IŞİD’in güneye ilerlemesi halinde petrol fiyatlarının varil başına 120 doları aşabileceği ve bunun şirketlerin bilançoları üzerinde olumsuz sonuçları olacağı ayrıca Çin ekonomisinin enflasyonist baskıyla karşılaşabileceği bu yorumlardan birkaçı.
PETROLÜN GÖLGESİNDE ÇİN-IRAK İLİŞKİSİ
ABD Enerji Enformasyon Dairesinin (EIA) geçtiğimiz eylül ayında yayınladığı verilere göre, 2014 yılında ABD’yi geçerek dünyanın en büyük net ham petrol ve sıvı yakıt ithalatçısı haline gelecek olan Çin ham petrol ihtiyacının yaklaşık yüzde 60’ını ithal ederek karşılıyor. Çin Devlet Konseyi Kalkınma Araştırmaları Merkezine göre 2030 yılında bu oranın yüzde 75’e yükseleceği tahmin ediliyor.
Irak, EIA 2013 verilerine göre yüzde 8’lik oranla Çin’in 5. büyük denizaşırı ham petrol tedarikçisi konumunda. Onu sırasıyla Umman (yüzde9), Rusya (yüzde9), Angola (yüzde14) ve Suudi Arabistan (yüzde19) takip ediyor. Paris merkezli Uluslararası Enerji Ajansı’nın 2012 raporuna göre, 2035 yılında Rusya’yı geçerek dünyanın en büyük 2. petrol ihracatçısı olması beklenen Irak’ın petrol ihracatının yaklaşık yüzde 80’inin Asya’ya -esas olarak Çin’e- gitmesi öngörülüyor. Ajansın baş ekonomisti Fatih Birol, Bloomberg Businessweek’e verdiği demeçte, Bağdat ile Çin arasındaki bu ilişkiyi küresel petrol ticaretinin “İpek Yolu” – Bağdat’tan petrol, Pekin’den sermaye yatırımı- olarak niteliyor. Bugün itibariyle Irak’ta üretilen petrolün yaklaşık yarısını ithal eden Çin yönetimi bu oranı artırmak istiyor (Geçtiğimiz yıl ekim ayında Güney Kore’de düzenlenen Dünya Enerji Kongresi’nde Iraklı meslektaşlarıyla görüşen Çinli yetkililer, Reuters’ın aktardığı habere göre, 2014 yılında Irak’tan satın aldığı petrol miktarını yüzde 70 oranında arttırmak istediklerini iletmişti).
Irak’taki varlığı 2008 yılından sonra hızlıca artan Çin petrol şirketleri –CNPC, CNOOC, Sinopec- esasen Şiilerin egemenliğinde olan ülkenin güney kesimlerinde faaliyet sürdürüyor. Bu şirketlerden CNPC şu an itibariyle petrol sektöründe ülkedeki en büyük yabancı yatırımcı konumunda. Şirketin Rumayla (Dünyanın en geniş üçüncü petrol sahası olduğu düşünülüyor) ve Batı Kurna 1 petrol sahalarında BP ve Exxon Mobil şirketleriyle ortaklıkları bulunuyor.
Her ne kadar Çin-Irak ilişkilerinde enerji kilit rol oynasa da, Çin Irak’la olan ilişkilerini elektrik, telekomünikasyon ve limanları kapsayan altyapı yatırımlarını da kapsayacak şekilde derinleştirmek istiyor. Bu amaçla 23 yıl aradan sonra ilk kez bir Çin dışişleri bakanı bu yılın Şubat ayında Irak’ı ziyaret etti.
ÇİN-ARAP DÜNYASI
Çin’in Arap ülkeleriyle olan ticaret hacmi 2004’te 25.5 milyar dolar iken, bu rakam 2013 yılında 238.9 milyar dolara yükseldi. Arap dünyasının 2. büyük ticari partneri olan Çin, 9 Arap ülkesi açısından ise birinci konumda. Bölgeye ilişkin ilgisini saklamayan Çin yükselerek küresel güç olarak mevcut durumdan daha ileriye gitmek istiyor. Kısa bir süre önce Pekin’de altıncısı gerçekleştirilen Çin-Arap devletleri İşbirliği Forumu Konferansı’nda konuşan Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, enerji ve finanstan uzay teknolojisine uzanan bir dizi alanda sürdürülen karşılıklı iş birliğini derinleştirmek yoluyla stratejik ilişkileri ilerletme çağrısında bulunmuştu. Çin yönetimiyle ilişkili China Daily gazetesinde yayınlanan “Arap Dünyasına Bağlanmak” başlıklı yazısında Zhao Minghao, Çin’in Arap Dünyası’na olan ilgisinin -kısmen ABD’nin Asya’ya yönelmesine cevaben geliştirilen- Batıya doğru olan stratejik yaklaşımı kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor. Çin’in Xi Jinping yönetiminde Arap ülkeleriyle olan ilişkisini bu stratejiye göre yeniden şekillendirmeye çalıştığını, İpek Yolu Projesi’nin bunun en önemli parçası olduğunu söyleyen Minghao Çin’in bu stratejisinin enerji kaynaklarına güvenli ulaşım hedefine destek olacağını ifade ediyor. ABD’nin Çin’ in aksine kaya petrolü sayesinde enerji bağımlılığını hiç olmadığı kadar azalttığını söyleyen Minghao ABD’nin Ortadoğu’dan kademeli çekilişinin Çin’in doldurabileceği bir boşluk yarattığını, Çin’in ekonomik gücünü kalıcı bir bölgesel ve küresel etkiye dönüştürme fırsatına sahip olduğunu düşünüyor.
ÇİN’İN IRAK KUMARI
Gerek taşıdığı enerji potansiyeli gerekse de Arap Dünyası’nda hedefledikleri bakımından Irak, Çin açısından kilit önemde. IŞİD saldırısı sonrasında Maliki’ye açıktan destek olan Çin yönetimi; Irak’ın birliğine yaptığı vurguyla, uluslararası camiayı Maliki’ye terörizmle mücadelede destek vermeye çağırmasıyla ve ellerinden gelen her türlü desteği vermeye hazır oldukları yönündeki açıklamayla şimdiye kadar meseleye daha temkinli yaklaşan ABD’den farklı bir yerde durduğunu hissettiriyor. Öte yandan, bölgedeki en deneyimli diplomatını İran’dan Türkiye’ye kaydırması (Ankara Büyükelçisi olarak) farklı senaryolara hazırlık yaptığı izlenimini uyandırıyor. Bakalım, Obama karşıtlarının “Irak’ın cefasını biz çektik, sefasını Çin sürüyor” şeklindeki eleştirilerine karşılık geliştirilen “Bırakalım da Çin Irak kumarına dahil olsun. Petrol arzını arttırırlarsa, fiyatlar düşer biz kazanırız. Irak’ta siyasi istikrarsızlık sürer bu nedenle petrol fiyatları yükselirse, Çin zarar görür yine biz kazanırız” şeklindeki argüman haklılık kazanacak mı?