‘Birimizin derdi hepimizindir’ diyenlerin grevi
Aziz ÇELİK*
“Sayın İstanbul Halkına, Biz işçiyiz. Paşabahçe’de bir fabrika Şişe ve Cam yapar, orada çalışırız. Beyoğlu’nda süslü bir mağazası var. Tabaklar, bardaklar görürsünüz de iftihar edersiniz. İşte onları yaparız biz. 1800 derece hararetin altında çalışırız. En eskimiz 30 seneyi dolduranımız, Vergiler dahil saatte 150 kr. Günde 12.00 TL.alır. Saatte 55 kr.80 kr.90 kr. Alanımız vardır. Vasatisi 125 kr. dur.”
Grevlerinin 80. gününde yayınladıkları bildiri bu sözlerle başlıyordu. Onlar grevle tanışalı neredeyse yarım asır oluyor. Onlar sadece 1500 derece ateşin karşısında soluklarıyla, yürekleriyle ve akıllarıyla kuma hayat vermenin, ışık vermenin ustası değillerdi, onlar her biri işçi hareketi tarihinde bir kilometre taşı, yaratıcılık ve özveri örneği olarak nakşedilen grev ve direnişlerin de ustasıydı. 1935’lerin üç bin ton kapasiteli tek fabrikasından (Paşabahçe Beykoz), bugünün birkaç milyon ton üretim yapan ve dünyanın her köşesine cam satan küresel bir şirket yaratmışlardı.
1966’da gelenek yaratan o büyük grevde İstanbul halkına şöyle sesleniyorlardı. “Millet isterse her şeyi yapar, her meseleyi halleder. Hoşçakalın hemşehrilerimiz, birimizin derdi hepimizindir. 1966 yılında bunu anlamıyanlar başlarına gelince üzülmesinler.”
Fabrika ve fabrikanın etrafında işçi mahallelerinden oluşan, işçilerin işlerine yürüyerek gidip geldiği, iş dışında zamanlarını beraber geçirdiği, çoğunun aynı bölgeden geldiği, herkesin birbirini tanıdığı bir işçi semti Paşabahçe’de başlamıştı hikaye. Bu özellikleri Paşabahçe’de sendikal mücadelenin uzun soluklu ve yaratıcı olmasında büyük paya sahipti. Sadece fabrikadaki hayatın değil bütün bir günlük hayatın paylaşılıyor olması Paşabahçe’de güçlü bir sendikal gelenek yarattı.
84 gün süren ve Demirel hükümetince ertelenen 1966 grevi, bir grev gözcüsünün öldürüldüğü ve sıkıyönetimin gölgesinde geçen 1971 grevi, Türk-İş ve DİSK üyesi Kristal-İş ile Hür Cam-İş’in birlikte yürüttükleri dört aya yaklaşan ve 12 Eylül darbesi ile bitirilen 1980 cam grevi bu geleneğin köklerini oluşturuyordu.
12 Eylül sonrası çok şey değişti. Değişen sadece yasalar değildi. Paşabahçe’de doğan şirket yayılmaya ve büyümeye başladı. Camcılar ülkenin dört bir yanına yayılmaya başladı. Trakya, Sinop, Eskişehir, Yenişehir... Yoktan var ettikleri şirket büyüdükçe büyüdü. Şirket büyüdükçe doğduğu topraklarla köklerini kopardı. Paşabahçe Beykoz fabrikası iki büyük direnişin ardından kapandı. Beykoz fabrikası 2002 yılında kapandığında cam işçilerinin tarihinde bir devir de kapanıyordu.
Ancak mücadele geleneği umulmadık bir anda yeniden filizleniyordu. Kapanan Paşabahçe Beykoz yerine, 2003 yılında bu kez Paşabahçe Eskişehir fabrikasında büyük bir direnişe başladılar. Eskişehir Beykoz olmuştu adeta. 2003 yılında ise greve çıkmadan grevleri milli güvenliği bozmuştu. Ne de olsa milli güvenlik cam gibi kırılgandı. O yüzden grevleri ertelendi. Grev ertelemesi yargıdan döndü. 2004 başlarında greve başladılar. Ama hükümet inat etmişti bir kere camcıların grevini bir kez daha erteledi.
2012 biterken, gelenek bu kez Topkapı Şişe fabrikasında ortaya çıktı. İşverenin kapattığı, kapatırken de işçileri sokağa atmak isteği fabrikayı işgal ettiler. İşveren polisle fabrikayı boşaltmaya kalktığında fabrikanın çatısına çıktılar. Fabrikalarını kaybettiler ama işlerini korudular. Her biri ülkenin bir başka noktasındaki cam fabrikalarına dağılırlar, tıpkı Paşabahçe Beykoz kapandığında dağılanlar gibi.
Sonra 10 yıl aradan sonra 2014’ün 20 Haziran’ında Şişecam’ın on fabrikasında yine greve çıktılar. Ücretleri 1966 Paşabahçe işçisini andırıyordu. Ücretler düşmüş, aynı işi
yapanlar arasında inanılmaz farklar oluşmuştu. Fabrikalar ve kuşaklar arasında ücret farkı büyümüştü. Ve geldi grev çattı. Kristal-İş Sendikasının kurulduğu 1965 yılından bu yana 10 grev ve 4 büyük direniş yaşamışlardı. Tıpkı enerji biriktiren bir fay hattı gibi cam işçisinin sorunları birikmişti. Kriz baskısı, işsizlik baskısı, yeni işyerlerindeki düşük ücretler sonunda cam işçisini yeniden greve götürmüştü.
20 Haziran’da greve çıktıklarında fay hattı kırılmıştı. Büyük bir coşkuyla ve enerji boşalmasıyla başladı grev. Çoğu genç işçilerden oluşan grevciler grev okulunda bir iki gün içinde deneyimli işçiler gibi pişmişlerdi. Görünmez bir dip akıntısıyla biriken deneyim, yeni kuşaklara aktarılmıştı.
Şişecam işçilerinin 2014 grevi, grevin bir hak arama aracı olarak yeniden hatırlanmasına ve güncelleşmesine büyük katkı yaptı. 8 gün süren ve tıpkı 1966’da olduğu gibi bir hükümet darbesiyle ertelenen grev, süresiyle ölçülemeyecek bir duygu hali yaratmıştı. Grev ertelemesi nedeniyle zoraki ara verdikleri grevlerine (eğer başlayabilirlerse) yeniden başladıklarında çok daha fazla ustalaşmış olacaklar.
Tıpkı 1966’da babalarının, dedelerinin ifadesiyle “birimizin derdi hepimizindir” demeyi öğrendiler. Paşabahçe ve Şişecam işçilerinin uzun yürüyüşü ve öyküsü sınıf olma halinin öğretici örneklerinden biri. Sınıf ortak bir mücadele içinde, bir duygudaşlık içinde, güven ve dayanışma içinde, birbirinin gücünün farkına vararak ve birbirine yaslanarak sınıf oluyor.
Sınıfı sınıf yapan ortak yazgısı ve o ortak yazgı içinde birlikte yürüyüşleridir. Birbirine pek benzemez olanların kısacık bir grevde birlikte yürüdükleri yol bazen bir ömürden daha kalıcı etkiler yaratabiliyor. Şişecam işçisi tıpkı yüksek fırınlarda eriyen cam gibi, mücadele içinde, o yüksek enerji içinde eriyip sonra soğuyup kırılmaz bir cama dönüşüyor, sınıf oluyor.
Şişecam işçilerine anlatılacak hiçbir ders hükümetin grevlerini erteleyerek onlara öğrettiğinden daha kalıcı olamazdı. Tıpkı işçi olup çalışmaya başlayınca, işveren nasıl elle tutulur ve somut hale geliyorsa, hükümet de onlar için gerçek anlamına kavuştu: En zor anında işvereni kurtaran bir heyet. 160 yıl kadar önce ifade edildiği gibi “sermayenin idare komitesi.”
Bir anda karşılarında işveren-hükûmet blokunu bulan işçiler için çözüm, 1966’daki o bildiride yazılıydı: “Birimizin derdi hepimizindir ve millet isterse her şeyi yapar. “
Şişecam işçisi her şeyi yapamasa da grevi iyi yaptı. Şimdi bir virgül koydular. Hikaye devam ediyor...
Meraklısı için cam işçilerinin sınıf olma sürecine ilişkin önerilerle bitirelim: Hakan Koçak, Camın İşçileri, Paşabahçe İşçilerinin Sınıf Olma Öyküsü, İletişim, 2014.
Aziz Çelik ve Zafer Aydın, Paşabahçe 1966, Gelenek yaratan Grev, Tüstav, 2007
Can Şafak, 1971 Grevleri, Kristal-İş Yayını, 2008
*Doç. Dr., Kocaeli Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Öğretim Üyesi
Evrensel'i Takip Et