Dünya Kupası’nın kazanan sistemi
Mithat Fabian SÖZMEN
Dünya Kupası, hakim oyun stratejilerinin çarpıştığı en büyük meydan. Ve yarı finale gelindiğinde tablo artık çok net: Topa sahip olmanın büyüsü şimdilik sona erdi. Bunu ilk kabullenen Hollanda yarı finalde. Almanya ise “Pes” demek için çeyrek finale kadar bekledi.
2014 Dünya Kupası, saha içi ve saha dışında ne kadar sıra dışı başladıysa grup maçları sonrası o kadar sıradan şekilde devam etti. Yarı finale gelindiğindeyse artık sürprizlerin, gollü maçların, yeni yıldızların esamisi okunmuyor.
Dünya futbolu 2008’den bu yana hücum orijinli sistemlerin üstünlüğü altında izlemesi keyifli sezonlar geçirdi. Bu dönemde top hakimiyetine dayalı oyunuyla İspanya, uluslararası arenayı domine etti. Ancak taktik mücadele esas olarak başladığı yerde, kulüpler arenasında yaşandı. İspanya’yı oluşturan Guardiola’nın Barcelona’sına karşı dünya futbolu panzehirler üretmeye çabaladı. Panzehirlerin ana üretim merkezi, tahmin edebileceğiniz üzere Jose Mourinho’ydu. Mourinho’nun Inter’i 2010’da Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Barcelona’yı elediğinde, bu aslında ciddiye alınması gereken bir uyarıydı.
Futbolda “şans” fazlasıyla abartılan bir unsur. Takımlar şanslarını kendileri yaratır. Örneğin kendi kalesine atılan bir gol, yüksek oranda hücumun savunmanın dengesini bozmasına bağlı olarak yaşanır. Ancak elbette istisna durumlar vardır. 2012’de Chelsea’nin şampiyonluğu da böyleydi. 2013’te Barcelona’nın Bayern karşısında yaşadığı hezimet ise hakim taktiksel paradigmada ciddi revizyona gidilmesi gerektiğini gözler önüne serdi. 2014’te bu kez Guardiola’lı Bayern, 2010 Inter’inin felsefesinden alıntılarla –ancak çok daha iyi futbolcularla- sahaya çıkan Real Madrid karşısında dağıldı. İspanya liginde Atletico Madrid’in çıkışı ve Şampiyonlar Ligi’nde Real Madrid’in şampiyonluğu, topa sahip olmanın önemiyle şekillenen son 5-6 sezona dair bildiklerimizin artık değiştiğini tescil etti.
Beklendiği üzere Dünya Kupası’nda da bu trendin devam ettiğini görüyoruz.
HOLLANDA BİLE...
Kısa kısa notlar halinde ülkeleri değerlendirelim;
Son 3 büyük kupanın şampiyonu İspanya turnuvaya ilk turda veda etti.
Topa sahip olmanın önemini dünyaya öğreten Hollanda, radikal bir sistemsel değişikliğe gitti. Louis Van Gaal, tüm maçlara 3’lü savunmayla başladı. Topa sahip olmayı hiç önemsemedi hatta “Top rakipteyken dünyanın en iyi takımlarından biriyiz” diyerek bu Dünya Kupası’ndaki Hollanda’nın felsefesini özetledi. Zaman zaman sistemini değiştirmek zorunda kaldı ve bu ona maçlar da kazandırdı. Ancak şu ana kadar Van Gaal’in haklı çıktığını söylemek lazım.
BREZİLYA SERTLİĞİ, ARJANTİN DEMODELİĞİ!
Brezilya, asıl gücünü savunmasından aldı. Çeyrek finalde son 8’in en iyi top oynayan takımı Kolombiya’yı sert faullere ve fiziksel üstünlüğe dayanan futboluyla sindirdi, oyun üstünlüğünü böylece ele geçirdi.
Arjantin, turnuvaya 5-3-2 başladı. Teknik Direktör Sabella, Messi’nin uyarısıyla 4-3-3’e dönse de sahada gördüğümüz futbol, bir hayli demode. Savunma ile hücum arasında ciddi bir kopukluk söz konusu. Yetenekli hücumcular nereye kadar taşırsa Arjantin de oraya kadar gidecek. Taşıyan adam Lionel Messi olduğu sürece, karşınızda da çok üst düzey bir rakip yoksa –ki öyle- bu sistem başarılı da olabilir elbette.
KOSTA RİKA’NIN SIRRI
Turnuvanın en büyük sürprizi Kosta Rika’nın Teknik Direktörü Jorge Luis Pinto, Jose Mourinho’nun en büyük hayranlarından. Onun futbol tarzını örnek aldığını söylüyor ve bunu sahaya çok iyi yansıttığını gördük. Pinto’nun kalede Keylor Navas’la devleşen 5-4-1’i çeyrek finalde penaltılarla kaybetti. Yarı finalde olmaları işten bile değildi.
BELÇİKA NEDEN DURDU?
Kadrosu çıkış içerisindeki yıldız isimlerle dolu olan Belçika, santrforu Christian Benteke’nin yokluğunda, açık alan bulamamanın da etkisiyle birçok maçta sönük kaldı. Eden Hazard gibi yıldız isimlerin yaratıcılık eksikliği göz önüne çıktı. Yaratıcılık sadece kuzey komşusunun sorunu değil. Fransa da, Ribery’nin yokluğunda güçlü bir takımla karşılaşır karşılaşmaz, ofans hattında tıkandı ve havlu attı.
ALMANYA PES ETTİ
Turnuvaya, Guardiola ilhamının en güçlü taşıyıcısı olarak gelen Almanya ise biraz sakatlık, biraz formsuzluk sebebiyle olağanüstü hücum gücünü Portekiz maçı haricinde sahaya yansıtamadı. Joachim Löw’ün öğrencileri 2. turda Cezayir karşısında tanınmaz haldeydi ve çeyrek finalde beklenen değişiklik geldi. Almanya, güzel futbolu aniden terk etti ve sonuç odaklı anlayışıyla 11’ini klasik(eski) formuna döndürdü. Fransa maçında golü bulur bulmaz oyunu kilitlediler. Son turnuvalarda hep pozitif oynamaya çalışarak yarı finalde elenen Almanya bu kez Mertesacker’in dediği gibi “Güzel oynayarak kaybetmek” istemiyor. Bunun tercümesi şu; “Güzel oynayarak kazanamıyoruz” ya da “Güzel oynayarak kazanacak kadar iyi değiliz”. Maalesef Almanya, turnuva öncesi bu anlamda en çok ümit veren takımdı ancak gelinen nokta futbolseverler için pek de iç açıcı değil. “Pes ettiler” diyebiliriz.
DÖRT BENZER!
Sonuç itibariyle yarı final maçları birbirine fazlasıyla benzer durumda olan takımlar arasında oynanacak. Brezilya-Almanya maçında, Brezilya’nın ev sahibi avantajı var ancak hücumdaki ve savunmadaki en önemli 2 ismi, Neymar ve Thiago Silva’dan yoksunlar. Scolari, tüm planlarını Neymar üzerine kurduğundan nasıl bir futbol oynayacaklarını kestirmek güç. Ancak Oscar’ın uzun süredir rölantiye aldığı oyununu yükseltebilecek potansiyeli olduğunu biliyoruz.
Arjantin-Hollanda eşleşmesinde en dikkat çekici yan, bir teknik direktör olarak Louis Van Gaal’in Sabella karşısındaki üstünlüğü. Bir diğer önemli nokta da Di Maria. Güney Amerika temsilcisi büyük ihtimalle Angel di Maria’dan yoksun olacak. Lionel Messi’nin en büyük yardımcısının yokluğu Sabella’nın “Siz ileride ne yapın edin bir gol atın” sistemine büyük darbe vuracaktır. Arjantin, turnuva boyunca topa en çok sahip olan takımlardan biriydi. Her ne kadar topla çok iyi işler yapamasalar da bu Hollanda’nın arzuladığı bir durum. Ne de olsa Jose Mourinho’nun “Topa sahip olan takım, hata yapmaya daha yakındır” sözünün geçerliliğinin arttığı bir dönemdeyiz. Anlaşılan rakip hata yaptığında hücuma en hızlı çıkıp gole ulaşabilen takımın kazanacağı bir turnuva olacak.
YARI FİNAL PROGRAMI
Yarı finalin ilk maçı yarın Türkiye saati ile 23.00’da Estadio Mineirao’da Brezilya ile Almanya arasında oynanacak. Brezilya’da sakat Neymar ile cezalı Thiago Silva oynayamayacak. Kupada ikinci maç Çarşamba günü 23.00’da Hollanda ile Arjantin arasında. Müsabaka Sao Paulo’da Arena Corinthians’ta oynanacak.
Evrensel'i Takip Et