07 Temmuz 2014 18:32

Horozun başı

Neden kesilecekti ki horozun başı? Öttüğü için mi? Ama zaten horoz ötmez miydi? Yaşınız daha 12 iken, böyle düşünüyor insan. Ben de öyle düşünmüştüm. Derken şimdi yaşım 30 oldu...

Horozun başı
Paylaş

Neden kesilecekti ki horozun başı? Öttüğü için mi? Ama zaten horoz ötmez miydi? Yaşınız daha 12 iken, böyle düşünüyor insan. Ben de öyle düşünmüştüm. Derken şimdi yaşım 30 oldu. Bakıyorum 12 yaşındaki Serpil’in, o Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersindeki küçücük yüreğinin korkuyla nasıl attığına... Bakıyorum bugüne ve üzülüyorum. Dersin amacı dinimizi öğrenmek ve ahlak ile ilgili bilgiler almak ya, işte tam bu noktada milyonlarca soru işareti beliriyor kafamda.
Öğretmenimiz sınıf panosu yapacağını ve bu panoya konu başlıklarını verip, araştırmalar yapmamızı isteyeceğini söylemişti. Panomuz yapıldı. Haftada bir panoya yeni yazılar asıyorduk. Buraya kadar her şey güzeldi. Fakat öyle bir hafta geldi çattı ki, konu dinler ve mezhepler arası ilişkiydi. Ben de o hafta görev aldım. Yazımı araştırdım, yazdım ama öğretmenim benim yazımı asmamıştı. Galiba annem haklı çıkmıştı. Yazımı beğenmemişti öğretmenim. Ah anne aaah! O kadar da “Düzelt bu yazını” demiştin. Ben yazımı düzeltirdim de, insanların zırh içine alınmış beyinleri nasıl düzelecekti? Annem de haklı değildi bu sefer. Suçum yazımın kötü olması değil, Alevi olmamdı.
Bir sonraki ders geldiğinde, öğretmenimiz derse girip “Erken öten horozun başı çabuk kesilir, bu yazıyı yazan arkadaşınız gibi” demişti. Ama neden ben? Ne yapmış olabilirdim ki? Kalbim küt kütü geçti; kulaklarımda bir uğuldama, bir aşağılayıcı sözler, cümleler... Gözyaşlarımı tutamadım. En uzun dersti o benim için. Teneffüs zili çaldığında derdimi anlatabileceğim kim vardı en güçlü? Soluğu müdür odasında aldım ve derdimi bir bir anlattım. Kulakları çınlasın. Upuzun boyu, sert duruşunun altında ince bir tebessümü vardı müdürümüzün. Ama bana nasıl bir yaklaşımı olabilirdi ki? Bana bunu yaşatan bir öğretmendi, hem de ahlak dersi veriyordu.
Oturduğu yerden ayağa kalkarak, “Ben Aleviliği çok araştırdım, çok okudum” dedi. “Keşke ben de senin kadar şanslı olabilseydim. Bir Alevi ailenin çocuğu olarak dünyaya gelebilseydim. Biliyorum ki sizin felsefeniz dostluk kızım, ağlama” dedi. “Gözyaşlarını sil ve sınıfına git. Ben elimden geleni yapmaya çalışacağım” dedi. Bir sonraki derste ahlak eğitimi verecek olan öğretmenimiz yoktu. Sonra öğrendim ki kendi zihniyetine uygun bir yerde görevine devam ediyormuş. Onun adına da kendi adıma da çok mutlu oldum. Bu gün 30 yaşındayım, anneyim ve kendi çocuğumun ve bütün çocukların böyle bir durum yaşamamasını, din mezhep ayrımına maruz kalmamasını diliyorum.
Serpil ÇAKMAK / Zeytinburnu - İSTANBUL

ÖNCEKİ HABER

‘Nihat Behram’ın yanındayız’

SONRAKİ HABER

Bu ülkede Alevi olmak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa