Kadının penceresinden
“Her şey bir insanı sevmekle başlar. Ama bu şehirde her şey bir insanı sevmekle bitiyor” demiş Sait Faik... Benim bir kente olan sevgisizliğim de böyle başladı. Çok küçük yaşlarda annemi kaybettim.
“Her şey bir insanı sevmekle başlar. Ama bu şehirde her şey bir insanı sevmekle bitiyor” demiş Sait Faik... Benim bir kente olan sevgisizliğim de böyle başladı. Çok küçük yaşlarda annemi kaybettim. Hayatın ne çetin bir yarış olduğunu ve sevginin ne kadar değerli olduğunu o zaman anladım. Derme çatma evimizin odalarında annemi aradım... Daha ortaokul yıllarındayken okuldan tasdiknamemi aldım. Binlerce çocuk gelinden biri de bendim. Çocuk yaşta evlendim. Töre bu defa beni seçmişti. Minicik ellerimle hayata tutunmaya çalıştım. Hiçbir zaman yılmadım. Liseyi dışardan bitirdim ve üniversiteyi okudum. Sorgulayan, düşünen bir birey oldum. Hayat benim için mücadele edilmesi gereken bir alan oldu.
Benim ve benim gibi aynı kaderi paylaşan binlerce çocuk gelinin mağduriyetinin töre, erkek egemen sistem, ataerkil devlet anlayışının sebep olduğunun bilincine vardım. Tüm bunlar bende sınıfsal bilinci uyandırdı. Ben yaşadığımın değişimi bu bilince borçluyum.
İşte bu yüzden kadını her şeyden önce sınıfsal bilincin başarıya götüreceğini düşünüyorum. Erkek egemen sistemin ve neoliberal politikaların kadını metalaştırdığı günümüzde, sınıfsal mücadele en geçerli varoluş olacaktır. Peki ya kadın bu varoluşu nasıl gerçekleştirecektir? Elbette öncelikle kendine dayatılanı reddederek. Daha sonraki aşama ise örgütlülük ve fikir üretme mekanizmalarının devreye sokulması. Kadının kendini ifade edebildiği ortamlar demokratik ortamlardır. Bu ortamların oluşmasında kadınlara büyük işler düşmektedir. Bir toplumun gelişmişliği, o ülkedeki fikir kuruluşlarının sayısına ve aktifliğine bağlıdır. Batı Avrupa ve İskandinav ülkelerinde birçok fikir kuruluşu faaliyet göstermektedir. Bu ülkelerin demokratik olmalarında bu kuruluşların etkisi büyüktür. Bu fikir kuruluşları demokratik standartların belirlenmesinde faaldirler. Fikir kuruluşlarının olmadığı toplumlarda demokrasi standartlarını iktidarlar ve militarist çevreler belirler.
Biz kadınlar olarak her alanda kadınlarla ilgili ve toplum meseleleriyle ilgili fikir üretmek durumunda olmamız gerekir. Kadın ve toplum meselelerini konuşacağız, tartışacağız, müzakere edeceğiz ve politik bir duruş sergileyeceğiz. İşte o zaman sınıf mücadelemizi başarıya ulaştıracağız ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için kadınlar olarak biz de mücadele edeceğiz. Ancak böyle bir anlayış, kadınların özgürleşmesi noktasında başarı sağlayacaktır.
Selda KAYA / ADANA