Dolandığımız sarmaşıklar
“Evi perde ve halı gösterir” sözünü daha önce duydunuz mu bilmiyorum ama benim -özellikle taşınma ve büyük temizlik zamanlarında- annemden sık duyduğum bu cümleyi anlamdırmam yeni sayılır...
Zeliha GÜREL
“Aslında bütün insanlar biraz tuhaftır. Ruhlarımızın inik perdelerinin arkasında
neler olup bittiğini bilemeyiz.” Sarmaşık / syf. 81
“Evi perde ve halı gösterir” sözünü daha önce duydunuz mu bilmiyorum ama benim -özellikle taşınma ve büyük temizlik zamanlarında- annemden sık duyduğum bu cümleyi anlamdırmam yeni sayılır. Perdeler, dışarıdan bakıldığında her şeyin yolunda gittiği düşünülen birçok evin içindeki dramları saklar. İçeride ne yaşanırsa yaşansın, camın önüne güneşliğini, tülünü çektin mi ele güne karşı, sıcak bir yuvan olmuş olur. Perdesiz eve ev denmez. Halıya gelince eşyanın çok da mühim olmadığı zamanlarla ilgili ama bu başka bir yazının konusu olsun.
Şebnem İşigüzel, Sarmaşık adlı kitabında tıpkı evlerinde olduğu gibi ruhlarının da önüne perdeler indirilmiş kadınları anlatıyor. Her bir kadının arka bahçesinde gezindikçe asıl hayatımızın görünmeyen ve bilinmeyenlerden oluştuğunu anlıyor, yazarın eşliğinde kadınlığın perdelerini indirirken sayfaların diken gibi battığını hissediyoruz.
İşigüzel kitabında, kendisine tecavüz eden bir adamla zorla evlendirilen bir annenin travmasından parasını bedeniyle kazanmak zorunda kalan Ludmilla’ya, sevdiğini kaybettikten sonra hayata tutunmaya çalışan Nadya’dan, kendisinden genç birisine aşık olan Celine’in çıkmazlarına, yatılı okulda kalırken öğretmeninin defalarca tacizine uğrayıp aklını yitiren Hayal’den mutsuz evliliği ve aşık olduğu adam arasına sıkışmış hamile Sedef’e her bir kadının sarmaşığına dolandırıyor bizleri. Yaşadıklarımızdan ve tanık olduklarımızdan bağımsız olmayan sarmaşıklar…
TESADÜFÜN BÖYLESİ
Diğer İşigüzel kitaplarında olduğu gibi Sarmaşık’ın da özetini yapmak zor.
Yazarın karakterlerinin ince ayrıntılarını, zorlayıcı ve uçarı kurgularıyla harmanlamasından şikâyetçi değiliz. Çünkü Şebnem İşigüzel, hayatın ve insanların perde arkasını “cüretkârca” kurcalayan bir yazar. Yazarlığın kurcalamakla ilişkisi malum. Fakat asıl özgünlük vurgulanan kelimede saklı. İşigüzel’in kitaplarının etkileyiciliği, okuyanı sanatının içine çekip gerçeklerle karşılaştırma cesaretinden kaynaklanıyor.
Bu cesaret Sarmaşık’ta da kendine yer ediniyor. Tesadüflerle birbirine bağlanan kadınların çarpıcı hikâyelerini okurken bize, kitaptaki ve hayatımızdaki kadınların başına gelenlerin ne kadarının tesadüf eseri olduğu üzerine düşünmek kalıyor.
Yıllardır günlük karşımıza çıkan taciz, tecavüz, ölüm haberleri bir yana bugün konuştuğumuz Irak’ta savaş bahanesiyle bedenleriyle birlikte hayatları üzerinde tepinilen kadınların ya da Soma’da eşleri yerin altında ölüme mahkûm edilirken hayatın türlü yükleriyle baş başa kalan kadınların başına gelenler tesadüf müydü?
DELİRMENİN SINIRINDAN NASIL DÖNÜLÜR?
Kitapta, “dünyada en anlaşılır şey delilik” diyen yazarın sorgulaması büyük olayları düşündürmekle bitmiyor. Sırf kadın olmaktan kaynaklı cebelleştiğimiz rutin, küçük ayrıntılara değindikçe kadınların delirmenin sınırlarında gezindiğini, bunu aşma yollarının kendi hayatlarında gizli olduğunu da anlatıyor aynı zamanda.
Perdelerimizi çekip dolandığımız sarmaşıklara başka bir gözle, daha iyi görmek adına Şebnem İşigüzel’in kitaplarına bakmakta fayda var.