07 Temmuz 2014 20:11

Taşeron, hayatıma taş ören…

“Taşörene girdiğimden beri hayatım hiç kolaylamadı” diyor Hatice Çetinkaya, “hep taşörenden darbe yedim, hep suçlandım. Kesinlikle istemiyorum taşöreni.” Taşören dediği taşeron işçilik.

Taşeron, hayatıma taş ören…
Paylaş

Hidayet Aras

“Taşörene girdiğimden beri hayatım hiç kolaylamadı” diyor Hatice Çetinkaya, “hep taşörenden darbe yedim, hep suçlandım. Kesinlikle istemiyorum taşöreni.” Taşören dediği taşeron işçilik. Dili öyle dönüyor ama tek kelimeyle de anlatmış oluyor hikâyesini, derdini: Taşeron, hayata taş ören aslında.
Kartal Meydanı’na yolunuz düştüyse geçtiğimiz haftalarda görmemeniz imkânsız kıvırcık saçlarında yılların taşeronluğunun düşürdüğü akları taşıyan Hatice’yi. Kadın arkadaşlarıyla birlikte açtıkları stantta, parklarda, dükkânlarda ya da mahalle pazarlarında günlerce taşerona karşı imza topladı. Standı açtıkları ilk gün yaşadıkları elindeki bildiriden daha güzelce özetliyor meselenin özünü: “Cuma akşamı çağırıp pazartesi işe gelme dediler. Birden bire işsiz kaldım. İşten atılmanın verdiği bir şok vardı üstümde, eşimin işi yok, oğlan okula gidiyor, ev geçindiriyorsun. Sonra bildiriyi okudum taşören işçilikle ilgili. Dedim kendi kendime taşören işçisi benim, ben sesimi çıkarmazsam kim çıkaracak.” Sesi gürleşiyor Hatice’nin. Başkalarını iknaya girişiyor: “Taşören deyince insanlar çekiniyor. Ben onlara şunları anlattım.  Ben de taşörene bağlı çalışıyordum ama cuma akşamı çağırıp pazartesi işe gelmiyorsunuz dedi. Birden bire.”
Taşörenin duvarı
Taşeron işçilik sisteminden boşun yaka silkmiyor Hatice. Çocuk Esirgeme Kurumu’nun mutfak bölümünde çalışırken kadrolu personelle arasının iyi olması, müdürlerin işinden memnun olması sorun olmuş. Çalıştığı kurumdaki personeli görmesini, selamlaşmasını yasaklamış taşeron şirketteki ustabaşısı. Günaydın, nasılsınız demesini yasaklamış. Şikâyet edecek kimseyi de bulamamış çünkü taşeron şirketinin müdürü kurumda neler olup bittiğini bilemediği için ona inanmamış. Hamile bir kadın çalışana çocuklardan kalan bir dilim keki verdiği için hakkında tutanak tutulmasını da asla anlayamıyor Hatice. Taşeron şirketlere bağlı olarak çalıştığı okulda boş vaktinde kitap okuduğu için azarlamış taşeron müdürü, öğrencilerle çok fazla diyalog kurduğu için şikâyet edilmiş.
Kadrolu işçilerin de ezmeye kalktığını anlatıyor kendisini, şikâyetle tehdit edip kendi sorumluluklarını da kendisine yüklediklerini söylüyor. “Bana ne diyor kadrolu işçi, nasıl olsa kadroluyum. Sen kendin düşün. Çalışmadığın an kapı dışarısın. Gerekirse senin müdürün de ben olurum.”  Kolu kırıldığında mesela doktor rapor vermemiş, taşeron şirket de çalışmak zorunda bırakmış Hatice’yi. Oğlu yardıma geldiği için de azar işitmiş.

GEL BERABER OLALIM
Son girdiği işte daha doğrusu onu bir işten çıkarıp bir işe alan şirketin son verdiği işte, hakkında şikâyet olan bir kadın işçinin görevini vermişler Hatice’ye. Ona ve diğer bütün taşeron işçilere çağrısı var: “Senin yerini ben almadım taşören yaptı bunu. Gel beraber olalım. Sen bilinçlenirsen yanındaki de bilinçlenecek. Böyle böyle olacak. Korkmasın taşören işçiler. Nasıl ki çocuklarımızın okumasını istiyorsak bu da çok önemli bizim için.”
Lise sona geçen oğlu dersaneye gitmek istemiş, anne işte, ne yapmış etmiş göndermiş. Eşi haziran-eylül arası çalışıyor sadece,  geri kalan 8 ay evin geçimi Hatice’nin boynunun borcu oluyor, Hatice’yi taşerona mahkûm kılarak. Çetinkaya yükselen taşören duvarından bir tuğla da olsa sökmeye kararlı: “Biz taşörene bir şekilde mahkûmuz. Ama bizden sonrakiler de böyle mahkûm mu olsun? Çocuklarımız da mı taşörende çalışsın? Olmaması için gayret sarf ediyorum. Yoksa alır başını gider bu.”

VARSA, BİR İMZANI ALIRIM
Soma’daki yaşananlara kimsenin tepki vermemesine de çok kızmış Hatice, imza kampanyasına sarılmasının sebebi biraz da buymuş. Neşesinin, hoş sohbetinin ve inanarak söylediklerindeki ısrarının karşılığını almış: “Çok da takdir edildi imza toplamamız. Öğrencilerle, öğretmenlerle, velilerle karşılaştım Kartal meydanında. ‘Abla kötü bir şey yapmaz’ diye bana güvenip imza verenler oldu.”
Çalıştığı okulda da imza toplayınca, daha önce ona işten çıkarıldığını haber veren müdür yardımcısı çağırıp “Sen de taşeron işçisin neden taşerona karşı imza topluyorsun” diye sormuş. Ekmek yediği kaba ihanetle suçlamış aklınca. “Evet” demiş Hatice Çetinkaya, “Ben de taşörenim, ben de mağdurum. Bu yüzden imza topluyorum. Varsa bir imzan taşörene karşı alırım” demeyi de ihmal etmemiş.
Taşeron şirkete bağlı çalışan başka işçiler de gelmiş standa, imza vermekten çekinmişler. İmza verirlerse işten atılacaklarından korkmuşlar. “Ne alakası var” diyerek ikna eden Hatice olmuş onları “Ben de taşören işçisiydim. Atıldım. İmza mı vermiştim. Yok. Nasılsa atıyorlar isteyince.”
En ufak bir şeyde ansızın işten atılabiliyorsun. Kafan müdüre uymadı mı, hadi sana eyvallah. Ver eline maaşını gönder. Taşören budur işte.”

EN DAYANILMAZI YARININ BELİRSİZLİĞİ
Hatice Çetinkaya’ya göre taşeron işçiliğin en dayanılmaz yanı yarının belirsizliği. Aslında Çetinkaya’nın anlattıklarına bakılırsa bütün sistem bunun üzerinden yürüyor. 1 ay önce işten çıkaran şirket arayıp tekrar çağırmış. 15 gün sonra eleman fazlalığı var demişler. “Seni mi çıkartsak, diğer kadını mı diye yüzüme yüzüme söylüyor şef. Madem çıkartacaktınız niye işe aldınız diye sordum.” Bir kapıyı silmeyi unutmanın cezası ertesi gün işten çıkartılmak olabilir taşeronda. Şeflerin, müdürlerin ağzında hep “gereği yarın yapılır” lafı. “Bugün varsa taşören, yarın işsizsin” diyor Hatice.
Taşören ince ince örüyor Hatice’nin karşısına duvarını. 15 gün çalıştırmadıkları zaman sigortayı kesiyor firma, asgari ücretin altına düşüyor bu durumda aylık. Girdi çıktı yapıyorlar, sigortadan da kesiliyor. Bir de AGİ’si var bu işin. Taşeron firmanın göz diktiği asgari geçim indirimi. Ellerine kuru maaşın geçtiğini anlatan Hatice, “AGİ nerde diye sorunca içinde diyorlar, onu bile ödemiyorlar. Devlet böyle istiyor diyorlar sonra bana.”

ÖNCEKİ HABER

Cadı avı can yakar

SONRAKİ HABER

Kadının yükü taşeronla artıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa