Hasta sayısı garanti ediliyor
Kamu Özel Ortaklığı, devasa sağlık kampüsleri ihaleleriyle adını duyurdu. Bu modelle okul yapılması da gündemde. Devletin hizmet alım garantisi verdiği bu modelle, kamu hizmetlerinin “düşük maliyetle” vatandaşa sunulacağı savunuluyor. Bu model, ortaya çıktığı İngiltere’de hâlâ tartışma konusu. Kanada’da ise sendikalar, modelin uygulandığı hastanelerde hem maliyetlerin arttığını, hem de halk sağlığının tehlikeye atıldığını söylüyor.
DOSYA: Özelleştirmenin yeni adı: Kamu-Özel Ortaklığı
HAZIRLAYAN: Birkan Bulut
SUNU
AKP’nin 12 yıllık iktidarı dönemi ele alındığında, en çok bahsedilecek konuların arasında özelleştirme yer alır hiç kuşkusuz. Kamuya ait sanayi ve maden işletmeleri (KİT) adeta sıfırlandı. Ancak kamusal hizmetlerin özelleştirilmesinde farklı bir yol izlendi. Devletin anlaştığı şirketten kamu hizmeti vereceği tesisi kiralaması şeklinde gerçekleşen Kamu Özel Ortaklığı da bu yöntemlerden biri. Türkiye’de son yıllarda sağlık alanında uygulanmaya başlanan bu model, okullarda da hayata geçirilmek isteniyor. Peki kamu özel ortaklığı nedir? Bu modelle hastaneler, sağlık kampüsleri ve okullar nasıl kurulacak? Vatandaşa nasıl yansıyacak? Dört gün sürecek olan dosyamızda bu sorulara yanıt arayacağız.
Kamu özel ortaklığı (KÖO), devletin bir özel şirket grubuyla 49 yıla kadar varan uzun süreli sözleşme ilişkisi kurmasına dayanan bir yatırım ve hizmet modeli. Bu modele göre devlet, kamu hizmeti vereceği tesisi, anlaşma yaptığı şirketten kiralıyor ve çekirdek hizmet dışındaki bütün hizmetleri şirkete teslim ediyor. Örneğin sağlık alanında sağlık hizmetini devlet veriyor ama bina kirasını özel şirket alıyor. Kantin otopark vs gibi hizmetler de özel şirket tarafından işletiliyor.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden Yrd. Doç. Dr. Yiğit Karahanoğulları’nın “Kamu Özel Ortaklığı Modelinin Mali Değerlendirmesi” isimli çalışmasına göre, bu model sağlık başta olmak üzere eğitim, savunma, ulaştırma, enerji, yerel yönetimler, hapishaneler gibi birçok alanda uygulandı veya uygulanmaya çalışılıyor. Türkiye’de de sağlık alanında başlayan sürecin, eğitim kampüsleriyle eğitimde ve diğer alanlarda devam etmesi planlanıyor.
Devlet bu modelde, hangi kamu hizmeti olursa olsun şirkete yüzde 70 doluluk garantisi veriyor. Başbakan Erdoğan’ın “beş yıldızlı otel” benzetmesini yaptığı hastaneler için de geçerli olan bu modelde, hasta sayısı garanti edilirken, hastalar da müşteri haline getiriliyor.
DEVLET KİRACIYA DÖNÜŞECEK
Kamu Özel Ortaklığı modeline gösterilen gerekçe ise “özel kesim ile kamunun yapıları itibariyle farklı uzmanlıklara sahip oldukları ve bu nedenle büyük yatırımlar için olası riskleri paylaşabilecekleri, böylece maliyetin azalabileceği” yönünde. Bu anlayışa göre, özel kesim finansman riskini iyi yönetip, zamanı iyi örgütler. Kamu (devlet) ise büyük ölçekli planlama yapabilme becerisine sahiptir. “Maliyeti düşürmeyi” temel düstur edinen bu modelin, başka bir dikkat çeken noktası ise, proje finansmanının şirket tarafından karşılanması. Buna dayanılarak kullanılan “devletin cebinden 5 kuruş çıkmıyor” argümanı ise gerçeği yansıtmıyor. Çünkü devletin kiracıya dönüştüğü bu modelde en büyük risk, kamuda.
KAMU ÖZEL ORTAKLIĞI ÖZELLEŞTİRME MİDİR?
Yrd. Doç. Dr. Yiğit Karahanoğulları bu soruya şöyle yanıt veriyor: “KÖO modelini, bir özelleştirme modeli olarak değerlendirmek mümkündür; ancak geleneksel haliyle özelleştirme modelinden bazı önemli noktalarda farklılaşmaktadır. Özelleştirmeler, kamusal mülkiyetteki üretim araçlarının, menkul ve gayrimenkul değerlerin, özel sermayeye kısmen ya da bütünüyle devredilmesidir. Özelleştirmelerin, hem kamunun elindeki mülklerin miktarıyla hem de toplumsal tepkilerle yani meşruiyetle belirlenen sınırları vardır. İşte bu noktada KÖO modelinin günümüzde, tüm dünyada gittikçe daha çok gündeme gelmesinin nedenlerinden biri de geleneksel haliyle özelleştirmelerin ekonomik ve politik sınırlarına yaklaşılması olabilir... KÖO modelinde hem çekirdek kamu hizmet üretim yükümlülüğü kamu otoritesinde kalmakta, hem de özel kesim bu üretim alanına dahil edilmektedir. Sadece kamu hizmetinin uygun koşullarla üretiminin sağlanması değil, özel sektörün büyümesinin teşvik edilmesi de modelin amaçları arasında yer almaktadır.”
AVRUPA’DA UYGULANDI
İngiltere öncülüğünde yaygınlaşan KÖO modeli, başta AB ülkeleri olmak üzere, gelişmiş bütün ülkelerde en önemli proje finansman yöntemi olarak uygulanıyor. 2006 sonu itibarıyla 63.7 milyar Avro ile İngiltere, 6.5 milyar Avro ile İtalya, 2.5 milyar Avro ile İspanya ve 2.0 milyar Avro ile Fransa bu model ile kamu projeleri hayata geçirdi. Aynı yılın verilene göre uygulamadaki KÖO sözleşmeleri açısından 27.7 milyar ile İngiltere’yi İtalya 19.8 milyar Avro, Almanya’nın 8.3 milyar Avro ve Yunanistan’ın da 6 milyar Avro ile takip ettiği görülüyor.
İLK ÖRNEK İNGİLTERE
İngiltere, bu modeli yaygın ve geniş ölçekli olarak kullanan ilk ülke oldu. 1992’de Muhafazakar Parti’nin başlattığı ve esas olarak İşçi Partisi’nin “Üçüncü Yol” politikalarıyla benimseyerek güçlendirdiği Özel Finansman Girişimi modeli dünyada KÖO modellerinin en önemli uygulamalarından. Birleşik Krallık’ın son yıllardaki büyük kamu yatırımlarının neredeyse tümü bu modelle gerçekleştirildi. Birleşik Krallık Hazine verilerine göre 56 milyar sterlin değerinde, 600’ün üzerinde proje bu model kapsamında yapılmış ve bu projelerin büyük bir çoğunluğu, hastane, okul ve ulaştırma projelerinden oluşuyor.
KÖO modelini hayata geçirmek için kamu kesiminde ilgili Bakanlıklar altında Özel Finansman Birimleri kuruldu. Bu kurumlar, özel kesimle teması kuran, yatırım esaslarını belirleyen, sözleşmeleri yürüten birimler. Modelin özel kesim ayağını ise KÖO modelinde finansman riskini projeyle sınırlandırmak için sermaye ortaklıkları şeklinde kurulan Özel Amaçlı Şirketler oluşturuyor.
KRALİYET SAYIŞTAYI TEMKİNLİ
Birleşik Krallık Sayıştayı, KÖO modeliyle yapılan yatırımları her yıl hazırladığı raporlarla ayrıntılı bir şekilde inceledi. Sayıştay, 2009 yılına kadar konuya ilişkin hazırladığı toplam 72 raporu değerlendirirken, KÖO modelinin mutlak bir zorunluluk olmadığı, “kamu için yararlı olsa bile” maliyet ve koşulları incelenmeksizin kabul edilebilir bir model olmadığı sonucuna ulaştı. Sayıştay, özellikle kriz sonrası ekonomik koşulların kamu maliyesi açısından etkilerini ve projelerin ticari başarısını incelemek üzere hazırlanan 2011 tarihli en son raporunda ise, herhangi bir program ya da özel finansman modelinin gerçek performansının sistematik ve sağlam bir değerlendirmesine ulaşılamadığını belirtti.
Karahanoğuları’nın yaptığı incelemede Birleşik Krallığın şu değerlendirmesi de dikkate değer: “2009 tarihli rapor, incelenen 100’ün üzerindeki projenin 20’sinin, sözleşmeden ya da uygulamadan kaynaklanan nedenlerle açıkça kamu yararını ihlal ettiğini vurguluyor. Sayıştay, projeler hayata geçirilip hizmet üretimi başladığı noktada, projenin kamu kaynaklarının yerinde kullanımı adına bütünlüklü bir değerlendirmesinin yapılması, bu modelin hedeflenen faydayı sağlayıp sağlamadığının araştırılması, ilerleyen yatırımlar için bu modelin tercih edilip edilemeyeceğinin sorgulanması gerektiğini ancak bunları gerçekleştirmek için hiçbir kamu otoritesinin formel olarak görevlendirilmediğini vurgulamakta ve eleştirmektedir.”
KANADA’DA ÇAMURLU DOLAPLAR, KAN LEKELİ YATAKLAR
KÖO modeli Kanada’da birçok zarara yol açtı. Bir KÖO hastanesinde yapılan denetimde ortaya çıkan tablo, çamurlu dolaplar ve kan lekeli yataklar!
Kanada Kamu Emekçileri Sendikası, Kanada’da sağlık alanında uygulanan KÖO modeline ilişkin 3 ana unsura dikkat çekiyor;
* KÖO hastanelerinin aşırı harcama yapması
* Demokratik olmayan bu hastanelerin ekonomiye zarar vermesi
* KÖO hastanelerinin sağlık hizmetine erişimi kısıtlaması
Raporda kamu hastaneciliğinin, KÖO hastanelerinden daha az maliyetli olduğunu ortaya konuyor. Öte yandan KÖO hastanelerindeki çalışanların, çalışma koşullarının da giderek kötüleştiği ifade ediliyor. Küçük yerleşim birimlerine ve özellikle kırsal kesimlere hizmet veren KÖO hastaneleri ise giderek küçülüyor ve bazıları da kapanıyor. Kanada’nın küçük yerleşim birimlerindeki hastalar, hastaneye gidebilmek için uzun yola çıkmak zorunda bırakılıyor. Rapor, Kanada hastanelerinin kâr amaçlı Amerikan hastanelerinin izinden gittiğinin altını çiziyor. Ayrıca özel şirketlerin verdikleri sözleri tutmaması da bir diğer önemli nokta. Şirketlerin proje öncesi verdikleri yatak sayılarının hastaneler kurulduktan sonra azaldığını aktaran rapor, kâr amacı nedeniyle az personelle çalışan temizlik şirketlerinin de halk sağlığını tehdit ettiği ifade ediliyor. Raporda en dikkat çeken örnek ise, 2008 yılında yapılan bir denetimde Kent Orpington’daki 5 yıllık Princess Royal KÖO Üniversite Hastanesi’nin dolaplarında çamur, yatakların kenarlarında kan lekeleri ve koğuşlarda kalın toz tabakasının bulunması oldu.