13 Temmuz 2014 13:49

Emre Caka
Kadıköy
Van'ın merkez köylerinden Kurubaş'ta pikniğe giden 16 yaşındaki Canan Saldık, kafasına isabet eden kurşunla öldü. Ateşin, yerleşim birimi içindeki Hacıbekir Kışlası'ndan açıldığı öne sürülüyor. (22 Temmuz 2010)
Van'ın Özalp İlçesi'nde, Orgeneral Mustafa Muğlalı Kışlası atış poligonunu çevreleyen tel örgülerin yaklaşık bir metre dışında, çocukların oyun oynadığı sırada patlama meydana geldi. 13 yaşındaki Oğuzcan Akyürek öldü. Dört çocuk yaralandı. Kışladan bir askerin çocuklara patlayıcı attığı iddia edildi. (25 Mayıs 2010)
Van'ın İran sınırına 10 kilometre uzaklıktaki Çaldıran İlçesi'ne bağlı Hangedik Köyü'nde, Çatak Anadolu Lisesi birinci sınıf öğrencisi, 14 yaşındaki Mehmet Nuri askerlerce vurularak öldürüldü. (02 Nisan 2010)
Daha sayamadığımız, medyaya yansımayan onlarca gencin 'kaderi' böyle oldu. Bu üç genci almamın ise özel bir nedeni var; Üçü de Van'da öldürülmüş üstelik yalnızca 4 ay içimde.
Bu cinayetleri neden yazdığıma, nereye bağlayacağıma gelelim: Tank ve savaş malzemeleri üreterek savaştan devasa rant sağlayan KOÇ grubu, Van'da geleceğimizi ve savaşsız bir dünyayı konuşmak için bir etkinlik düzenledi. Şimdi bu etkinliğin ayrıntılarına girelim.

'DÜŞMANLARIN KORKULU RÜYASI'

KOÇ grubunun yılda 4 sefer düzenlediği 'Anadolu Buluşmaları' etkinliklerinin bu yılkı durakları arasında Van da bulunuyordu. Anadolu'da bulunan KOÇ grubunun bünyesinde olan Arçelik, Beko, Otokar ve Aygaz firmalarının yetkilileri ve müdürleri Van'da bir araya geldi. Konuşmaların öncesinde yayımlanan bir slayt gösterimi oldukça dikkat çekiciydi. 'Milli Tank Altay' adı verilen ilk yerli tank Otokar tarafından üretilmiş ve slayt gösteriminde düşmanların korkulu rüyası olarak gösterilmişti. Slaytın ilerleyen zamanlarında tankın Diyarbakır'da, Hakkari'de ve bölge illerinin kırsallarında dolaştığını anlamak pek de zor olmadı. Dikkat çekici taraf ise; 'Düşmanların Korkulu Rüyası' olmasıydı.
Aynı zamanda slaytta geçen 'Meslek Lisesi Memleket Meselesi' başlığı da dikkat çekiciydi. Arçelik bünyesi adına açılan meslek lisesi yer alıyordu slaytta. Meslek liselerinde okuyan bir bölüm öğrencinin dertlerinin kalmadığı, meslek lisesinden mezun olduktan sonra iş sorunu yaşamadığı vurgulanıyordu. 'Büyük hizmet! Meslek lisesi öğrencisi stajını dahi Arçelik gibi bir firmada yapıyor' demek mümkün. Tabi ki biraz arkaya dönüp araştırma yapmazsak!

ÖVÜNDÜKLERİ ARÇELİK'TE NELER OLUYOR

KOÇ grubunun övündüğü Arçelik'te ve lise öğrencileri kurtuldu diye bahsettikleri bu fabrikalarda bakalım neler oluyor.
17 Aralık yolsuzluk operasyonundan sonra Arçelik'in Beylikdüzü fabrikasında çalışan işçilerin çoğu 2 haftalık zorunlu izinlere çıkartıldı. Zorunlu izinler işçilerin yıllık izinlerinden kesiliyor. Bununla da yetinmeyen fabrika yetkilileri yaklaşık 120 işçiyi işten çıkarttı. İşten çıkartılan işçilerin hemen hepsini sözleşmeli işçiler oluşturuyor.
Yolsuzluk operasyonu sonrasında doların aşırı yükselmesi sonucunda faiz artırımına gidilerek önlem alınmaya çalışılmıştı. Faizlerin ve doların seviyesinin yüksek oluşu nedeniyle siparişlerde azalma olduğunu söyleyen fabrika yetkilileri faturayı işçilere kesti. (2 Şubat 2014 - Evrensel)
Bu yalnızca bir örnek. Ufak bir araştırmayla buna benzer onlarca haber okuyabilirsiniz.

BURJUVAZİNİN ELLERİ KANLI

Özetle, KOÇ grubunun bu ülkedeki en büyük işçi kıyımlarına, çocuk cinayetlerine ön ayak olduğunu söylemek hiç de abartı olmaz. Van'da çocukları öldürenlerin ellerindeki silahı yapan, altına tankı veren, buralardan milyon dolarlar kazanan KOÇ grubu; Van'da barış sözcüğünü ağzına almaktan da iğrenmemiştir. Aynı Gezi Parkı direnişinde göz boyamak, farklı bir tabana da hitap etmek için halkı Divan Hotel'e aldığı gibi.
Şimdi de yeni meslek lisesi, yeni tank yapımına hazırlanan KOÇ grubunu ifşa etmek, elleri kanlı burjuvazinin sonunu getirecek günlere her gün daha da yaklaştığımızı gösterecektir. Bugün Soma'da işçileri katleden zihniyeti her gün ifşa edip, madenini kapattırmak için alanlara çıkmak insani görevimiz ise, KOÇ Grubu'nun üzerinden atlamak körlüğümüz olacaktır!


 'BİZ BÖYLE BİLMİYORDUK'
Van'a ekip olarak gitmek için son hazırlıklarımızı yaparken her kafadan; 'Van'da ne işimiz var', 'Kaçırmasınlar bizi', 'Kim bilir ne krolar göreceğiz' cümleleri çıkıyordu. Bu duruma öfkelensem de kendilerinin görmesini sabırsızlıkla bekliyordum. Yalnızca iki saat daha; 'Kaç defa gittiniz de konuşuyorsunuz, Gezi direnişindeki penguen medyadan duyduklarınızla konuşmayın.' dememek için sabrediyordum. Uçakta da aynı sohbet devam ediyordu, havaalanına yaklaştığımızda ise Van Gölü hepsini ayrı etkiledi. Bildiğin okyanus diyen de vardı, Marmara'dan temiz diyen de… Basit gibi görünse de ilk olumlu cümleler olması tebessüm ettirdi. Ardından bizi karşılayanların samimiyeti, soru sorduğumuzda on kişinin birden çevremizde pervane olmaları... Gel zaman git zaman derken akşam üstü, 'Van beklediğimiz gibi değilmiş' cümlesi kuruldu, hemen ardından; 'bir de terör olmasa' lafı tabi ki sohbetin yanında çay olmaması gibi olurdu! Van Gölü'nün yanında oturan gençlerin yanına 3 akrebin silahlarla gelip polisin GBT kontrolü yapması bu düşüncelerini de etkiledi.
Bu çocukların suçu ney ki? 4 günlük Van ziyaretimin en güzel cümlesi, en mutlu olduğum anıydı. Kürt gençleri için, İstanbul'dan gelen gençlerin yol boyunca düşündükleri, medyadan gördükleri ve inandıklarına utanılmıştı! Peki şimdi ben de soruyorum Kürt gençlerini, illerini karalayanlara; 'Bu çocukların suçu ney ki?'


VAN’DA HAYAT
4 günlük iş ziyaretinde ne kadar fırsat bulup gezdiğim tartışılır. Fakat gördüğüm kadarıyla, depremin yaraları hala sızıntı yaratıyor. Etkisi manevi olarak tabi ki hiçbir zaman atlatılamayacaktır. Yalnız maddi olarak da sıkıntılar hala devam ediyor.
Her şey bir kenara beni en çok şaşırtan; (her ne kadar asimilasyon ve baskı politikalarının farkında da olsak görmek daha farklı bir duygu yaratıyor) Van merkezinin neredeyse her alanından görülebilecek bir dağın tepesinde 'Ne mutlu Türk'üm Diyene' yazıyor olmasıydı. Her dakika geçen akreplerin üstlerindeki askerleri ellerindeki kocaman silahlarıyla görmek ürkütüyor insanı. İnsanları ise o denli rahatlatıyor insanı. İstanbul'dan geldiğini anlayınca; 'Ne yersin, ne içersin, misafirimizsin' kelimeleri bir dükkandaki on kişiden birden çıkıyor.
Her sokağında direniş adına bir şey bulabilirsiniz Van'ın. 1 Eylül Dünya Barış Günü'ne özel duvarın tamamen renklendirilmesinden kokoreççi abinin dükkan adına KokoreCHE adını vermesine, Munzur bayiden kırık kaldırımlara... Daha neler neler.
Bir de Kürdistan'ın diğer bölgeleri bilmiyorum ama Van'da iki dilli yaşam var: Çıkış - Exit. Tabi ki esnaflardan bahsetmiyorum. Havaalanı, oteller ve otogar...


EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüksek voltajlı teşvik

Yüksek voltajlı teşvik

Erdoğan-Şimşek programıyla emekçilerin bir ayı daha gıdaya gelen yüksek zamlar ve eriyen ücretlerle geçti. Özelleştirmelerle ihya edilen sermaye gruplarına ise sadece bir ayda ‘üretmedikleri elektrik’ için 1 milyar lira teşvik verildi. Sanayi patronları da çalıştırdıkları her kadın işçi için devletten artık daha fazla teşvik alacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et