İzzet İLDEŞ
Eğitim Sen İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı
İşçilerin, emekçilerin hakları ve sendikal hareket gelmiş geçmiş en ağır saldırılarla karşı karşıyadır. Peki, durum böyleyken sendikalarımız ve konfederasyonumuz buna göre mevzi almış, tüm kurul süreçlerinde bunu tartışmış, buradan somut, kapsayıcı ve ayakları yere basan kararlar çıkartmış mıdır? Hayır. Peki, genel kurul süreçlerinde neler tartışılmıştır? Yeni yönetimlerin belirlenmesindeki programdan çok uzak, tamamen aritmetik ittifaklar... Nicelik olarak çoğunlukta olan anlayışların kendi siyaset indirgemeci yaklaşımlarıyla getirdikleri tüzük değişiklikleri…
İhtiyaç duyulan bu mu peki? Saldırıların bu kadar pervasızca geldiği bir dönemde yeni kırılmalara ve ayrışmalara yol açacak bu yaklaşımlardan çok, örgütün tamamının üzerinde uzlaştığı, siyasetlerin değil tabandaki üyenin tartışarak oluşturduğu ve bunun üzerinden aidiyet hissettiği mücadele hattının programa bağlanması esastı. Bunu yapamadık ne yazık ki! Sendikal anlayışlara alan, kadrolara istihdam sağlanan değişikliklerin olduğu bir kongreler sürecinden geçtik.
DELEGELER BİLE BİLMİYORDU
Çok ilginçtir ki kongre delegesi ve bir şube başkanı olarak hangi tüzük değişikliklerinin geleceğini ben kongrenin ikinci gününde öğrendim. Katılımcı demokrasiden bahsedilen bir durumda, aynı pratiğin bir önceki kongre döneminde de yapıldığını gözden kaçırmayalım. Oluşturulan tüm meclisler son 3 yıl içinde işlevsiz, hantal ve bürokratik kurumlar haline geldi. Zaten bir seçim sürecinden süzülerek gelmiş olan yönetim toplamlarının karar organı olmasını bir kenara bırakıp, dinamiklerin temsiliyetini artırmak için böyle daireler oluşturmak hem konfederasyonumuzu, hem de sendikaları refleks kabiliyetini yitirmiş kurumlara çevirir. Kaldı ki bir önceki kongrede KESK genel meclisinin 50 üyesinin 45’inin nasıl belirlendiğini unutmayalım. O yüzden bu şekilde sanal değişikliklerle mücadelenin yükseleceği beklentisinden bir an evvel vazgeçilmelidir.
Emek, barış, demokrasi mücadelesini hayatın her alanında birleştirme çabası içinde olan, fiili, meşru mücadele temelli, emekçilerin yerine değil emekçilerle beraber yöneten, işyerlerindeki tüm emekçilere ayrım yapmadan yaklaşan, alınan eylem kararlarında işyerlerinin nabzını dikkate alan sendikalar oluşturmak temel hedefimiz olmalıdır. Mücadeleyi büyütecek ve emekçinin ihtiyacı olan sendika yapısı budur.
Yeniden yapılanma sorumluluğu
Leyla KOÇ
SES Bakırköy Şubesi Üyesi
KESK kongreler süreci; sendikalarda yaşanan nicel ve nitel daralmanın, sınıf hareketinin dağınıklığının, kurumsal işleyişteki zafiyetlerin tartışılmasının ve çıkış yollarının ortaya konmasının, emek hareketinin birliğini ve mücadelesini güçlendirmenin imkanlarını sağlayacak zemin sunması bakımından önemliydi. Sendikal hareketin ve siyasal sürecin emekçilere önemli görevler yüklediği bir dönemde gerçekleşen KESK ve bağlı sendikaların genel kurullarında bu beklenti ne yazık ki gerçekleş(e)medi.
Yaşanan sorunlara sahici çözümler sağlamayacak tüzüksel değişiklikler yerine, emeğin parçalı yapısını mücadele içinde birleşik bir güce dönüştürecek iddiaların, güvencesizlerin örgütlenmesinin, üyelerin söz karar sahibi olmasının ve bu yöndeki arayışların bir başlangıcı olduğu oranda, yeni dönemin tarihsel kurucu sorumluluğunu yerine getirebilecekti.
Sendika-siyaset ilişkisini doğru kuramamaktan ve konjonktürel olarak siyaset indirgemeci tutumlardan kaynaklı üye kaybının olduğu geçtiğimiz dönemlerde görülmüştür. KESK ve bağlı sendikalarda yaşanan nicel daralmanın, küçülmenin ülkenin batı bölgelerinde daha belirgin olarak yaşanması değerlendirilmeye muhtaç bir sorun olarak görülmelidir. Kongreler sürecinde, üye beklentilerini görmezden gelen, üye dolayımından geçmeyen politika ve düzenlemeleri tepeden inmeci bir şekilde dayatmak kongreler sürecinin sorumluluğu olarak görülemez.
İçinden geçtiğimiz bu olağanüstü dönemde, toplumsal muhalefetin tüm unsurlarıyla dayanışma içerisinde emek mücadelesini geliştirerek, büyütmek her kesimin ortak sorumluluğu olmalıdır. Böylesi bir dönemde, sendikalar ve sendikal mücadele kuşkusuz emek hareketinin ve sınıf mücadelesinin ihtiyaçlarına yanıt verecek şekilde yeniden yapılanma sorumluluğu ile karşı karşıyadır.
Kamu emekçilerinin fiili-meşru mücadelesi üzerine kurularak gelişen KESK, emek hareketine çok önemli birikim ve deneyimler kazandırdı. Gezi direnişinden derslerle kendini yenileyebilen, örgütlenme ve mücadele programını emekçilerin özne olduğu süreçlerde belirlemiş bir KESK, kamu emekçileri için yeniden bir çekim merkezi haline gelebilir. Kamu emekçileri sendikalarının yeniden inşası; her şeyden önce sendikal yapının sınıf ve kitle sendikacılığı ilkeleri doğrultusunda yeniden örgütlenmesi, fiili-meşru mücadelenin temel alınması, sendika-üye ilişkilerinde doğrudan katılımcılığın uygulanması ile üyenin söz, karar sahibi olduğu yönetim işleyişi ve sendikal demokrasi uygulaması ve de işçi sınıfının diğer bileşenleriyle ortak örgütlenme süreçlerinin geliştirilmesiyle sağlanabilir.
KESK bir parti imajı vermekten kurtulmalı
Serdar ÖZÇELİK
Eğitim Sen İstanbul
1 No’lu Şube Üyesi
KESK siyasal muhalefet unsuru olarak iyi işler yapıyor ama emekçilerin haklarıyla ilgili eylemleri tabanla ilişkili olmalı, karar mekanizmalarında daha etkin olmalı üyeler. Kararlar tepeden inmeci alınmamalı. Eylemler günlük, anlık, kendini tekrarlayan değil hatta mümkünse protestoyu daha etkin ifade edecek kazanım sağlayacak eylem tarzları olmalı.
Seçilen yeni yönetime bakınca da eksiklik hemen göze çarpıyor. Bir kere konfederasyondaki üye sendikalar bile eşit temsil edilmiyor. Eğitim Sen’den 6 yönetici, SES’ten 1 yönetici var. Ayrıca kadın temsiliyeti önemli; ancak tüzük değişikliği örgütü daha etkin kılabilirdi, ondan kaçınılmış.
Hem KESK, hem Eğitim Sen açısından en önemli sorunlardan birisi özlük haklarıyla ilgili çalışmalar. Özlük hakları en az siyasi gündem kadar önde yer bulmalı, çünkü sendikamızın bir parti imajı vermekten kurtulması lazım. İşyeri çalışması yapmadığımız ve işyerlerinde gündem oluşturamadığımız için emekçiler genel siyasal havaya göre tutum alıyor ve birçoğu küçük çıkarlar için Memur-Sen’e üye oluyor. Ama bu bir sonuç... O yüzden o emekçileri bilinçlendirmek ve kazanmak için işyeri çalışmasına daha çok önem vermek, onları kendi asıl çıkarları için mücadeleye çekmek lazım.
EPİLASYON KAMPANYASI!
Böyle olmayınca çok garip örnekler yaşanıyor. Mesela geçenlerde Türk Sağlık-Sen’in bir afişini gördüm; adamlar epilasyon kampanyası yapıyor! KESK işyeri sendikacılığı yapmadığı için adamlar bu tarz şeyler yapabiliyor. Çünkü gerçek sendikacılık ne, herkes unutmuş durumda…
Yine her gün yapılan ve kazanım sağlamayan eylemler bıkkınlığa yol açmış durumda. Aralıklı ama derli toplu ve sonuç almaya dönük eylemler yapılmalı. Memur-Sen’in icraatları ifşa edilmeli, ama kendi farkımızı emekçilere daha net göstermeliyiz. Ortak eylemlerden kaçınmamalıyız. Alanlarda da ayrı yerlerde değil birlikte olmalıyız. Hayatın akışına müdahale edebilmek için emekçilerin ortak hareket etmekten başka çaresi yok ve KESK buna önayak olmalı.
Evrensel'i Takip Et