20 Temmuz 2014 08:44

Yürü be ‘koçum’ kim tut(ukl)ar seni...

Faili meçhul cinayetlerin bir numaralı sanığı Mehmet Ağar örneğin. Emniyet müdürü olan babası nedeniyle devletin bağrından yetişmiş ‘koç gibi bir delikanlı’ her denileni emir vazife olarak kabul eden Ağar, kariyerine 20’li yaşlarında başlıyor.

Yürü be ‘koçum’ kim tut(ukl)ar seni...
Paylaş

Hasan AKBAŞ

Türkiye’de 1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlere ilişkin yeni bilgi ve belgeler bir bir ortaya çıkıyor. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ve aralarında Korkut Eken ile İbrahim Şahin’in de bulunduğu 19 kişilik ekibin yargılandığı dava da Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam ediyor. Ancak görünen o ki davanın gelinen aşaması şimdiye kadar gerçek bir yargılama ve ‘adalet’ üzerine kurulu değil. Ankara Altındağ Nüfus Müdürü Mecit Baskın’ın 30 Eylül 1993 yılında Ankara’da öldürülmesine dava yıllar sonra 2011’de başlatılan soruşturma kapsamında 2013 yılında hazırlanan iddianamenin kabul edilmesiyle başladı.

DEVLET İÇERİSİNDEKİ ÇETELER AYYUKA ÇIKTI
İddianame ile ismi ‘faili meşhur’ cinayetlerin aktörü olarak lanse edilen dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, emekli Yarbay Korkut Eken ve eski Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim Şahin ‘taammüden adam öldürmek’ ve ‘cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak’la suçlandı. İddianamenin ardından savcılığa ifade veren sanıklardan eski MİT’çi Ayhan Çarkın, Mecit Baskın cinayetini ve diğer tüm ‘faili meşhur’ cinayetlere ilişkin ifadelerini sunmuş, çarpıcı itiraflarda bulunmuştu. Çarkın, o dönemin devlet yapılanmasını ve çeteleşmeyi isim ve mekan adreslerini açıklayarak cinayetlerin nasıl işlendiğini ortaya koymuştu. Ancak ifadeler neticesinde cinayetleri sadece Çarkın’ın anlatması ve diğer sanıkların, Çarkın’ın ifadelerine katılmaması net bilgileri açığa çıkaramadı. Ama yine de iddianameyi hazırlayan savcılık Çarkın’ın ifadeleri ve bölgedeki incelemelerin örtüştüğüne kanaat getirdi. O süreçten bugüne gelindiğinde ise sayfalar dolusu ifade, tanıklık ve belge ortaya çıktı. Son yapılan duruşma öncesi çıkan ses kayıtları da bunlara bir örnek. Devlet arşivinden çıkarılan ve 90’lı yıllarda Mehmet Ağar ve ekibinin yaptığı infazları bir bir anlatan ses kayıtlarının dökümünde Ağar “Aslanım, koçum” diyerek emrindeki kişilere infaz emirleri veriyor. Ağar’a ve o döneme ait cep telefonu ve araç telefonlarından oluşan 13 sayfalık dokümanlarda zaman zaman şifreli konuşulsa da öldürülen kişilere ilişkin öldürülmeden önce yapılan planlar anlaşılıyor.

CİNAYETLERİN İŞLENDİĞİNE ŞÜPHE YOK ZATEN
Yapılan açıklamalar faili meçhullere ilişkin incelemeler ve çıkan delillerle birlikte Türkiye’de Kürt ve sosyalistlere yönelik işlenen cinayetler açıkça ortaya çıktı. Şüphe yoktu zaten. Yıllardır aileler yakınlarının fotoğraflarıyla eylemler yapıyor, her fırsatta bugün yeni gibi ortaya çıkan bilgileri alanlarda dile getiriyordu. Peki bu sanıklar ne diyorlar? Yaptıklarının ‘devlet adına hizmet’ olduğunu, yargılanmak istemediklerini’ söylüyor.

HER YOL VAR...
Faili meçhul cinayetlerin bir numaralı sanığı Mehmet Ağar örneğin. Emniyet müdürü olan babası nedeniyle devletin bağrından yetişmiş ‘koç gibi bir delikanlı’ her denileni emir vazife olarak kabul eden Ağar, kariyerine 20’li yaşlarında başlıyor. Okuduğu dönemler boyunca Emniyetten burs alan Ağar, polislikten, kaymakam vekilliğine, Emniyet Müdürlüğünden valiliğe oradan bakanlığa kadar hızla çıkış yapıyor. Görev yaptığı her kurumda da Ağar’ın, uyuşturucu kaçakçılığından, sahte pasaport ve silah temin etme gibi onlarca suça adı karışıyor.

AĞAR’A GÖRE HERŞEY ‘DEVLET SIRRI’
Ağar, özellikle Susurluk davası sürecinde yapılan yargılamalarda bu işlerin çoğunu üstü kapalı olarak kabul ederken, hepsinin amacının olduğunu ima edip bunları da açıklayamayacağını ve ‘devlet sırrı’ olduğunu söylüyordu. Ağar’ın bu tavırları ve ifadeleri yargı makamlarınca da kabul görüyor ve öyle ki üzerine gidilmedi. Hatta 15 Eylül 2011 günü  Ankara Özel Yetkili 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Ağar’ın “suç örgütü yöneticisi” olduğuna karar vermiş, Susurluk davasından 5 yıl hapse mahkum etmişti. Bu ceza anlatılanlar üzerine ve o dönem ortaya çıkan delillere karşılık çıkan delillere karşılık en asgari bir ceza bile değil. Zaten Ağar bu cezanın sadece 3 yılını yattı. O dönem çıkan 3. Yargı Paketi sayesinde ‘denetimli serbestlik’ hakkından yararlanarak tahliye edildi.

AĞAR İFADE VERMEYE DEĞİL ÇAY KAHVE İÇMEYE GİDER...
Yine adı faili meçhul cinayetlerle anılan meşhur sanıklar son 11 Temmuz günü yapılan duruşmada ifade vererek ‘devlet adına görev’ yaptıklarını söylediler. Türkiye’nin dört bir yanında yakınını kaybeden aileler Ankara Adliyesi’ne geldi. Daha önce olduğu gibi, korumaları eşliğinde Ankara Adliyesi’ne gelen ve çay, kahve içerek sohbet havasında ifade veren Mehmet Ağar yine duruşmaya katılmadı.

AĞAR’IN SAĞLIK RAPORLARI DA SAHTE OLABİLİR
Katılan diğer sanıklar ise diğer duruşmalarda olduğu gibi yine, “vatan, millet ve devletin bekası” soslu ifadelerinde atılı suçlamaları reddettiklerini, Türkiye’de faili meçhul cinayetler olmadığını belirtip haklarında çıkarılan yurt dışı yasaklarının kaldırılmasını, duruşmalara da gelmemelerinin sağlanmasını talep ettiler. Davanın bir numaralı ismi Ağar ise mahkemeye sağlık raporu göndererek katılmamıştı. Avukatlar Ağar’ın bu raporundaki gerekçelerinin okunmasını talep etmişti. Raporda, kalp ve akciğerden, ani ve yüksek tansiyona kadar birçok hastalığın sıralandığı görüldü. Normal şartlarda bu sağlık sorunlarına sahip bir kişi yerinden bile kalkamayacak kadar hasta olmalıydı. Bu raporun sahte olduğuna dikkat çekilerek, mahkemeden de inceleme yapılması talep edildi. Muhtemelen bu rapora ilişkin de skandal bir sonuç çıkacak. Kuşkulara rağmen mahkeme heyeti bu raporu kabul ederek Ağar’ın duruşmaya katılmama mazeretini kabul etti. Ancak, tepkiler ve avukat talepleri sonucunda heyet raporun incelenmesine de karar verdi.

CİNAYETLERİN SES KAYITLARI DA MI MONTAJ?
Evet, 11 Temmuz günü yapılan duruşma yargılama açısından bir milat özelliği taşıyordu. Duruşmada, sanıkların iddiaların yalan olduğunu, bu iddiaları ortaya atan Ayhan Çarkın’ın hayal gördüğünü, akli dengesinin yerinde olmadığını savunarak verdikleri ifadeler boşa düşmüş ve yeni deliller de ortaya çıkmıştı. Çarkın’ın akli dengesinin yerinde olduğuna dair Adli Tıp Kurumu raporunu hazırlamış ve mahkemeye sunmuştu. Sunulan raporda Çarkın’ın ifadelerine itibar edilebileceğinin altı çizilmişti. Yine bir diğer delil ise iddia boyutu taşıyan bir çok husus ve cinayeti açığa çıkaran ses kayıtlarıydı. Üstelik bu kayıtlar montaj denilemeyecek kadar gerçekti. MİT ve devlet arşivlerinden çıkmış ve analizi yapılmış kayıtlardı.

MAHKEME, SANIKLARIN TALEPLERİNİ BİR BİR YERİNE GETİRİYOR!
Avukatlar duruşma öncesi bu deliller sonucu tutuklama kararının usule göre kesin çıkması gerektiği yönünde öngörülerini paylaşmıştı. Ancak verilen kararlar bir kez daha hayal kırıklığına ve yargılamadaki samimiyeti gözler önüne koydu. Mahkeme, sanık Ayhan Çarkın’ın tutukluluk süresini göz önünde bulundurarak tahliyesine karar verildiğini açıkladı. Ayrıca tüm sanıkların çağrıldıkları duruşmalara katılmaları şartıyla duruşmalardan vareste tutulmalarına, yurtdışı yasağı olmayan sanıklar hakkında da yurtdışı yasağı getirirken, sanıkların Adli kontrol hallerinin devamına karar verildi. Yani artık sanıklar duruşmalara da katılmayacak.

DEVLETİN VARLIĞI DURUŞMALARDA HİSSETTİRİLMEYE DEVAM EDİYOR
Kararın açıklandığı sırada mahkeme salonu boşaltılmıştı. Çünkü sanık korumaları ağa babalarına yönelik “katil” denilmesine tepki göstermiş, salonda bulunan kayıp yakınlarına saldırmıştı. Hatta bu saldırganlar arasından kimi sivil giyimlilerin sivil polis-gizli görevli-emniyet görevlileri olduğu iddia edildi. Yani devletin varlığı tıpkı 1990’lı yıllarda olduğu gibi hissedilmeye çalışılıyor. Ağar’a verilen tepkiler, “daha suçu kesinleşmedi” diyerek diğer sanıkların avukatlığıyla bastırılmak isteniyor.

AĞAR SEN DE BU DEVLETİN BİR KOÇUSUN...
Sanıklar bütün rahatlığıyla duruşmalara çevik kuvvet zinciri eşliğinde giriyorken, aileler tek tek aranıyor ve zaman zaman hakarete darba maruz kalıyor. Ağar’ın ‘koçları’ mahkemeye delil oluyor. Ama ailelerin “katil” diyerek gösterdikleri tepkiler sonucu dövülerek salondan atılıyor. Sözün özünü duruşma sonrası adliye koridorunda bağıran bir kayıp yakının sözleriyle bağlayalım: “Katilleri yargılamak değil, tiyatro çeviriyorsunuz. Ağar, Ağar, duy sesimizi. Biz canlarımıza yanıyoruz. Sen lüks otellerde güneşte yanıyorsun. Herkes senden yana. Koçların hâlâ burada. Sen de bu devletin bir koçusun. Yürü koçum* yürü kim tutuklar ki seni...

‘MEHMET AĞAR BENİM OĞLUMUN, METİN’İMİN KATİLİDİR’
Cezaevinde olduğu dönemlerde yapılan eylemlerde de aileler Ağar’ın kapısına dayanmış ve verilen cezayı protesto etmişti. Cumartesi anneleri ve Ağar döneminde evlatları öldürülen anneler, Ağar’ın cezaevinden çıkarılacağını önceden ön görmüş ve tepki göstermişlerdi. Annelerden biri de polisler tarafından İstanbul’da öldürülen gazetemiz muhabiri Metin Göktepe’nin annesi Fadime Ana’ydı. Fadime Ana, “Mehmet Ağar benim oğlumun, Metin’im katilidir. Mehmet Ağar’ın üstüne taşlar yıkılsın. Mehmet Ağar’ı ben unutmam hiç. Susurluk’ta da eli vardı. Mehmet Ağar’ın her yerde eli vardı. Uğur Mumcu’da da vardı. Hasan Ocak’ta da vardı. Her yerde onun eli vardır. o kurtarılırsa, bütün annelerin göz yaşı dinmez. Acaba adalet var mı? Devlet var mı, susmayın, sustukça sıra size gelecek” diye sesleniyordu.
Bu feryatlar yıllardır ellerinde fotoğraflarıyla Galatasaray Meydanı’nda, adliye salonlarında eksik olmuyor.

 * Taraf gazetesinden Adnan Keskin’in ortaya çıkan ses kayıtlarına ilişkin haberine göre, sendikacı Mehmet Kaygısız’ın öldürülmesini çete ve ülkücü gruplarla ilişkisiyle bilinen, ve Avrupa ülkelerinde uyuşturucu ve silahlarla yakalanıp hapis yatan işadamı Nurettin Güven’den istenmiş. Güven, Tarık Ümit tarafından cinayet öncesi “hadi aslanım hadi koçum” denerek motive edilmesi için eski İçişleri Bakanı ve Emniyet Müdürü Mehmet Ağar’ın odasına götürülmüş. Ağar, bu görevi yaparken, tetikçi-kaçakçıya derhal pasaport çıkarmış. Nurettin Güven ise talimatı hızla ve bizzat yerine getirdikten sonra Ankara’yı arayıp “Kaygısız devrildi” bilgisini vermiş. Hızlı yargısız infaza şaşıran Tarık Ümit ise cinayetten sonra “O iş tamam ağabey” diyerek Ağar’ı bilgilendirmiş.

ÖNCEKİ HABER

Parmak arası

SONRAKİ HABER

Sağlam kafa sağlam sözlük!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa