KESK nerelerde?
KESK Genel Kurulunun ardından gazetemize mektup yazan kamu emekçileri hem genel kurulu hem de bundan sonraki süreci değerlendirdi. Kamu emekçileri, KESK’in kamu emekçilerinin taleplerini yerine getirecek etkin bir mücadele için neler yapması gerektiğini yazdı.
YAZI DİZİSİ: KESK GENEL KURULUNUN ARDINDAN
Hazırlayan: Bülent Kepenek
Hülya ULAŞOĞLU
SES İzmir Atatürk Eğitim
Hastanesi İşyeri Temsilcisi
KESK genel kurulunda olan biteni medyadan takip ettim. İşyerinde faaliyet yürüten biri olarak eylem ve etkinliklerimizi birleştiren, birbirine bağlayan bir sendika arzulamaktayız. Örgütlülüğün gereği de bu olsa gerek. Sağlık alanında her yerde parçalı bulutlu eylemler izleniyor, sağlıkta ortaklaştırmaya çalıştığımız mücadeleyi doğal olarak KESK’in tüm işkollarında bütünlüklü, hak alıcı eylemlere dönüştürmesi gerekmekte.
İşyeri sorunlarını birleştirerek yükselen eylemlerin emekçiyi, sendikaları, sendikasızları birleştiren eylemlikler olduğunun anlaşılması ve buna uygun bir tutum alınması gerekiyor. 12 Mayıs Hemşireler Günü’nde hastanemizde tüm çalışanların kendi talepleri etrafında kimseyi şu ya da bu nedenle ayırt etmeksizin birleşerek yaptığı eylem ve elde edilen kazanım yürümemiz gereken yolu bir kez daha gösterdi.
KESK, tüzük tartışmalarına boğulmadan asıl olarak nasıl bir mücadele hattı oluşturması gerektiğine karar vermelidir. Biz işyeri temsilcileri olarak örgütümüzü yanımızda hissetmemiz gerekirken, maalesef genel merkezimize kendimizi ve eylemin gerekliliğini anlatmakla uğraşmaktayız. KESK nerelerde, biz nerelerdeyiz!
İçimizdeki demokrasi sorunu
Birkan ACAR
Tüm Bel-Sen İzmir
1 No’lu Şube Üyesi
KESK 8. Olağan Genel Kurulu, tüzük ve eş başkanlık sistemi tartışmalarıyla geçti. 482 delegenin katıldığı genel kurulda işyerlerinde tartışılmadan alınan kararların sendikalarımızda ne kadar karşılık bulacağı ve nasıl karşılanacağı konusunda kaygılıyım.
Esnek çalışma koşullarında torba yasayla iş güvencemizin elimizden alınmak istendiği bugünlerde konfederasyon genel kurulunun bütün emekçiler için emek ve demokrasi mücadelesini yükseltecek heyecan ve kararlılıkta olması gerekirken kendi içimizde bir demokrasi sorunu yaşandı. Genel kurul günü gündem değişikliği önergesi ile tüzük değişikliği eş başkanlık ve meclis vb. 265 delegenin ‘evet’ oyuyla kabul edildi. Bırakınız genel kurulun diğer yarısının iradesini yüz binlerce emekçinin sendikasının yasası olan tüzüğündeki değişiklikler konusunda bir fikri yok. Bu nedenle genel kurul hem sınıf hareketinin hem de ülkemiz barış ve demokrasi mücadelesinin KESK’ten beklentisine cevap olmadı maalesef.
Her şeye rağmen işyerlerinden bütün emekçileri söz ve karar sürecine kattığımız bir sendikal mücadeleyi örgütlemek yine bizlerin görevi olacak.
Klasik yaklaşımlar ve pratikler değiştirilmelidir
Bülent AKIN
Eğitim Sen Urfa İşyeri Temsilcisi
Bilindiği gibi KESK, adı hep mücadele ile anılan bir örgüttür. Geçmişten beri her hükümet döneminde emek ve demokrasi karşıtı tüm durumlara karşı tepkisini en demokratik bir şekilde ortaya koymuştur. Özellikle 4688 sayılı yasa ile birlikte KESK’in devrimci yönünün eskisine göre biraz azaldığını söylemek yadırganmayacaktır herhalde. Maalesef niceliksel artışın esas alınması, beraberinde daha pasif bir yapı meydana getirmiştir. Özellikle yerellerde bunlar daha net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Sol bir geleneğe dayalı olan KESK, Türkiye solunun siyasal alandaki parçalanmış ve zayıf yapısından nasibini almaktadır. Bu parçalanmışlık kendisini hem yerellerde hem de merkezde göstermektedir. Halbuki sistem, yekvücut olarak emekçilere bir cephe oluşturmuş bulunmaktadır. KESK, geçmişinden de güç alarak bu parçalanmışlığı aşmak durumundadır. Dar siyasal tartışmalarla sendikal mücadele daraltılıyor, izlenimi mevcuttur.
En büyük sorunlardan biri de kendisini kamuoyuna ifade edememe sorunudur. Maalesef KESK kendi haklılığını kitlelere ulaştırma bakımından eksiklikler yaşamaktadır. Halbuki günümüz iletişimin en rahat olduğu dönemdir. Böylesi sorunları aşmak mümkündür.
DOĞRU EYLEM VE ÜYELERLE İLİŞKİ
KESK, Türkiye’nin toplumsal alandaki ve çalışma yaşamındaki en temel dinamiklerinden biridir. Toplumsal alandaki ve çalışma yaşamındaki çarpıklık ve eşitsizlikleri görüp, gerekli tepkileri zamanında ortaya koymaktadır. Özellikle çalışma yaşamına yönelik saldırılara yerinde eylemler geliştirmiştir. Alınan eylem kararları genellikle yerinde olmasına karşın üyelerinin eyleme katılım oranı, bu eylemlerin bir sonuca ulaşmasına engel olmaktadır. Bu durum, hem eyleme katılan üyelerin hem de işin yürütücülerinin motivasyonunu etkilemektedir. Doğru kararlar alınmasına rağmen somut bir karşılığın alınamaması beraberinde, özellikle yerellerde, olumsuzluklar doğurmaktadır. Bu gerçekliğin görülmesi ve katılımın yüksek olabileceği, aynı zamanda somut sonuçların elde edilebileceği eylemlerin hayata konulması elzemdir. Klasik yaklaşımlar ve pratikler değiştirilmeli ve geliştirilmelidir. Bu biraz da sendika yetkili organlarının üyeleri ile sosyal alanda birlikteliği ile mümkündür. Sendika ile ilişki düzeyi zayıf her üye, eylemelere katılmaktan uzaklaşmaktadır. Doğru eylem şekilleri ve üyelerle yeterince ilişkilenerek bu sorunlar aşılabilir.
AKP’NİN ZAYIFLATILMASI MEMUR-SEN’İ DE ZAYIFLATIR
Türkiye’de KESK dışındaki sendikaların iktidarlara dayalı olarak kendilerini şekillendirdikleri aşikardır. Sendikalar, kendi anlayışlarına yakın iktidarlara emekçileri satmaktadır. Memur-Sen de AKP iktidarına arka bahçelik yaparak buradan nemalanmaya çalışmaktadır. Bireysel ve siyasal çıkarlar uğruna emekçileri mağdur edebilmektedir. Buna rağmen üye sayısını arttırması ise görünürde bir çelişki oluşturmaktadır. Fakat aslına bakıldığında bu bir çelişki değildir. Çünkü çalışma yaşamındaki güvencesizlik ve keyfiyetçiliğe dayalı esnek yönetim sayesinde emekçileri çeşitli vaatlerle yanına çekmeyi başarmaktadır. AKP hükümetinin “halkı açlıkla terbiye etme” yöntemini Memur-Sen de çalışma yaşamında hayata geçirmeye çalışmaktadır. Peki, bunu önlemek mümkün mü? Tabi ki mümkündür. Peki nasıl? Devrimci ve demokrat sendikal duruşun her alanda doğru ve anlaşılabilir bir şekilde izahı ve pratiği ile kararlı ve direngen bir mücadele azmi ile süreç içerisinde bu durum engellenebilir. Bunun siyasal karşılığının da mutlaka olması gerekmektedir. Çünkü Memur-Sen ipini AKP’nin kuyruğuna takmıştır. Dolayısıyla AKP’nin zayıflaması ve emek karşıtı politikalarını doğru ve katılımcı eylem tarzları ile engellenmesi kimi sonuçlar elde edilmesini sağlayacaktır.s