Sokak Kara Güneş’in şah damarı
İstiklal Caddesi’ni boylu boyunca yürümüş olan çoğu insanın bir kez de olsa rast geldiği ve müziğini dinlediği bir gruptan başlıyoruz bu tanıklık serüvenine; Kara Güneş’ten. Grup başta özgürlük anlamına gelen ‘Amargi’ ismi ile kurulsa da Kara Güneş parçasını besteledikten sonra bu adı kullanmaya başlıyor.
SUNU
‘Sokak sanatı’ her ne kadar modern bir olgu gibi gözükse de aslında Antik Yunan ve Roma’da politik bir kimlik kazanarak doğdu. Çağdaş Sokak Sanatı’nın tarihine baktığımız zaman ise sanat ilk kez ‘70’li yıllarda Amerika’da ‘68 kuşağının özgürlük hareketi kapsamında önce duvarlarda (grafiti ve duvar yazıları) ardından müzik, performans, tiyatro, resim ve kukla oynatıcılığı gibi pek çok farklı alanda sokağa indi. Aslında sokaktaki varlığını görünür kılmaya başladı.
Sanatın sokağı seçmesi aslında sanatçının eylemci, politik ve direnişçi kimliğinin bir yansımasıydı. Sistem her ne kadar sokakları şirketlere peşkeş çekmeye çalışsa da, sanatçının bu kimliği, sanatını, bir kamusal hafıza mekanı olan kentin sokaklarında üretmeye itti.
Görüştüğümüz sanatçılar sokağı “Her şeyi göze alarak” seçtiklerini söylüyor. Hepsinin ortak meselesi son yıllarda daha çok artan zabıta ve polis şiddeti. Kimi zaman kendisini sözlü veya fiziksel kimi zaman da enstrümanlarını gasbedip haraç almaya kadar uzanan keyfi bir şiddetten bahsediyorlar. Gelin birlikte bunca olumsuzluğa rağmen sokağı bırakmayan bu insanların yaşadıklarına tanıklık edelim.
Hazırlayanlar: Mısra Belge / Melike Futtu
İstiklal Caddesi’ni boylu boyunca yürümüş olan çoğu insanın bir kez de olsa rast geldiği ve müziğini dinlediği bir gruptan başlıyoruz bu tanıklık serüvenine; Kara Güneş’ten. Grup başta özgürlük anlamına gelen ‘Amargi’ ismi ile kurulsa da Kara Güneş parçasını besteledikten sonra bu adı kullanmaya başlıyor.
1997 yılında Ankara’da kurulan ve sokaklarda çalmaya başlayan grup, “Gündelik hayatın ve sistemin sorgulanması” düşüncesiyle yol almış. Gezgin bir grup olan Kara Güneş Türkiye’nin birçok şehrinde sokak müziği yaptıktan sonra İstanbul’a yerleşiyor ve santur, ney, kemençe gibi geleneksel çalgıları da müziklerinde harmanlamaya başlıyor. Grubun kurucularından Karagüneş Özgür (Özgür Yalçın) sokakta müzik yapmaya başladıklarında İstiklal Caddesi’ndeki ilk grup olduklarını ve on beş yıl içerisinde caddede sokak sanatı kültürünün oluştuğunu vurguluyor ve ekliyor: “Eğer bir engelleme olmazsa mükemmel, sanatla iç içe bir cadde olacak burası.”
HALKLA BÜTÜNLEŞİYORUZ
Kara Güneş’i henüz dinlememiş olanlar için müziğinizden bahseder misiniz? Kendi parçalarınızı mı çalıyorsunuz sadece?
Karagüneş Özgür: Yelpazesi oldukça geniş bir müzik yapıyoruz ve belli bir tarzla sınırlandıramayız. Grubun içerisinde farklı müzisyenler var ve herkesin kattığı özgün bir renk var aslında. Kendimize özgü bir müziğimiz olduğunu düşünüyoruz. Kendi parçalarımız ve onlardan oluşan albümlerimiz var ama sokakta onları çalmaktansa türkü yorumlamaları yapmayı tercih ediyoruz.
Uzun zamandır müzik yapıyorsunuz. Özellikle sokakta çalmanızın nedenleri neler?
Üner Demir: Sokağın yanı sıra hem Türkiye’de hem de yurt dışında birçok sahne ve platformda çalıyoruz. Ama sokak bu grubun şah damarı. Sokakta müzik yapmadığı zaman Kara Güneş diri bir grup olamaz ki. Her şey sokakta başlamış bu grup için ve sokakta devam etmeli. Sokakta çalmanın sahneye kıyasla çok farklı ve güzel bir hissi var. Sahnede ulaşamayacağımız binlerce insana ulaşıyoruz. En önemlisi bir bara yahut konser mekanına gidebilme imkanı bulamamış yüz binlerce kişi sizi dinleyebiliyor, bir nevi halk ile bütünleşiyorsunuz. Bu sokakta çalmak dışında başka bir şekilde yakalanabilecek bir şans değil. Dolayısıyla sokakta çalmamak aptallık olur.
K.Ö: Sokak bizi bağımsız kıldığı, herhangi bir müzik firmasına ya da herhangi bir kuruma bağlı olmadan ayakta kalmamızı ve kendi yağımızla kavrulmamızı sağladığı için çok önemli.
DINLEYİCİ BİZİ SAHİPLENİYOR
Dinleyicilerden nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
K.Ö: Genelde olumlu. Geçen yıl zabıta müzik yapmamızı engellemeye çalışmıştı. Hep aynı yerde müzik yapıyorduk. Yukarıdaki apartmanda oturup bizi dinleyenler bir anda balkona çıkıp bağırmaya başladı. Biz sandık ki müzikten rahatsız oluyor. Meğer üzülüyorlarmış. “Biz sizi hem izliyorduk hem dinliyorduk, şimdi karşıya geçtiniz sadece dinleyebiliyoruz” dedi. Polislere bağırdılar ve “ Onlara müdahale etmeyin. Bırakın müzik yapsınlar, biz çok memnunuz” dediler. Dinleyici ile birlikte sokakta var olduk.
Mehmed Mert Baycan: Bir bayram günü ekip arabalarının üzerinde dinleyicilerin zıpladığını hatırlıyorum. Zor zapt ettik İzmir’de. Dinleyici bizi sahipleniyor. Seyircimiz bizim arkadaşımız gibi. Çünkü birebir iletişim kurabiliyoruz. Sokak müziğinin de farkı bu zaten.
ENGELLEME OLMASA MÜKEMMEL BİR CADDE OLACAK BURASI
Peki, ne tür engellemelere maruz kalıyorsunuz? Şiddetin herhangi bir biçimi ile yüzleştiniz mi daha önce?
Ü.D: Zabıta ve polisler bize alıştı. Henüz yeni başlayan sokak müzisyenleri ile daha çok uğraşıyorlar ve şiddet uyguluyorlar. Uyarılar oluyor tabii, sert bir dille uyarılıyoruz. Can sıkıcı durumlarla da karşılaşıyoruz; enstrümanlarımızın alınması gibi.
K.Ö: Bizim dışımızda burada şiddete uğrayan sokak sanatçıları oldu. Son üç ayda tekrar sorunlar başladı. Hatta çok yakın zamanlarda tekrar şiddet görenler oldu bu sokakta. Amfileri ve perküsyonları topladılar. Sokak müziği yapılmasının ne gibi bir zararı olabilir ki? Ama biz vazgeçmiyoruz, sürekli çalıyoruz. Bir keresinde zabıta enstrümanlarımızın hepsini almıştı ve biz bir saat sonra başka enstrümanlarla gelip müzik yapmaya devam ettik
Eğer bir engelleme olmazsa mükemmel bir cadde olacak burası. Sokakta müzik yapmaya başladığımızda, caddedeki ilk grup bizdik. Son on beş yılda cadde cıvıl cıvıl oldu. Birçok Avrupa kentini gördüm, İstanbul ve İstiklal Caddesi yavaş yavaş en güzel müzik yapılan yere dönüşüyor. Bir akım başladı aynı zamanda. Yurt dışından bir sürü müzisyen geliyor artık buraya, bu sokaklara... Televizyonların ayrıştırdığını sokak müzisyenleri ellerinden geldiğince birleştirmeye çalışıyor.
ZOR GÜNLERDE BİR ARAYA GELİYORUZ
Şiddete ve engellemelere karşı diğer sokak müzisyenleri ile çözüm üretmek adına birlikte bir tutum sergiliyor musunuz?
K.Ö: Son dönemlerde bir araya gelemedik ama birçok eylemimiz oldu. Sokak müzisyenlerine engelleme olduğu dönemlerde basın açıklaması ve yürüyüş yaptık. Bir de Gezici Müzisyenler kuruldu. O grubun içinde de sokak müzisyenleri, grupları vardı. Bir şekilde örgütlenmeye çalışıyoruz bu konuda. Ama iyi bir noktada değiliz. Sadece zor günde bir araya gelebiliyoruz. Müzisyenlerin, sanatçıların örgütlenmesi biraz daha zor sanırım. Örneğin Gezi’den hemen sonra Light in Babylon’daki vokalist arkadaşımıza zabıta tokat atıp gözlüğünü kırdı. Hemen ertesi gün eylem yaptık. Bu şekilde tepkimizi göstermeye çalıştık.
Yarın: Light in Babylon