Sözde boykot reklamın ötesine geçemez
Sütaş işçileri sadece sendikalı oldukları için işten atıldı. Bu nedenle direnişte olan bir tek Sütaş işçileri de değil; ülkenin dört bir yanında sendikalı olduğu için işten atılan yüzlerce, binlerce işçi var.
Kadir Yalçınkaya
Sütaş işçileri sadece sendikalı oldukları için işten atıldı. Bu nedenle direnişte olan bir tek Sütaş işçileri de değil; ülkenin dört bir yanında sendikalı olduğu için işten atılan yüzlerce, binlerce işçi var.
Sütaş patronu Muharem Yılmaz, sözde demokrasiden yana olan TÜSİAD’ın başkanlığını yaparken, direniş patlak verince medyada çıkan haberlerden rahatsız olup, TÜSİAD’ın sözde demokratlığına halel gelmesin diye istifa etmişti hatırlarsanız. Çünkü patronlar için demokrasi her zaman daha fazla kâr ve sermaye demektir. Mesele işçilerin sendikal hak ve özgürlük mücadelesi olunca, Sütaş’ta olduğu gibi var gücüyle işçi sınıfına saldırmaktan geri durmazlar. Nitekim Yılmaz’ın Sütaş’ta direnişi kırmak için fabrika önüne kamyon kamyon hayvan dışkısı döktürdüğüne bile tanık olduk.
Baskılara rağmen işçilerin fabrika önündeki direnişi 13 Nisan’dan beri sürüyor. Bu arada Tekgıda-İş Sendikası Sütaş ürünlerini boykot etme çağrısı yaptı. Tekgıda-İş ve Sendikal Güç Birliği’nin sitesinden bu konuda bolca mesaj yayınlanıyor, sosyal medyadan da boykot çağrısı yapılıyor.
Şurası tartışılmaz; ürün boykotu, tüketmeme gibi eylemler, işçi sınıfının temel mücadele araçları olamaz. İşçi sınıfının en büyük silahı, üretimden gelen gücüdür. Saldırıya uğrayan, hakları gasp edilen, işten atılan, sendikasızlaştırılmaya çalışılan, taşeronluğa mahkum edilen, özelleştirmeyle karşı karşıya kalan işçiler, ancak üretimden gelen güçlerini kullanarak sermayeye geri adım attırabilir. Her türden saldırıya maruz kalan işçilerle gerçek bir sınıf dayanışması da ancak bu şekilde olabilir. Yani haksızlığa ve zulme uğrayan sınıf kardeşleri için dayanışma, fiili grevlerle, üretimi etkileyecek eylemlerle olursa anlamlı olur. Bugün ne yazık ki sendikacıların büyük bölümü bu anlayıştan çok uzak.
Sütaş ürünlerini boykot kararı ve çağrısının, tam da bu nedenle irdelenmesi, tartışılması gerekiyor. Grevdeki işçilerle gerektiği gibi bir dayanışmayı örgütlemeyen Tekgıda-İş, Sütaş’ı boykot kararı alıyor madem, o vakit bunun gereğini yapmak zorundadır. Aldığı kararı belirsizleştirmek, doğru bir tutum değildir. Tekgıda-İş Sendikası başta merkez yönetim kurulu olmak üzere, şubeler ve temsilcilikler de dahil Sütaş boykotu için üyelerine ve kamuoyuna yönelik olarak nasıl bir çalışma yürütmektedir? Sendikal Güç Birliği’ne bağlı sendikalar boykot eyleminin neresinde, nasıl durmaktadır? Türk-İş, diğer sendikalar, konfederasyonlar neler yapıyor?
Tekgıda-İş’in grevde olduğu başka bir fabrika olan Kent Gıda’da bile işçiler boykottan bihaberdir. Boykotun nasıl örgütleneceğini, ne yapacaklarını bilememektedirler. İşçileri aydınlatacak,
“Neden boykot?” sorusunun yanıtını verecek araçlar ve çalışmalar yapılmamıştır.
Sözde boykot, Sütaş reklamının ötesine geçemez. Sosyal medyadan yapılan duyuruların, atılan mesajların etkisinin ne olacağı tartışmalıdır. Boykotu etkili kılacak işler yapmak gerekir.
Öncelikle Tekgıda-İş Sendikası, Temsilciler Kurulu başta olmak üzere, örgütlü olduğu tüm fabrikalarda işçi toplantıları yaparak, Sütaş gerçeğini kendi tabanına anlatmalı ve boykot eylemini örgütlü olduğu işyerlerinde etkili hale getirmeye çabalamalıdır. Kamuoyunu bilgilendirmek için başta Bursa olmak üzere afiş, bildiri gibi araçlar kullanılabilir. Sendikal Güç Birliği tüm işyerlerinde aynı yolu izleyerek, Sütaş işçileriyle dayanışmak için gerçek bir boykotu örgütleyebilir. Türk-İş, DİSK ve diğer sendikalar da aynı biçimde, Sütaş işçileriyle dayanışma için boykota katılmalıdır. Binlerce işçinin katılmadığı bir ürün boykotunun asgari düzeyde bile etkili olması beklenmemelidir.
Patronlar, birbirlerinin zararlarını karşılamak da dahil olmak üzere, her türlü dayanışma içindedirler. TÜSİAD, TİSK, MÜSİAD, TOOB sermayenin ortak politikalar belirlemesi, işçi sınıfına karşı dayanışma içinde saldırabilmesi için kurulmuş örgütlerdir. Kuruluş amaçları işçilerin ve emekçilerin haklarını gasp etmek olan bu sermaye örgütlerine, örgütlü mücadeleyle karşı konabilir. Karar grev de olsa, boykot da olsa anlayış bu olmalıdır. İşçilerin bunu yapmayan sendikal anlayışı sorgulaması, tabanın söz ve karar ilkesinin hayata geçmesi için de örgütlü davranması, bürokrasiden arınmış bir mücadele hattında yürümesi gereklidir.