4 Ağustos 2014 12:27

Biz de buradayız!

Serpil SAVUMLU
Kan kokuyor her yer. Kan... Baktığım sokak. İçtiğim su. Yediğim ekmek. Hepsinde bir parça kan... Bir kadın. Adı Kobani. Yüzünde yaşamın tüm çizgileri. Her acının ilk harfi işli gözlerinde. Ama dimdik. Ama inatçı. Ama o kadar sert. Uzatılan mikrofona soru gelmeden başlıyor konuşmaya “Kimse duymuyor mu benim, bizim sesimizi! Neredesiniz?​”Alt yazıda okuduğum o çeviri çığlık olup kopuyor yüreklerde.
Kaç ölümün hesabı, kaç bebeğin ahı gelip dolanıyor aklımın kuytularında... Sonra çocuklara sarılıp başka bir dünyaya uyandırıyorum kendimi. Haberler bitti!
Sonrası da var. Yine bir kadın, haber sitelerinde. Film karesi değil. Kurmaca değil. Savaşın tam ortasında bir kadın çığlığı karışıyor kurşun seslerine. Korkmuyor. Koşuyor o “yağmurdan” kurtarmak için oğlunu. Ve her şey olup bittiğinde soruyor “Kimse bizi görmüyor mu?​” Haberin görüntüleri yıkık dökük bir hastane kapısında son buluyor. Kapıda hep kadınlar. Kapıda adı Gazze ile başlayan kadınlar... “Sesimizi duyan yok mu!”  Ve haberler bitti!

GİZLENEMEYEN GERÇEK!
Çok değil bundan bir yıl önce YPG'nin kadın örgütlenmesi Yekitiya Star Yürütme Kurulu Üyesi Dicle Serekaniye, Rojava’da yaşananları anlatmış, kadınların IŞİD çeteleri tarafından sokak ortasında yargılandığını söylemiş, tecavüz ve ölümle cezalandırıldıklarını dile getirmişti. Bir yıldan bu yana çetelerin kadınlarla ilgili fetvaları zaman zaman “bazı” gazete sayfalarının alt köşelerinde “kadınlara  fetva” başlıkları ile verildi. Bugüne geldiğimizde artık haberlere yansıyanlar iddiadan çok öte herkesin gözüne sokulan ve gizlenemeyen bir gerçek haline geldi. Bu gerçek kadınların gerçeği. Bu gerçek kadınların bedeninde, kimliğinde kazılı hale geldi.
Bu “gerçeğe” karşı çıkan, gericiliğin kadınların bedenlerine kazılmasının önüne set olan bir gerçek daha var ama.  Çoğu kişi tarafından görmezden gelinen, görülse bile ismi değiştirilerek anılan, hadi anılsa bile adının başında Kürdistan olduğu için üzeri çizilen Rojava. En başından beri kadınların önde olduğu, kalıpları kırdığı “artık evde değil sokakta, okulda hatta taburdayız” dediği Rojava’da bir kadın devrimi yaşanıyor tespitleri de tesadüf değil. Kadınların kendi kimliklerini kazanmak için başlattıkları mücadelede bu kadar fetva kadınlarla ilgili böylesi tehditler de tesadüf değil.

BÜTÜN BİR COĞRAFYANIN KADINLARI İÇİN...
“Savaşlardan en çok kadınlar etkileniyor” tezinin en güncel hali bugün Gazze ve Kobani’de karşımıza çıkıyor. Hedefe kadınlar konuluyor ve  kadınla erkek, kadınla toplum ve savaş pasifleştirilmeye çalışılıyor. Taciz, tecavüz, kaçırılma, çırılçıplak meydanlarda gezdirilme ve daha bir çok acizlik... “Düşmanın” elindeki kadın, bir silaha dönüşüyor. Yaşamak zorunda bırakıldıklarıyla hayata tutunmaya çalışan kadın, bu kez de “düşmanından” baskı gören erkeğin oyuncağı oluyor. Kadın savaşan erkekler arasında namus, savaşan erkekler arasında topraktan çok korunması gereken ganimet!
Ancak bugün katilamların yaşandığı bölgede kimsenin hesaplayamadığı , tahmin edemediği bir gerçeklik var. Kadınlar, artık boyun eğen değil artık özgürlük mücadesinin saflarında en öndeler...
Neden mi? Kendi dillerini konuşmak için. Çocuklarıyla birlikte yaşayabilmek için. Dinle istismar edilmemek için. Söz ve karar sahibi olabilmek için. Çalışmak için örneğin. Çalışıp kazanabilmek için. IŞİD’in kadın sünnetine “hayır” demek için... Birilerinin malı, namusu olmamak için... Ve herşeyden önemlisi özgür bir coğrafyada, bu zamana kadar adı gericilik, kadın katliamı, kadın düşmanlığı, hak yoksunluğu ile anılan bir coğrafyada kadınların mücadelesi ve kazanımları üzerine kurulan aydınlık bir gelecek kurmak için... Sadece kendileri için de değil, bütün bir coğrafyanın kadınları için...
Kadınlar bugün yok edilmeye karşı var olma mücadelesi veriyor. Tankları ve ağır silahları ile vuramayan IŞİD’in kadınları vurmaya çalışmasına karşı kadınlar siper oluyor.  Ve bu yüzden “biz buradayız sesimizi duyan var mı?​” diye soruyor.   

TARİHİN KADIN ELİYLE YAZILDIĞI O ANDA...
İşte bu yüzden sınırın hemen öte yanında verilen sesi duymamız gerekiyor. Artık itiraz eden , kadınlığı için mücadele eden, tehdit olarak görülen kadınların asıl olarak ne için hayatlarını ortaya koyduklarını bu yakada da anlamamız ve destek olmamız, kadınlığımız özgürlüğümüz için bizim de mücadele etmemiz gerekiyor.
Sınır kapısında Rojavalı kadına tecavüz ederek tüm kadınlara mesaj veren ya da çocuklarının gözü önünde Suad Derviş’i öldürererek “sonunuz bu olur” diyenlere karşı,  barışın sesi olmak isteyen tüm kadınların sesini bu çığlıklara katması gerekiyor.
Suruç’ta sınırda kurulan çadırda Kürt kadınlarının sırayla nöbeti devralmaları hatta “korkmuyoruz” diyerek tüm olacaklara göğüs gererek öte yana geçmeleri bu yüzden çok kıymetli. Türkiye’de yürütülen müzakere sürecinin önemli bir ayağı olarak görülen Rojava‘daki gelişmeler yakanın bu tarafındaki kadınları da bu yüzden ilgilendiriyor. Ancak bu meseleyi kendimizden azade tutan “bizler” için de tüm bu yaşananların anlamı var. Çünkü savaş, günü geldiğinde kimlik tanımıyor. Kadınlığınız sizi, tüm o çukurun içinde taraflar için bir “silaha” dönüştürüyor. Hem bu ama en çok da tarihin yeniden kadınlar tarafından yazıldığı Kobani’de kadınların devrimi ve mücadelesi önümüzde en yakın ders! Ve sahiplenilmesi gerekli en değerli hazine olarak karşımızda duruyor.
İşte bu yüzden adı Kobani olan, adı Gazze olan kadınlar haber sitelerinde özel cümlelerle süslenmiş hikayeler olmaktan çıkmalı. Tam da bundan her yere bulaşan kan kadınların ellerinde olmamalı!

Evrensel'i Takip Et