Yola çıkmaya hazır olalım
Temmuz ayının ortalarında bir çağrı dolaşmaya başladı. Önce tek tek başlayan, sonra bütün ülkeyi kaplayan bir çağrıydı bu. “Kadın Cinayetlerine Karşı Meclis Olağanüstü Toplansın” diyordu kadınlar...
İlke IŞIK
Temmuz ayının ortalarında bir çağrı dolaşmaya başladı. Önce tek tek başlayan, sonra bütün ülkeyi kaplayan bir çağrıydı bu. “Kadın Cinayetlerine Karşı Meclis Olağanüstü Toplansın” diyordu kadınlar. Niyeydi bu çağrı dememize hiç gerek yok tabii ki. Kadınlar öldürülüyor çünkü. Sokak ortasında, evde, işyerinde, koruma altında, sığındığı ailesinin yanında... Durmak bir yana giderek artıyor kadın cinayetleri ve bir katliam boyutuna ulaşmış durumda.
İşte temmuz ayında da her gün ama her gün cinayet haberlerini okuduk ve izledik. Hani günde üç kadın öldürülüyor diyorduk da, bazıları “abartıyor bu kadınlar” diyordu ya, işte bunun tam da gerçek olduğunu gördük her birlikte. Bir gün içinde öldürülen üç hatta dört kadın oldu. Bütün bunlar yaşanırken yetkililerden bir şey diyen oldu mu? Tabii ki hayır! Bu sebeple de yeniden ses yükseltmek kaçınılmaz hale geldi.
Ülkenin dört bir yanında güçlü ve etkili eylemler örgütlendi. Çok kısa bir zaman dilimi içinde hem de temmuz sıcağında boşalmış şehirlerde. Şimdi ise sonrasını düşünmenin zamanı!
ŞİMDİ NE NAPACAĞIZ?
20 Temmuz günü ülkenin dört bir yanında kadın cinayetlerine karşı Meclisi göreve çağırdık. Kamuoyu yaratma, ses çıkarma, dikkatleri çekme açısından başarılı bir eylemdi. Ancak eğer Meclis toplansın diye çıktıysak yola, buradan yürümek durumundayız.
Kadın cinayetlerine karşı artık basın açıklamaları yapmanın ötesine geçmemiz gerektiği su götürmez bir gerçek. Elbette ki burada eylem yapmak önemsizdir demek istemiyorum. Ama milyonlarca kadının yaşadığı şehirlerde birkaç yüz kişilik eylemlerin derdimize derman olmadığı ortada. Bugün kadın kitlelerinin bu mücadeleyi yürütebilecekleri olanak ve araçları geliştirmek, evinde oturan ve sadece izleyen kadınlarla birlikte yürümeyi başarmak durumundayız.
“Meclis olağanüstü toplansın” diye başladığımız 20 Temmuz eyleminin devamını bir nevi kampanya gibi örgütlemek, mahallerde, işyerlerinde, okullarda, üniversitelerde bu çalışmanın ayaklarını örmek yapmamız gereken ilk iş. Kadın cinayetlerine ve kadına yönelik şiddete karşı mücadeleyi her kadının katılabileceği biçimde genişletmek, yerellerde somut taleplerle birleştirmek son derece önemli.
Meclis’in olağanüstü toplanması, kadın cinayetlerini tartışmasının sağlanması, bununla birlikte şiddete ilişkin yasaların etkin uygulanması, haksız tahrik indirimi uygulamasına son verilmesi, kadının şiddete karşı korunması için kapsamlı bir mekanizma oluşturulması gibi taleplerle birleşen imza kampanyaları, standlar, bildiriler, afişler, toplantı ve etkinlikleri içeren renkli ve hareketli bir süreç örgütleyebiliriz. Yerellerde örneğin ilçelerde sığınmaevi, kadın danışma merkezleri gibi talepleri belediyelere yöneltmek kadın cinayetlerine karşı mücadelenin her birimiz için somutlanmasını da sağlayacaktır.
HER YERDE YANYANA GELMELİYİZ
Evet, öldürülüyoruz, şiddete uğruyoruz, berbat bir hayat yaşıyoruz... Bunları sürekli paylaşmak ve kadınlara mücadele çağrısı yapmak artık derdimize derman olmuyor. Ne yapacağız peki? Her birimiz kendimize ve birbirimize bunu soruyoruz aslında. Bu soruya daha somut yanıtlar verebilmek için her bir kadının içinde olacağı, yürüteceği ve kendi mücadele araçlarını oluşturabileceği genişlikte bir faaliyeti örgütlemek gerekli.
Bunun için cesaretle ve çekinmeden geniş birliktelikler kurma yoluna girişmeliyiz. İlçelerde, semtlerde, hatta mahallelerde bu birliktelikler için bir dolu olanak bulunabilir. İşyerlerinde sendikalarda kadın örgütlenmesini geliştirebiliriz. Üniversitelerde, liselerde kadın kulüpleri, birlikleri kurabiliriz, var olanları daha etkin ve ortak hareket ettirebiliriz. Şiddete ve cinayetlere karşı Meclis’i toplamaya, yasal düzenlemeleri etkinleştirmeye çalışırken, bulunduğumuz yerde yan yana gelmeyi, örgütlenmeyi sağlamak asıl başarımız olacak.
20 Temmuz günü yapılan eylemlerin ülke genelindeki yaygınlığına bakıldığında çeşitli kadın derneği çalışmalarının olduğu illerde kadınların cesaretle sokağa çıktığını gördük hep birlikte. Kayseri’de, Dersim’de, Kocaeli’de ve sayamadığımız birçok yerde. Pendik Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğindeki kadınların mahallede şiddete uğrayan Gönül’ün davasını nasıl sahiplendiğini biliyoruz örneğin. Mamak General Zeki Doğan Mahallesinde kreş ve sığınmaevi açılmasını sağlayan muhtarlık çalışmasının ardından devam eden dernek çalışmasının kadınları nasıl heyecanla bir arada tuttuğu da malumumuz.
HEM MERKEZİ HEM YEREL
Tam da bu noktada kadına yönelik şiddetle ve cinayetlerle mücadelede, kadın örgütlerinin oluşturduğu platformlarla birlikte hareket etmenin önemini yeniden vurgulamak gerekiyor. Kadın hareketinin birleşik ve kitlesel olarak sokağa çıkması, görünür olması, taleplerini dillendirmesi son derece önemli ve değerlidir. Bugüne kadar başarılı işler yapıldığını da biliyoruz. Şimdi her ikisini de birleştirme görevi bekliyor bizi; merkezi iş ve eylemlerle birlikte yerelleşen bir kadın hareketi. 20 Temmuz bunun olanaklarını sunuyor bize. Artık bunu ilerletme zamanı. İlerleyen aylarda Meclis’i hedefleyen büyük yürüyüş ve eylemler gündeme gelecek gibi... Yola çıkmaya hazır olalım. Kadının sesinin duyulmasını istemeyen bir dünya isteyenlere inat, gülüşlerimizi ve kahkahalarımızı da yanımıza almayı unutmayalım. O halde kolay gelsin hepimize.