Üç dilde mücadele çağrısı; Patronlara karşı birleşelim
DOSYA: Suriye'den Çağlayan'a
HAZIRLAYANLAR: Bülent KEPENEK / Vedat YALVAÇ
Çağlayan’daki son durağımız, Çağlayan Tekstil İşçileri Derneği. Derneğe giderken kafamızdaki onlarca soru arasından en çok öne çıkan, giderek artan, hatta alttan alta kışkırtıldığını gözlemlediğimiz yabancı düşmanlığı. Zira Antep ve Adana’da olduğu gibi ekonomik nedenlerin tetiklediği bu düşmanlık, milliyetçi ve ırkçı kışkırtmalarla beslenince ciddi sonuçlara yol açabiliyor. Çağlayan’da da geçmişte Kürtlere yönelik yaşanan ayrımcı hatta düşmanca tutumlar, şimdilerde Suriyelilere yönelmiş durumda.
Birkaç gündür yaptığımız görüşmelerin yarattığı bu ve benzer düşüncelerle geliyoruz derneğin kapısına. Dernek atölyelerle dolu bir iş hanında, mütevazı bir ofise sahip… Çağlayan tekstil işçileri, tekstil patronlarının karşısında haklarını örgütlü bir şekilde savunmak için kurmuşlar bu derneği. Yıllardır atölyelerde yürüttükleri faaliyetlerle çeşitli sorunlara karşı örgütlenmeye çalışıyorlar. Sendikalaşma, düşük ücret, güvencesiz çalışma gibi sorunlarda sürdürülen faaliyetlerin yanı sıra derneğin çağrısıyla her yıl Çağlayan’da 1 Mayıs kutlaması yapılıyor örneğin.
SURİYE’DE SAVAŞANLAR BURADA BİRLİKTE ÇALIŞIYOR
Son dönemde Suriyelilerin gelişiyle birlikte Çağlayan’da göçmen işçi sayısı artınca, dernek farklı misyonlar da üstlenmek zorunda kalmış. Türkiyeli ve göçmen işçilerin ortak mücadelesini örgütlemenin yanı sıra göçmen işçilerin barınma, sağlık ve tercümanlık gibi işlerine de yardımcı olmaya çabalıyorlar. Tabi Arapça bilen dernek üyesi işçilerin bunda önemli bir rolü var.
Dernek yöneticilerinden Ali Atar, Hataylı. Çağlayan’da birkaç gündür yaptığımız görüşmelerde tercümanlığımızı yaptı. Sadece bizim için değil, Suriyeli işçilere sürekli tercümanlık yapıyor Ali.
Suriye’deki iç savaşta birbirlerine karşı savaşanların burada birlikte çalıştıklarını, aradaki düşmanlığın kalktığını söyleyen Ali, “Aynı dili konuştukları için hepsi ekmek derdinde birleşmiş durumda” diyor.
Göçmen işçilerin derneği nereden tanıdığını soruyoruz. Yine dernek yönetiminde olan Bahadır Kılıç yanıtlıyor: “Yıllardır yaptığımız çalışmalar nedeniyle Çağlayan’daki işçiler zaten tanıyor derneğimizi. Suriyeliler geldikten sonra onlara yönelik de çalışmalarımız oldu. Derneğimiz kulaktan kulağa yayılarak Suriyeli işçiler arasında da tanındı.”
Göçmen işçilerin derneğe daha çok bireysel sorunlarının çözümü için geldiklerini söyleyen Bahadır, “sınır dışı edilme” korkusuyla örgütlü mücadeleden çekindiklerini belirtiyor. Geçtiğimiz 1 Mayıs’ta Arapça, Türkçe ve Kürtçe olmak üzere üç dilde çağrı yaptıklarını hatırlatan Bahadır, Arapça dövizleri Arap işçilerin yazdığını, bir kez de Türk, Kürt ve Arap işçilerin ortak bir direniş gerçekleştirdiğini ama bunun henüz çok yaygınlaşmadığını aktardı.
PATRONLAR RAHATLADI
Dernek yöneticilerinden Leyla Güzel’in anlattıkları, bu birlikteliğin bir an önce sağlanması gerekliliğine işaret ediyor. Çünkü Suriyeli işçilerin gelmesi, patronları sadece ücretler konusunda değil başka açılardandan da rahatlatmış! Leyla’nın verdiği örnek çarpıcı: Patronlar, derneğin her yıl Çağlayan’da yaptığı 1 Mayıs kutlamasına işçilerin katılmalarından ürkerek atölyeleri kapatıp gidermiş. Bu yıl Suriyeli işçi çalıştıran patronlar, işçi bolluğu var diye çalışmaya devam etmişler. “Gelen birçok işçi geri dönmeyi düşünmüyor. Çünkü savaşın daha uzun yıllar devam edeceğini düşünüyorlar. O yüzden buraya adapte olmak istiyorlar. Özellikle barınma ve çalışma izni konusunda devletten beklentileri var” diyen Leyla, eğer Suriyeli işçilerle Türkiyeli işçiler birlikte mücadeleyi geliştiremezlerse yabancı düşmanlığının yükselebileceği uyarısında bulunuyor.
ASIL DÜŞMAN
Türkiyeli işçilerin de aslında Suriyeli işçilerden farkı olmadığını söyleyen Leyla, “Suriyeli’de kaçak çalıştırılıyor biz de... Onların da sendikası sigortası yok bizim de… O yüzden aslında bir araya gelebilmemiz daha kolay” diyor.
Dernek yöneticileri Türkiyeli işçilerin göçmen işçilere yönelik tepkileriyle ilgili olarak “durumun kötüye gittiğini” söylüyor. Suriyeliler gelmeden önce 120 lira olan yevmiyeler 70 liraya düşmüş. “Bu yüzden burası da Antep ve Adana’daki gibi patlamalara gebe ama biz bunun olmaması için, işçilerin kardeşliğini ve birliğini sağlamak için, içlerinde biriken bu öfkeyi gerçek düşman olan kapitalist sisteme yöneltmek için elimizden geleni yapacağız” diyorlar.
ÖZEL KIŞKIRTMA VAR
“Suriyelilerin taksicileri gasp ettiği” gibi dedikodularla insanların kışkırtılmaya çalışıldığını dile getiren Bahadır …. , “Aslında sorunların hepsi ekonomik ama insanlar farklı yönlere çekilmeye çalışıyor” diyor. Bahadır, dernek olarak bu tür kışkırtmalara karşı yaptıklarını şöyle anlatıyor: “Öncelikle işçilere, işlerini kaybetmelerinin ve ücretlerinin düşmesinin nedenini Suriyeli işçiler olmadığını anlatıyoruz. Patronlar bu durumu bir fırsata çevirmeye çalışıyorlar. Biz de Kürt-Türk-Arap işçileri ortak mücadeleye çağırıyoruz. Yazdığımız bildirilerde ve afişlerde sürekli bu yönde çağrılar yapıyoruz. Yaptığımız çalışmalar göçmen işçileri çok etkiliyor. Bazı Suriyeli işçiler, döviz ve bildiri yazma çalışmalarına katıldı ve kendi taleplerini yazdı. İşçiler her sorunda bizi arıyor, kaçak çalıştırıldıkları için devlete başvuramayanlar yanımıza geliyor, ücretlerini tam almak ve iş güvencesi istiyorlar…”
NİZAR’DAN SENDİKALARA: BİZE SAHİP ÇIKIN!
Derneğe gittiğimizde yöneticilerin yanı sıra, Suriyeli bir işçi de bekliyordu bizi. Suriye’de tekstil atölyesi olan Nizar’ın pasaportu var, ama ailenin diğer üyeleri ölümü göze alarak kaçak yollardan gelmiş buraya. Bu yüzden birçok işçi gibi bir iş bulduğu, karnını doyurduğu için kendisini şanslı hissediyor ve ne patronlardan ne de hükümetten bir şey beklemeye hakkı olduğunu düşünüyor. Şimdiki işyerinden memnun Nizar, düşük de olsa en azından bir ücret alabildiği için. Daha önce çalıştığı yerlerden bazılarında ya parasını kesmişler ya da hiç ödememişler.
Parasını alamayan Türkiyeli işçilerin eylem yaptığını, “makineleri kaldırdığını” ama kendilerinin ses çıkaramadığını, bu nedenle her şeyin patronların insafında olduğunu söylüyor. Patronlardan yana bu kadar sıkıntı çekse de bugüne kadar Türk işçilerden herhangi bir olumsuzluk görmediğini söyleyen Nizar’ın, hakları konusunda ise herhangi bir bilgisi yok. Göçmen işçilerden sıklıkla duyduğumuz şu cümleyi tekrar ediyor: “Biz savaştan kaçmışız, ne hakkı?”
Sigorta isteyip istemediklerini sorduğumuzda ise biraz alaycı bir gülümsemeyle “Sigortanın ne olduğunu bile bilmiyorum. Benim pasaportumu uzatmadılar, şimdi tek derdim o. Ne yapacağımı düşünüyorum” diyor. Sohbet ilerledikçe sigortasının ve diğer haklarının olmasını elbette istediğini ama göçmen olduğu için bu hakları talep ederse durumunun riske girmesinden korktuğunu belirtiyor.
Suriye’de sigortalı çalıştığını ama sendikalı olmadığını, 1 Mayıs gibi günleri sadece devletin kutladığını, işçilerin çalışmaya devam ettiğini anlatan Nizar, işçiler daha bilinçli olduğu için burada kalmak ve burada evlenmek istediğini dile getiriyor. Türkiyeli işçilerden ve sendikalardan kendilerine sahip çıkmalarını istiyor.
BİTTİ
Evrensel'i Takip Et