17 Ağustos 2014 10:24

ABD’nin IŞİD’le dansı: Bölünme mi birlik mi?

Irak Başbakanı Nuri el Maliki dayanamadı. İstifasını geçtiğimiz günlerde açıkladı. Hemen öncesinde yaşananlar, Irak’ta Maliki’nin gidiş yolunun son büyük taşının, IŞİD’in Musul işgali ve sonrasındaki gelişmeler tarafından döşendiğini gösterdi. Ya da zaten; IŞİD, Maliki’ye kapıyı çoktan göstermişti. Tabi... Vekaleten...

ABD’nin IŞİD’le dansı: Bölünme mi birlik mi?
Paylaş

Arif KOŞAR

Irak Başbakanı Nuri el Maliki dayanamadı. İstifasını geçtiğimiz günlerde açıkladı. Hemen öncesinde yaşananlar, Irak’ta Maliki’nin gidiş yolunun son büyük taşının, IŞİD’in Musul işgali ve sonrasındaki gelişmeler tarafından döşendiğini gösterdi. Ya da zaten; IŞİD, Maliki’ye kapıyı çoktan göstermişti. Tabi... Vekaleten...

Asaleten gösterense ABD idi... Maliki’nin başbakanlığını; Sunni cephesi kesin olarak reddetmiş, Federe Kürdistan Başkanı Mesut Barzani de defalarca Maliki’nin başında olduğu bir hükümette yer almayacaklarını açıklamıştı. Sykes-Picot’tan kalan bir anıya dönüşme tehlikesine giren ‘Irak’ın birlik ve bütünlüğü’nün tek olası yolu; Maliki dışında bir başbakanın belirlenmesiydi. ABD’nin de uzun zamandır sürdürdüğü baskılarla; yeni Kürt Cumhurbaşkanı Fuad Masum, Irak Meclis Başkan Yardımcısı Haydar el İbadi’yi yeni hükümeti kurmakla görevlendirildi. Şii Hukuk Devleti ittifakı da, liderleri Maliki’yi saf dışı bırakarak İbadi’yi bu göreve aday göstermek zorunda kaldı. İbadi’nin Maliki’ye göre “daha ılımlı ve kapsayıcı bir lider” olduğu vurgusu öne çıkıyor.

Ve İbadi’nin önündeki temel görev: Kürtleri ve Sünnileri kapsayacak bir hükümet kurmak, yerel aşiretlerle barışmak; IŞİD’i bölgeden temizlemek... Böylece ABD ile işbirliği içinde ‘arzı aksatmayacak’ istikrarlı bir petrol bölgesi haline gelmek...

En sıcak mesele bilindiği üzere IŞİD... New York Times Yazarı Thomas Friedman’ın ABD Başkanı Barack Obama ile yaptığı röportajda söyledikleri, Irak’ta 9 Haziran’dan beri devam eden IŞİD saldırılarının anlam ve önemini gösterdiği gibi; 1 aydır masanın üstündeki duran 180 derece zıt analizlerin hepsini tek bir tekmeyle dağıttı... Masa dağıldı, oyun da bitti:
“IŞİD Irak’ta yükselişe geçer geçmez hava saldırılarına hemen başlamadık. Çünkü böylesi bir müdahale Başbakan Nuri Maliki’nin üzerindeki baskıyı alırdı. Maliki ile diğer Şii yöneticileri şu şekilde düşünmeye cesaretlendirirdi: ‘Aslına bakılırsa diğer kesimlerle uzlaşmak zorunda değiliz. Herhangi bir karara varmak zorunda değiliz.’ Irak’taki her gruba söylediğimiz şey şudur: ‘Uzlaşıya dayalı birleşik bir Irak Hükümetini kurmaya ve sürdürmeye istekli ve hazır olduğunuzu bize göstermeniz gerekecek. Mezhepçi olmayan fonksiyonel bir güvenlik gücünün inşasına devam etmeye istekli olduğunuzu bize kanıtlamanız gerekecek.’”

Emperyalist hesapların basın mülakatlarında tek tek anlatıldığını iddia etmesek de; bu açık sözlü ifadeler, “daha fazla ne yapabilirler ki” diye düşündürüyor. Başkan Obama; açıkça; IŞİD’e, Irak Başbakanı Maliki’yi devredışı bırakmak için göz yumulduğunu söylüyor.

ABD’nin IŞİD’e göz yummasına ilişkin başlıca iki tez mevcuttu: Birincisi; ABD, İran’la yakın ilişkiler kuran, Çin’le büyük iktisadi projelere imza atan Maliki’nin yönettiği bir Irak’tan rahatsız. Irak’ın kuzeyinde, eski Saddamcılar ve Sunni aşiretlerle ittifak halindeki IŞİD hakimiyeti Maliki’nin yerine daha ılımlı ve (ABD’yi) ‘kapsayıcı’ bir Irak hükümetini gündeme getirebilir. ABD de IŞİD’e karşı hayırhah bir tutumla Maliki’yi köşeye sıkıştırma hamlesi yapıyor.

kincisi: ABD, IŞİD’i sessiz kalarak ya da göstermelik bir tepkiyle destekleyerek Irak’ın Kürdistan, Sunni Araplar ve Şii Araplar arasında üçe bölünmesini planlıyor. IŞİD Irak’ı ortadan karpuz gibi bölmesi zaten kuzey ile Şiilerin yoğun olarak yaşadığı güneyi birbirinden koparıyor. Böylece ABD, en azından kendine bağlı bir Kürdistan ve Sunni Irak’ı garanti altına almak istiyor.

Obama’nın açıklamasıyla; birinci tez kısa vadede doğrulanmış oldu. İkincisi ise, Irak merkezi yönetimi; ABD ile ilişkilerinde makul davranmazsa... Her zaman cepte duruyor...

ÜÇE BÖLÜNME YAKIN HEDEF Mİ?

Siyasal birlik olarak Irak; bir bakıma “tarihsiz” bir devlet... Bugün epeyce zayıflamış olmakla birlikte, olduğu kadarıyla uluslaşma 1920 sonrasındadır. 1916 yılında İngiltere ve Fransa arasında Osmanlı topraklarının pay edilmesi; bölgenin etnik ve dinsel yapısı gözetilmeden sınırların cetvelle çizilmesi sonucu ortaya çıkmış siyasi sınırlara sahip bir ülkedir. Başına Kral Faysal geçirilmiş; İngiliz egemenliği yıllarca sürmüştür. İşte Baas ideolojisinin yaygınlaşmasıyla hızla yayılan Arap milliyetçiliği, İngiltere’ye; emperyalist hesaplara ve hatta Siyonizme öfkeyle birlikte Irak milliyetçiliğiyle birleşti. Bu yeni ‘Iraklı’ kimliği; Baas propagandasında epeyce bir yer ettiyse de, her tümsekte iktidarın dışında kalan Kürtler ve Şii Araplar için vazgeçilebilir oldu. Ama iktidarda olmak; her zaman “siyasi birliği” korumayı gerektirdi...

IŞİD’in masabaşı çizilmiş bu sınırları; Irak ve Suriye’nin tam göbeğinden yarması; burada bir Sunni devlet oluşumuna fiilen yol alması büyük bir tarihsel ihanet olmasa gerek... Sonuçta bu sınırlar “Allah’ın emri” değil.

Peki; ABD, Irak’ın bu biçimde üçe bölünmesini ister mi? Ya da istedi mi? IŞİD’e ilişkin sessizliği bölünme için miydi?

ABD istihbarat ve strateji örgütlerinin Obama’ya düzenli olarak sundukları raporlarda bu olasılığın gündeme getirildiği kesin... Ancak bunun yakın vadede, en azından şimdilik tercih edilen bir seçenek olmadığı da açık:

Birincisi; ABD’nin tüm yetkilileri ve Dış İşleri Bakanı John Kerry; Irak’ın üçe bölünmesi bir yana; Federal Kürdistan’ın bağımsızlığını ilan etmesinin bile oldukça erken olduğunu defalarca tekrarladı. İsrail Başbakanı Netenyahu’dan aksi yönde işaret gelmesine rağmen...

İkincisi; Obama röportajında; açık bir biçimde; IŞİD’e; Maliki’yi sıkıştırmak; ABD’nin hesapları açısından daha kapsayıcı bir hükümete zorlamak amacıyla göz yumduklarını söyledi. Bölmek için değil, sıkıştırmak için. Ve amacına da ulaştı. Maliki, bir anda ve kimse ne olduğunu anlayamadan koltuğunu; ABD’nin de desteğiyle İbadi’ye bıraktı.

Üçüncüsü; ABD; Suriye cephesinde Özgür Suriye Ordusu’nun zayıfladığı, IŞİD gibi radikal İslamcı örgütlerin giderek güçlendiği ve Esad karşısında zafer umudunun kalmadığı 2013 başından beri silah tedarikinde oldukça dikkatli davranmaya çalıştı. Muhalefetin ağır silah talebine “el-Kaide’ye gider” kaygısıyla temkinli yaklaştı. Bu konu nedeniyle Türkiye’yi; gizli ve açık bir biçimde eleştirdi. Esad sonrasında ABD’ye yeminli düşman bir şeriat devletini göze almadı. Hele Ortadoğu’da... Yani, ABD; Esad’a ve Maliki’ye, hatta Barzani’yle birlikte Rojava’ya karşı IŞİD’e göz yumsa da, bazen sessiz destek, bazen silah desteği verse de; IŞİD’le ‘bir devlet’ olarak ittifakı düşünmedi..

Dördüncüsü; IŞİD içinde bir çok ajan bulunduğuna şüphe yok. El Kaide’deki gibi bu ajanların, doğrudan ABD ile değil; kendilerine destek veren Suudi Arabistan istihbaratı ile ilişkili olması (ki bunların da önemli bir bölümü CIA ile ilişkili); ABD ile bağlantının bu biçimde dolaylı kurulması da mümkün. Tabi aksi de...
ABD’nin, IŞİD içinde ajanlarının bulunması; hatta Snowden’in iddia ettiği gibi İsrail ve ABD eliyle kurulmuş olması; ABD’nin IŞİD’in bölgede bir devlet kurmasına izin vereceği anlamına gelmez. IŞİD gibi örgütler, evet, emperyalizmin yaramaz çocuğudur; ama emperyalizm Ortadoğu gibi petrol arzı açısından müthiş ve müthiş önemli bir bölgede işini yaramaz çocuklara bırakmaz. Çünkü yaramaz çocuklar evden kaçabilir...

ABD’nin IŞİD’le gayri resmi diyalogu “bir IŞİD devleti kurmak” değil, istikrarsızlık yaratmak içindir. O nedenle IŞİD’in devlet olmuş hali ya da Federe Kürdistan’a gireni değil, Suriye’deki gibi “ortalığı karıştıranı” makbuldür.

YENİ BİR SKYES-PICOT MU?

Bütün bunlara rağmen yeni bir Skyes-Picot olmaz mı?

Elbette olabilir... Ama iki unsuru gözden kaçırmadan...

Bir: ABD’nin Irak’taki yeni İbadi aşısı da tutmazsa... Bölünmenin önündeki son koalisyon umutları biterse... Sonuçta bu sınırlar ABD için de “Allah’ın kelamı” değil. Birden bire “ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı”nın yılmaz savunucusu haline gelebilir.

Aşı tutarsa; ABD için IŞİD’in en azından Irak’taki ‘güçlü’ misyonu biter. İşte o zaman Irak ordusu, IŞİD’e şimdilik destek veren aşiretlerin de katılımıyla ve elbette ABD’nin silahlarıyla IŞİD egemenliğine son verir. IŞİD’in toplumsal gücünü sağlayan aşiretler de, tıpkı 2011 Felluce’sindeki gibi; bir ABD uzlaşısıyla IŞİD’in yüzüne bile bakmaz hale gelir.
İki: Sykes Picot; emperyalistlerin bir planı olarak Ortadoğu’ya dayatıldı. Ancak bugünün Ortadoğu’su 100 yıl öncesinden farklı. Rojava başta olmak üzere kendi geleceğini belirleme konusunda irade gösteren halklar var. Ve bu halkların her gelene “başım üstüne” demesini beklemek büyük bir yanılgı olur.

ÖNCEKİ HABER

Çocukluğum öldü sanki…

SONRAKİ HABER

Pusuda yatan sıradan faşizm ve Suriyeli mülteciler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa