\'Erkek işi\' safsatasıyla da savaşan; Dünya savaşlarında kadın casuslar
Duygu AYBER
“Savaşın yükünü ve dehşetini en ağır kadınlar hisseder”
Hiç de yabancı olmadığımız bir söz aslında. İster sivil cephede, ister işgal edilmiş bir bölgede olsun savaş, kadınların hayatını derinden etkiler. Taciz, tecavüz, açlık vs. bir yana, evi ve aileyi çekip çevirmekle yükümlü kılınan kadınlar, savaş dönemlerinde bunun bedelini iki kat ağır ödemiş; cephede oğlu, eşi, babasıyla birlikte yer almak istediğinde “beceriksiz” cins olarak addedilmiş, fabrikada üretime katıldığında ise bin bir türlü zorlukla baş etmek durumunda kalmıştır. 20’inci yüzyılda dünya savaşlarının ortaya çıkmasıyla birlikte ise, kadınların savaşlara dolaylı yollarla da olsa katılımı artmıştır. (Sayıları 1 milyona yakın Sovyet kadını, İkinci Dünya Savaşı’na erkeklerle eşit koşullarda katıldı. Bu savaşta yer alan kadınlar yalnızca hayat kurtarıp yaralıları tedavi etmediler. Keskin nişancı oldular, köprüler uçurdular, iz sürdüler, öldürdüler*)
Savaş döneminde ister tarımda ister fabrikada olsun, kadınların erkekler tarafından ve erkeklere göre tanımlanmış iş alanlarına girmesi hep eleştiriyle karşılandı. Erkeklerle aynı işi aynı ölçüde emek harcayarak yapmalarına rağmen, kadınlara hep daha az ücret ödendi veya hiç ödenmedi! Özellikle kadınların işe alınmasının, erkeklerin koşullarını ve maaşlarını kötü etkileyeceğinden korkan erkek işçi sendikacıların ayrımcılığına maruz kalan kadınlar, erkeklerin “hatırı sayılır” önyargısına rağmen geleneksel “kadının yeri evidir” görüşüne meydan okudular.
KADIN, SAVAŞ, CASUSLUK...
Her iki dünya savaşı sırasında da kadınlar; cephede hemşire, doktor, aşçı vs. gibi görevlerle çeşitli roller üstlendiler evet ama, bilindiği üzere savaşlar yalnızca meydanlarda yapılmıyor. Nitekim dünya savaşlarında da, “casusluk ve istihbarat toplama” adı altında sivil cephede de gizli bir savaş yürütüldü. Ve bu sivil savaşlarda, asla bu mesleğe uygun olmadığı düşünülen kadınlar, başrolü oynadı desek abartı olmaz. Özellikle Birinci Dünya Savaşı sırasında, bugün adları neredeyse hiç bilinmeyen pek çok kadın casus, düşman işgali altındaki bölgelerde taraf olduğu ülkeye istihbarat sağlamak üzere hayatını tehlikeye attı. Ancak şaşırmayacağınız üzere, işin kendisinin doğası gereği gizli olmasının yanı sıra, bu kadınlar hak ettikleri takdiri görmediler ve başarıları göz ardı edilerek erkeklerin başarılarının gölgesinde bırakıldı.
HAK MÜCADELESİ TARİHİ
İngiliz araştırmacı ve Yazar Ann Kramer, Türkçe’ye Tülin Er tarafından çevrilen Dünya Savaşlarında Kadın Casuslar adlı kitapta meseleye el atarak, işte bu kadınların hikayelerini anlatıyor: Dünya savaşlarında görev yapmış ve isimleri hak ettikleri ölçüde anılmayan kadın casusların hikayesi...
Kramer’in ciddi bir arşiv çalışması süreci sonrasında yayına hazırladığı bu kitap, silahların gölgesinde sürdürülen yaşamları anlayabilmek açısından da okunmaya değer. Popüler kültürün cinsel obje olarak klişeleştirdiği kadın casusların aslında, her iki dönemin de koşulları göz önüne alındığında, kendilerini tehlikeye atarak deneyimledikleri başarıları gözler önüne seriyor. “Erkek işi” safsatasının aksini kanıtlayan hikayelerin peşine düşüyor bir bir... Kadınların yaşı ne olursa olsun edep sınırları içerisinde davranmaları beklenen dönemlerde; evde, fabrikada, sokakta, cephede verdikleri mücadeleye tanıklık ediyor aslında.
Belki bir solukta okuyamayacaksınız ama bitirdiğinizde, dünyanın en çetrefilli ve tehlikeli mesleğinin casusluk olduğu sonucuna varmanın ötesinde, savaş dönemlerinde bile kadını ikincil konuma sürükleyenlere inat bu “casus” kadınların bir hak mücadelesi tarihini gözler önüne serdiğini göreceksiniz.
Savaşların daha da kötüleştirdiği yaşam koşulları ve yüzyıllar süren etkileri bir yana, eğer meslekler ve istihbarat dünyasına dair bildiğiniz her şey erkeklere ait ise, bu kitabı kesinlikle okumalısınız.
KADIN CASUS İMAJLARI
Hikâyenin ana kahramanlarını tanımak üzere kitabı önerelim, ama kitapta söz edilen başlıca iki klişe kadın casus imajına bir göz atalım...
Bu iki kadın imajından biri, askeri ya da başka gizli bilgiler öğrenmek için cinselliğini kullanan, yüzyılın bilinen en ünlü kadın casusu Mata Hari; bir diğeri ise kendini hiç ummadığı anda bu mesleğin içinde bulan Birinci Dünya Savaşı’ndan Edith Cavell. Kitapta çarpıcı bir kadın olarak tasvir edilen Mata Hari hakkında, Java tapınak dansından uyarladığı erotik dansı ve yarı çıplak sergilediği gösteri sayesinde pek çok hayran kazandığı ve kısa süre sonra casus olmanın ötesinde işlerle uğraştığı anlatılıyor. Hemşire Edith Cavell için ise, hakkında kullanılan “kadınlarda iyi olan her şeyi temsil eder” ifadesi dikkat çekiyor. Ancak bu kadın imajlarına ayrıntılı göz atıldığında, kadınların casusluk alanındaki gerçek becerilerinin ve cesaretlerinin küçümsendiğini görmek mümkün.
* Nazi İşgalinde Sovyet Kadınları, Svetlana Aleksiyevic, Evrensel Basım Yayın
KÜNYE
Kitabın adı: Dünya Savaşlarında Kadın Casuslar
Yazar: Ann Kramer
Çevirmen: Tülin Er
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
2014, 185 sf.
Evrensel'i Takip Et