Nasıl bir cumhurbaşkanı
Büyük devlet, lider ülke argümanlarıyla büyüyen Türkiye gençliği için Erdoğan’ın neo-Osmanlıcı söylem ve politikalarının da seçimlerde gençlik üzrinde oldukça etkili olacağını söylemek lazım
Kocaeli'den bir öğrenci
Türkiye halkları, işçi ve emekçileri, gençleri kısa bir süre sonra yeni cumhurbaşkanını seçecek. Diğer seçimlerden farklı olarak bu kez ilk defa cumhurbaşkanlığı seçim kanunundaki değişiklik ile beraber cumhurbaşkanı referandum ile belirlenecek. İki turda gerçekleşecek bu seçimin ilk turunda oyların yüzde 50’sinden fazlasını alan aday cumhurbaşkanı seçilirken, bu çoğunluğa ulaşılmadığı takdirde ilk oylamada en çok oyu alan iki aday ikinci turda tekrar halk oylamasına sunulacak.
Kamplaşma siyasetinin pençesinden kurtulan kesimler açısından seçimin yönteminin dışında kafaları kurcalayan bir soru daha var. Nasıl bir cumhurbaşkanı? Erdoğan’ın kendi siyasal-ekonomik hedefleri doğrultusunda kamuoyunun gündemine koyduğu başkanlık tartışmalarıyla birlikte de nasıl bir siyasal sistem?
YENİ BİR SEÇİM SÜRECİ
Dergimizde yazan çizen, dergiyi okuyan tartışan gençlerin birçok defa değerlendirdiği; polis terörü, Haziran direnişi, Soma katliamı, Kürt sorunundaki çözümsüzlük, özgürlüklerin bizzat iktidarın söylemleri ve pratiği ile kısıtlanmasından dolayı geniş gençlik kesimleri tarafından AKP’ye karşı yükselen hoşnutsuzluk ve alternatif arayışları ile bir seçim sürecinin daha içine girdik. Bu arayışta ise imkanlar ve bu imkanlar kullanılarak geliştirilen manipülasyonlar, alternatifin seçimi konusunda oldukça etkili rol oynuyor. Bu arayışı cumhurbaşkanlığı seçimlerine indirgeyerek karikatürize ettiğimizde Recep Tayyip Erdoğan, Ekmeleddin İhsanoğlu, Selahattin Demirtaş’ın yarışacağı atmosferde kendisine solcu, sosyalist, demokrat diyen birçok genç politikayı Erdoğan karşıtlığı ve halklar üzerinde yaratılan düşmanlıkla sınırlayan zihniyetin adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nu (istemeyerek de olsa) ‘reel politika’ uğruna destekleyecekmiş gibi gözüküyor.
HALKIN DEĞİL DEVLETİN ÇIKARLARI!
Eğitim kurumlarının her basamağına sirayet etmiş, halkın değil devletin çıkarlarının yüceliği, büyük devlet, lider devlet argümanlarıyla büyüyen Türkiye gençliği için Erdoğan ve partisinin neo-Osmanlıcı söylem ve politikalarının da seçimlerde gençliğin fikirleri noktasında oldukça etkili olacağını söylemek lazım. Tabi IŞİD’in Musul’da Türkiyeli’leri rehin almasına kadar giden sürecin taşlarının da bu politikalarla birlikte örüldüğü gerçeğinin gizlenmesi veya dile getirilememesi de ‘reel siyasetin’ etiği içinde kendine güzel bir yer buluyor.
Ve yine seçim sürecinde veya öncesinde imkansızlıklardan nasibini alarak her türlü manipülasyon ile birlikte bir fobi olarak halka dayatılmaya çalışılan HDP ve Selahattin Demirtaş...
İKİ ADAY İKİ ZİHNİYET
Özellikle CHP’ye yabancılaşan gençlik kesimleri açısından Selahattin Demirtaş’ın adaylığı ve söylemleri oldukça ilgi uyandırıyor. Türkiye’de herkesin demokrasiye ve özgürlüklere ihtiyaç duyduğunu söyleyen ve politikasını bunun üzerine kuran Selahattin Demirtaş, aslında Erdoğan ve İhsanoğlu’na karşı değil her ikisinin temsil ettiği politik etik boşluğuna, demokrasiyi belli bir mezhep, ırk ve patronların hakkı olarak gören zihniyete karşı seçimlere giriyor. Yani seçimlerde aslında iki aday-iki zihniyet’in yarıştığını söylemek daha doğru.
Nasıl bir cumhurbaşkanı sorusu da tüm bahsettiklerimizle birlikte daha kolay cevaplanıyor. Cinsiyetçi, mezhepçi ve ırkçı olmayan, demokratik, patronların değil işçilerin, emekçilerin haklarını gözeten, sadece söylemini değil mücadelesini de bu doğrultuda gerçekleştiren bir cumhurbaşkanı.
Tabi nasıl bir cumhurbaşkanı sorusu, nasıl bir siyasal sistem sorusunun dışında tartışılamaz. Emperyalistlerin ve sermayenin çıkarları doğrultusunda örgütlenmiş kapitalist bir devlette yukarıdaki özelliklere sahip bir cumhurbaşkanının olması tüm sorunları çözer mi, yoksa mücadele seçimlerle sınırlı tutulmamalı mı? İşte bu soru özellikle Haziran direnişinden beri gençlik içerisinde tartışılıyor ve cumhurbaşkanlığı seçimleri nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın tartışılmaya devam edecek.