21 Eylül 2014 08:14

Hem kel hem fodul

Yazımın başlığı için bu günlerde çok kullandığımız deyimlerden birini seçtim.(Fodul, üstünlük taslayan, kibirlenen kişiler için kullanılır.)Son yıllarda çoğaldı böyle kişiler…

Hem kel hem fodul
Paylaş

Cengiz BEKTAŞ*

Yazımın başlığı için bu günlerde çok kullandığımız deyimlerden birini seçtim.
(Fodul, üstünlük taslayan, kibirlenen kişiler için kullanılır.)
Son yıllarda çoğaldı böyle kişiler…
Ne demek istediğimi, Mimar Sinan üzerinden örneklemeğe çalışacağım:
Osmanlı mimarlığından söz ederken ilk düşündüğümüz kişi Mimar Sinan değil midir?
Mimar Sinan’ın bir yapıtını getirelim gözümüzün önüne. Örneğin Süleymaniye’yi… (Bir başka yapıtı için de geçerlidir söyleyeceklerim.)
Süleymaniye’nin birkaç özelliğini sayayım size:
Çözüme içten başlanmıştır. Çözümleri biçimlerini işlevden almışlardır. Tam Nazım Hikmet’in söylediği gibi, “öz”dür önce gelen, o kendi biçimini alıp çıkar ortaya… Bu ikisi birbirinden ayrılamaz… İçle dış birbirlerine tam uyarlar. İçini görseniz, dışını gözünüzün önüne getirebilirsiniz. Ya da tersi… Sinan’ın bu ilkesi Anadolu’nun Halk Yapı Sanatı’ndan gelmektedir. Bu nedenle halk, onu anladığı için sever…
Sinan’ın yapıları gerçekçidir, usa uyumludur (akılcıdır). Gereksiz cambazlıklara hiç kaçılmaz… Gereç, yapım yöntemi, yöreden seçilmiştir. Yapım yönteminde zorlama yoktur. Hiçbir gereç bir başkasının yerine kullanılmaz. Ahşap değil ama tıpkı ahşap ya da taş değil ama tıpkı taş diyemezsiniz onun kullandığı gereçler için…
Sinan’ın yapıları tutumsaldır. Gereksiz giderleri yoktur. Hem yapımda hem de kullanımda böyledir bu… Tek kuruş boşa gitmez.
Sinan her işçinin, emeğinin karşılığını almasına duyarlıdır. Bir işçinin emeğinin karşılığı olan bir kuruşu alamamasından kendini sorumlu bilir. Örneğin cami yapılarına bir kuruş haram girmez… Yoksa o camide kılınacak namaz sayılmaz…
Sinan’ın yapılarının en az yüzde 80’i kamusal yapılardır. Tüm halk yararlanır o yapılardan… ( Devletin, halkın parasıyla, kamudan çalınan yerlerde, arsalarda, özellikle başkalarının arsalarında- örneğin Mustafa Kemal’in öz malı olan arsalarda) yapılan bugünün yapılarıyla karşılaştırılamazlar...
Daha çok ayrıntıya girmeğe gerek var mı?
Şimdi, saydığım ilkelerle bu günün yapılarına bakın…
Önce yaptıranların kültür alt yapılarına, düzeylerine bakın…
Bugün Selçuklu’yu, Osmanlı’yı ağızlarından düşürmeyenler, gerçekten Selçuklu’yu, Osmanlıyı biliyorlar mı dersiniz? Bir Selçuklu yapısıyla, Osmanlı yapısını yan yana görseler aralarında ne gibi ayrım var bilebilirler mi?
Bugün yapılanların bizim kültürümüzle ilişkileri var mı?
Taç kapı ya da saçak yapmakla bir mimarlık yapıtı ayırt edilebilir mi?
Daha 21 yüzyıl önce Romalı Mimar Vitruvius, mimarlıkta aranacak nitelikleri şöyle sıralamıştı:
* Kullanışlılık…
* Sağlamlık…
* Güzellik…
Şimdi siz söyleyin, “kopya” güzellik olur mu? Geçmişten ya da bir başka iklimden kopyayla sizin ülkenizin çağdaş mimarlığı yapılabilir mi?
Bunlar gelenek gelenek derler de onun da ne olduğunu bilmezler. Gelenek, gelmekten gelen bir sözcüktür. Günümüze gelememiş bir şey gelenek olamaz. Geleneğin çizgisinde olabilmek için her şeyden önce çağdaş olmak gerekir demek ki… Çağdaşı yaratmayı bilmediği için geçmişin sandığını karıştırırlar kişiler…
Ginelemek olacak ya olsun, yeri geldi bir daha anlatayım:
Bir TV kanalından sormuşlardı: “Yeni yapılan camiler için ne düşünüyorsunuz?​”
Yayınlayacaklarının güvencesi karşılığı yanıtlamıştım:
“Mimar Sinan kalksa, bu gün yapılan camilere bakıp şöyle sorsa: Bre zındıklar, dört yüz yıl önce bıraktığım yerden daha bir adım atamadınız mı? Ardından da bir Osmanlı tokadı yapıştırsa, ne diyebilirler?​”
Oysa Sinan, ardından geleceklere güveniyordu!
Bugün kimileri görkem, gösteriş, tantana (şaşaa) ardında ne oldum delisi olmuşlarsa, bunların yaptıkları, yaptırdıkları yapılarla mimarlığımız tanımlanabilir mi? Bizim kültürümüzün, bizim iklimimizin kalıntılarına üç-beş çanak çömlek, yapıtlarına ucube diyenlerle nasıl anlaşabiliriz? Nasıl ölçü olabilirler bize?
Bu konuyu dilediğinizce genişletebilirim. Ama onlara bir şeyler anlatabileceğimden kuşkuluyum.

* bektas_cengiz@hotmail.com

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Gökdelen yalnızlığı

SONRAKİ HABER

Sinema da yemek de hikaye anlatır

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa