Kadınlar bir oldu, direndi, kazandı; darısı tüm Karadeniz'e...
Bugünlerde pek mutlu Büyüklülü kadınlar. Büyüklü neresi mi? Samsun’da, Karadeniz’e yakışır bir yeşillik içinde, “şirin” sıfatına bugünlerde “mücadeleci” yi de ekleyen bir köy Büyüklü...
Ezgi KAYA
Bugünlerde pek mutlu Büyüklülü kadınlar. Büyüklü neresi mi? Samsun’da, Karadeniz’e yakışır bir yeşillik içinde, “şirin” sıfatına bugünlerde “mücadeleci” yi de ekleyen bir köy Büyüklü...
Köylerine kurulması planlanan taş ocağına karşı üç yıldır mücadele ediyor Büyüklülü kadınlar. Daha doğrusu bu mücadelenin başını çekiyorlar. Şimdilerde ise taş ocağı ruhsatının mahkeme tarafından iptal edilmesini kutluyorlar. Taş ocağının köylerinin yanı başına, Samsunluların ve çevre illerin sıklıkla görmeye geldikleri Tekkeköy Şelaleri’nin olduğu bölgeye yapılacağını duydukları günden beri direniyor kadınlar. “Niçin istemiyorsunuz taş ocağını bu bölgede?” diye sorduğumuzda, önce “Böyle soru mu olur?” dercesine şaşkın bakışlarla karşılaşıyoruz. Sonra da “Evimiz burada, suyumuz burada, hayvanlarımız burada, buradan geçim sağlarız, biz burada yaşarız ya!” diye alıyoruz cevabımızı. Yetmişlerine merdiven dayamış Nadire teyze de ekliyor “ Tozun toprağın içinde yaşanır mı hiç!”
KÖY EN ÇOK KADINLARIN YAŞAM ALANI
Üç yıldır başlarına geleni anlattıklarında ise Büyüklülü kadınların nasıl mücadele ettiklerini öğreniyoruz. “Kararlıydık, köye kepçeleri sokmayacaktık. Köyün genci, yaşlısı tüm kadınları bir olduk. Erkekler sabah kalkıp şehre gider, kadınlar kalır tüm gün köyde. Sabah kalkar, hayvanlara bakar, tarla işlerini hep biz yaparız.” Büyüklülü kadınların bu mücadelede neden en önde olduklarını bu cümlelerden anlıyoruz biz de. Köy, en çok da kadınların yaşam alanıymış çünkü.
UYKULARIN KAÇMASI BOŞA DEĞİL
Önceleri taş ocağı için ölçüme geliyormuş şirket çalışanları. Daha sonra, kepçeler gelip inşaat başlayacak diye uyku uyuyamaz olmuş Büyüklü halkı. Gece sırayla her hane tutmuş “kepçe nöbeti”ni. Adile Teyze, “Uykularımızın kaçması boşuna değilmiş kızım. Bir gece, iki buçukta asker eşliğinde geldi kepçe köyümüze. Hemen aldık haberini, koştuk önüne tabii.” “Dayak da yedik o gece, yaralanıp hastanede de yattık.” diye araya giriyor Şengül ama bu kadarını konuşabiliyor, doluyor gözleri.Belli ki o gece yaşadıklarının ağırlığı kaplıyor yüreğini. “Her şey tamam da bir gün, o kepçe ineğimin üzerine yuvarladı koca taşları, yaralandı hayvanım. Hiçbir şey bu kadar ağrıma gitmemişti” diyor Hatice Abla...
BU KÖYE TAŞ OCAĞI GİREMEZ
Aşağı köylerden karşı çıkanlar olmuş Büyüklü halkına. “ Ne yapsaydık? İzin mi verseydik. Taş ocağı yapılacak yer evimize 100 metre. Kaldı ki yapılsaydı onları da etkileyecek de, haberleri yok!” diye sitem ediyorlar bu duruma. Konuştukça daha bir anlıyoruz kolay kazanılmamış bu dava. Büyüklülü kadınların dayanışması alevlendirmiş ateşi. Şimdi daha da inanarak “Bu köye taş ocağı giremez!” diyorlar.
Bu arada Sinop’a kurulması planlanan nükleer santral, Fatsa’daki siyanürle altın arama, Arhavi’deki HES’ler gibi çevre sorunlarıyla uğraşan Karadeniz’in diğer köşeleri geliyor aklımıza. Soruyoruz kadınlara; “ Ne olur Sinop’un, Fatsa’nın durumu. Aynı dertten muzdarip sayılırsınız.”
Cevabı belli kadınların... “Biz ‘bir’ olduk, ‘direndik’ ve kazandık. Darısı tüm Karadeniz’e!”