Artık barışa türkü söyleyelim diye
Çölü aşıp da gelen, gözyaşının ve toprağın karışıp yanaklarında kuruduğu kadınları, çocukları izliyoruz günlerdir. İzledikçe çaresizlik ve öfke birbirine karışıp yanaklarımızda kuruyor.
Gözde MEYDAN
Çölü aşıp da gelen, gözyaşının ve toprağın karışıp yanaklarında kuruduğu kadınları, çocukları izliyoruz günlerdir. İzledikçe çaresizlik ve öfke birbirine karışıp yanaklarımızda kuruyor. Bir yumruk oturuyor içimizde bir yere ve içimizdeki o ağırlık bizi harekete geçiriyor. Sonra aynı ağırlığı taşıyan kadınlarla buluşup birlikte hareket etmeye başlıyoruz. Birlikte hareket etmenin, aynı ruhu taşıyor olmanın sıcaklığı sarıyor hepimizi.
Körfez'in belki de en yoksul mahallelerinde önümüzde alışveriş sepeti, sepetin üstünde yardım kampanyamızın afişleri kapı kapı kadınları geziyoruz. Çaldığımız her kapı başka bir hayat, başka bir hikâye ama bu sefer öncelik sınırın ötesindeki kadınların hikâyesinde...
IŞİD' in saldırılarından bahsetmeye başladığım andan itibaren kapıyı aralık bırakıp içeri koşan genç kadın kendi elleriyle ördüğü yeleğini ve iki paket makarnayı tutuşturuyor elime, keşke daha fazlası olsaydı diyen mahcup bakşlarıyla. Ben ona hiç bir şey diyememiştim o da bana hiçbir şey sormamıştı ama birbirimizi anlamıştık.
YOKSUL KADINLARIN ZENGİNLİĞİ
Sonra başka bir kapıyı çalıyorum; kampanyadan, sınırdaki kadınlardan bahsederken kapının kenarına çöküp de ağlayan Melek abla şimdi kendi komşularından, akrabalarından savaş mağduru kadınlar için yardım topluyor. Başka bir kapıda Zahide abla, Van'daki depremi yaşamış, açlığı da yokluğu da görmüş. Elindeki avucundakini paylaşıyor. Oya Abla eş, dost, tanıdık bırakmıyor kıyıda köşede kendi elleriyle düzenliyor topladığı bütün eşyaları. Nezaket abla iş yerindeki bütün kadınlara haber veriyor kampanyayı; “Mutlaka bir şeyler yapmalı, sessiz kalmamalıyız” diye tekrarlayıp duruyor kapısına gittiğimizde. Sonra başka bir kapı. Anlatıyorum gözleri doluyor, “Keşke verebilseydim” cümlesi dökülüyor dudaklarından, “Keşke bir işim olsaydı da kazandığım parayı verebilseydim” diyen Ayşen Abla...
Hafize Abla bu kadınların içinde savaşın en yakın tanıklarından. İki oğlu da 4 yıl önce dağa çıkmış. Öfkesini kusuyor hem iktidara, hem IŞİD' e ve ekliyor. “Bu savaş bitecek, bizim evlatlarımız kazanacak ben inanıyorum, onlar kazanacak ki biz kadınlar ve bizim torunlarımız rahata ersin. Artık ağıtlar değil, barışın türküsünü söyleyelim diye kazanacaklar.”
Çaldığımız yüzlerce kapı, yüzlerce kadın, yüzlerce farklı hayat. Kendi yoksulluklarını o an için unutan, evindeki aşını ekmeğini sınırın ötesindeki kız kardeşlerine gönderen, hiç tanımadıkları o kadınlar için gözyaşı döken kadınlar. Kapıların ardındaki gözlerden ırak yaşamlarına dokunduğumuz bu kadınlar gerekçesi ne olursa olsun bu vahşeti kabul etmiyor, bir an önce bitmesini istiyorlar. Şimdilerde biz başka bir umudu büyütüyoruz; paylaştıkça büyüyen, büyüdükçe yayılan. Biz hep birlikte kapı kapı sokak sokak barışa türküler söylüyoruz.