05 Ekim 2014 19:10

‘Araf’ta kalan yaşamlar

Birkaç yıl öncesine kadar belki on binlerle ifade edilen ve Suriye savaşına kadar halkın geniş kesimlerince gözle görülür olmayan bir gerçeklikti Türkiye’deki mülteciler, sığınmacılar ve göçmenler...

‘Araf’ta kalan yaşamlar
Paylaş

Olcay GERİDÖNMEZ
Birkaç yıl öncesine kadar belki on binlerle ifade edilen ve Suriye savaşına kadar halkın geniş kesimlerince gözle görülür olmayan bir gerçeklikti Türkiye’deki mülteciler, sığınmacılar ve göçmenler. Artık durum böyle değil; sadece Suriyeli sığınmacıların 2 milyonu bulduğu tahmin edilen Türkiye bir göçmen ülkesi durumunda.
Buna karşın Türkiye’ye, Avrupa dışından gelen sığınmacı ve göçmenlere, “geçici sığınma” dışında hiçbir hak tanınmıyor. Bu da sığınmacılar açısından –başvurma şansına erişirlerse– mülteci statüsü alana, ardından üçüncü bir ülkeye yerleştirilene kadar “araf”ta kalmak anlamına geliyor. Arafta kalmak, yoksulluk, yoksunluk ve sefalet içinde geçen uzun ve zorlu yıllara karşılık geliyor genellikle.

POLİTİKASIZLIK POLİTİKASI
Yani Türkiye’de mültecilerin, üçüncü bir ülkeye yerleştirme işlemleri tamamlanana kadar geçici olarak kalmalarına, en hafif tabiriyle “tahammül” ediliyor. Bu kapsamda uydu kentler belirlenmiş ve bu illerin arasında ilk üç büyük il yok. Mülteciler, gönderildikleri bu kentlerde, çalışma izni olmaksızın, sosyal haklardan yoksun bir şekilde, haftanın belli günlerinde yabancılar şubesine imza vererek kalabiliyorlar. Bulundukları ili izinsiz terk etmeleri yasak. Barınma, gıda gibi ihtiyaçlarını kendileri karşılamak zorunda. Bulundukları ilin yetkililerinin varsa eğer duyarlılığı, STK’ların da varlığı ve etkinliği ölçüsünde çok cüzi (genellikle ayda 100 TL civarında) yardımlara ulaşabiliyorlar.
Barınma ve geçimlerini kendileri sağlamak durumunda bırakılan ama çalışma iznine sahip olamayan ezici çoğunluğu, kayıt dışı çalışmak zorunda kalıyor. İnsani şartlarda yaşayabilmek, çalışma ve toplumsal yaşama dahil olabilmek mültecilerin en temel ihtiyacıyken devlet bu konuda herhangi bir politika geliştirmemiş, tam tersine durumun devamını sağlayan bir politika izlemiştir.

ACİL EYLEM PLANI ŞART
Son bir iki yılda gerçekleşen yoğun sığınmacı akını karşısında ise tam bir kendi haline bırakma durumu var. Suriye ve Ortadoğu’daki savaşın ve çatışma halinin kısa sürede bitmeyeceği, bitse de söz konusu coğrafyaların güvenli hale gelmesinin uzun yıllar alacağı malum. Bu durumda sığınmacılara “misafir” olarak bakamayacağımız da açık. Buradalar ve büyük çoğunluğu burada kalacak. Hükümetin sığınmacıların insana yaraşır bir yaşam sürdürmelerine imkân tanıyan koşulları hazırlayan acil bir eylem planı geliştirmesi şart.

KADINLARA ÖZEL POLİTİKALAR
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de mülteci nüfusunun yüzde 70’ini kadınlar ve çocuklar oluşturuyor. Bu olgu bile kadın sığınmacılara yönelik özel politikaların geliştirilmesini gerektiriyor. Zaten Türkiyeli kadınların maruz kaldıkları cinayet, şiddet, taciz, tecavüz, zorla evlendirilme, çocuk yaşta evlendirilme gibi suçlarla mücadelede tam olarak işlemeyen adalet ve yeterli olmayan koruma ve destek mekanizmaları, sığınmacı /göçmen kadınlar söz konusu olduğunda tamamen ortadan kalkıyor. Sözüm ona koruma altında olunması gereken kamplarda taciz tecavüz, zorla fuhuş istisna değilken, sığınmacı kadınların bu tehlikelerden dolayı kamplara gitmemek için ya da kamplardan kaçmak için ellerinden geleni yaptıkları biliniyor. Kentlerde kendi kaderlerine terk edilmiş göçmen kadınlara, Suriyeli kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüz haberleri, cinayet haberleri de her geçen gün artıyor.

EŞİT YURTTAŞLIK HAKKI
Yoksulluk ve savaşın göçe zorladığı, yolu Türkiye’ye düşen yüzbinlerce kişi, sadece göçmen oldukları için, cinsiyeti ve tenlerinin renginden dolayı ayrımcılık ve kötü muamele ile karşılaşıyor. Yetmezmiş gibi cinsel şiddet ve tacize maruz kalıyorlar. Kayıtdışı yaşayan ve çalışan sığınmacı kadınlar sınır dışı edilme, işten atılma korkusu ile yaşadıkları cinsel tacizi ve tecavüzü şikâyet etmeye bile cesaret edemiyor.
Geçen ay öldürülen Ugandalı Jesca arkadaşlarının ve kadınların çabasıyla kamuoyuna duyurulabilen bir örnekti sadece. Bu ülke yasalarının değersizleştirdiği, sahipsizleştirdiği göçmen bir kadın olduğu için öldürüldü Jesca. Onun gibi yüzlerce kadın her gün aynı baskı ve yaşam tehdidi ile karşı karşıya, var olma savaşı veriyor.
Bu tablo karşısında biz kadınlar, bir insan hakkı olarak her şeyden önce ayrım yapılmaksızın Türkiye’deki sığınmacı, mülteci ve göçmenlere eşit yurttaşlık hakkı talep ediyoruz. Daha önemlisi, acil olarak, Türkiye’de yaşayan sığınmacı /göçmen kadınların cinsel şiddete uğradığında başvurabileceği, güvenlik kuvvetleri dışında, sivil ve çok dilli kriz merkezlerinin kurulmasını; sınırdışı korkusu olmadan sağlık, barınma, iş bulma ve hukuki destek sağlayan koruma mekanizmalarının oluşturulmasını istiyoruz.

BİLİYOR MUYUZ?

Mülteci kimdir?
Cenevre Sözleşmesi'ne göre mülteci; ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği korkusu taşıyan, bu yüzden ülkesinden ayrılan ve geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişidir.

Mülteci ve sığınmacı arasındaki fark nedir?
Sığınmacı, mülteci olduğu iddiasıyla ülkesini terk eden ama mültecilik statüsü başvurusu sonuçlanmamış kişidir. Mülteci ise başvurusu kabul edilen kişidir.

Göçmen ve mülteci arasındaki fark nedir?
Göçmen ülkesini kendi rızasıyla daha iyi yaşam koşulları için, ekonomik sebeplerden ötürü terk eden kişidir. Mülteci ülkesinin korumasından faydalanamayan ve güvenliği tehlikede olan kişiyi; göçmen güvenliği tehlikede olmayan ve ülkesinin korumasından faydalanabilen kişiyi ifade eder.

Türkiye’ye gelen sığınmacılar hangi illerde kalabilir?
Sığınmacılar İçişleri Bakanlığı’nın belirlediği “uydu kent” diye bilinen şu illerde kalır: Konya, Isparta, Eskişehir, Bilecik, Gaziantep, Van, Kayseri, Nevşehir, Niğde, Aksaray, Afyon, İzmir, Kütahya, Kahramanmaraş, Hatay, Çankırı, Yozgat, Burdur, Tokat, Şırnak, Ağrı, Sivas, Amasya, Karaman, Kırşehir, Kırıkkale, Hakkâri ve Kastamonu. Ancak polis izniyle bu illerden ayrılabilirler. Sadece sağlık vb. sebeplerle Ankara, İzmir, İstanbul gibi büyükşehirlerde bulunabilirler.

BMMYK kimdir?
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği 1950'de mültecilere yardım ve koruma amacıyla kurulmuştur. Devletlerin 1951 Cenevre Sözleşmesine uyumunu denetlemesi ve mültecilere uluslararası koruma ve kalıcı çözümler sağlamakla görevlidir. Türkiye’yede de  Avrupa dışından gelen kişilerin mülteci olup olmadığına BMMYK ofisi karar verir.

Kaynak: http://multeci.net/index.php?option=com_content&view=article&id=55&Itemid=12&lang=tr
 

ÖNCEKİ HABER

\'Türkiye\'yi eleştirmek kimsenin hakkı da haddi de değildir\'

SONRAKİ HABER

Ax Û Ax…*

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa