Lübnan, IŞİD ve el Nusra ile yüzleşiyor
Robert FISK
Ateş saatlerce sürdü, Hizbullah ve el Nusra/Suriye’deki IŞİD isyancıları Roma kentini üzerindeki hatta savaşırken, tarihi merkez Baalbek’te dahi duyuldu.
Baalbek halkının pazartesi günü Hizbullah’ın anonsundan sonra -oldukça uzun bir sürenin ardından- tüm söyleyebildiği buydu, cihatçıların Suriye Qalamoun’a doğru paketlenerek geri gönderilmiş olduğu. Fakat bu durumLübnan siyasi yapısı için bir başka şoktu.
Bunu daha önce de yaşadık, temmuzdaki benzer çatışmalarda, ve sonra Baalbek’in kuzeyindeki Ersa’nın kısa süreli ele geçirilmesinde, ağustosta IŞİD Sünni kasabayı birkaç yasaklı saat için alıp 24 Lübnanlı askeri rehin aldığında yaşadık, ki ikisi artık hepimiz için çok tanıdık olan o korkunç kafa kesme cezasına çarptırıldı.
Fakat bu, IŞİD sınırı aştı ve siyah-beyaz bayrağını Lübnan topraklarına dikti anlamına gelir mi?
Son baskının ayrıntılarını kesinleştirmek sinir bozucu derecede zor. İlk raporlar “yüzlerce” havan toplu ve roket güdümlü el bombalarıyla, Suriye sınırı yakınındaki ulaşılması neredeyse imkansız en az on Hizbullah ileri karakoluna ve cihatçıların Lübnan sınırını geçişini önlemek ve Hizbullah’ın, Baalbek’ten ülkeni güneyine, bir başka düşmanının -İsrail’in- Iran’ın silahlı ve finanse hareketini bekliyor olabileceği bölgeye doğru giden tedarik noktalarını engellemek üzere oluşturduğu güvenli bölgelerine doğru saldıran el Nusra savaşçılarından bahsediyordu.
Bilanço, birlikte 14 cihatçı ve 3 Hizbullah ve 16 cihatçı ile 8 Hizbullah gibi kesin olmayan rakamlar arasında gidip geliyor. Fakat ölümler, alışık olunduğu üzere, olayların sonuçlarından daha az önemliler.
Lübnan Hıristiyan basında yayınlanan yeni bir yazıya ait alt başlığın oldukça iyi ortaya koyduğu gibi, bugünden itibaren Lübnan’ın kaderi “Nusra’nın ve, hain zehrini Lübnan topraklağının her gün daha derinine yayan ‘İslam Devleti’nin (kendini isimlendirdiği üzere) ellerinde” görünüyor. Bu, belki olayları biraz fazla ileri götürmek olabilir.
Hizbullah binlerce savaşçısını Başkan Başar Esad’ın ordusunun cihatçı düşmanlarıyla savaşına yardım için Suriye sınırına gönderdiği zaman, aynı düşmanların sınırı geçip diğer yöne doğru saldırmaya karar vereceklerini tahmin edebilmek süpriz olmazdı.
Yine de her küçük çihatçı “zafer”, Lübnan’ın Sünni toplumu içinde bulunan bu zümrenin destekçilerinin kalbini hoplattı, özellikle bir kaç IŞİD posterinin görüldüğü Trablusşam’da.
Ayrıca Lübnan devletine yönelik, ordunun tutumunu eleştiren IŞİD tweetleri de vardı. Lübnan ordusu işleyen bir kurum ve çok etnikli birlikleri Musul’un tuhaf yeni “halife”si Ebubekir el Bağdadi’ye sadık Sünni savaşçılarının gözünde lanetliler.
IŞİD HALİFESİNİ LÜBNAN’A GETİRMEK İSTİYOR
Ersal’ın başı belada Sünni nüfusu, çok sayıda Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor ve kalıcı olarak IŞİD’in boyundurluğuna düşmekten korkuyor -kasabanın belediye başkanı Ali Hujeiri’nin söylediği gibi, IŞİD Bağdadi’yi, Lübnan’a çağırmak istiyor.
Ülkede kimse bu hastalıklı yeni “devlet”in orjinal başlığının Irak ve Levant İslam Devleti olduğunu -ve Levant bölgesinin Suriye’yi olduğu kadar Lübnan’ı da içerdiğini unutmuyor.
Kaçınılmaz olarak, Suriyeli mülteciler kendilerini–artık Lübnan’ın nüfusunun üçte biri- ülkedeki Arap hemşerilerinin neredeyse ırkçı tehditlerinin mağduru olarak buldular.
Beyrut’ta geceleri gözdağı olayları meydana geliyor, karanlık çöktüğünde Suriyeli erkeklere ve ailelerine, pılı pırtılarını alıp 12 saat içinde kenti terk etme emri veren duvar posterleri ortaya çıkıyor.
Lübnan ordusu -Hizbullah’a da müdahale edemediği gibi- hafta sonu meydana gelen cihadi savaş karşısında da çok az şey yapabildi. Bu arada Hizbullah’ın Suriye hükümetindeki müttefikleri, Hizbullah ordusunun, yabancı silahlarıyla “Vahabi-Siyonist düşmanlar” –“vahabi” Suudi Arabistan için bir koddur- karşısındaki mevcut mücadelesiyle İsrail ile 6 Ekim 1973’deki çatışmaları -ki burada da yabancı silahlar kullanıldı- arasında ürkütücü karşılaştırmalar yapıyordu.
Suriye devlet televizyonu, askerlerinin, 1 yıl önce Golan Tepelerinde İsrail’e karşı ve bugünkü birliklerinin Başkan Esad’ın Suriye içindeki muhaliflerine karşı verdiği savaşların bir kolajını yayınladı.
Ridge Gözlemevi’ne kısa süreliğine yakalanan, eğer hala hayattalarsa bugün 60 ya da 70’li yaşlarında olan o eski askerlerin, ülkelerindeki mevcut trajedi hakkında ne düşündüklerini herkes tahmin edebilir.
Suriye televizyonu Irak televizyonundan bile alıntı yaptı, üç IŞİD yetkilisinin, iddiaya göre Bakuba’nın kuzeyindeki çatışmada Irak Hükümet birlikleri tarafından öldürülmesini alkışladı. Başkan Esad’ın babası Hafız’ın yönetimi zamanında, Suriye ve Irak’ın Saddam Hüseyin’in arasında yakın-açık düşmanlık mevcuttu.
Baas partisi karşılıklı güvensizlik içinde her iki ülkede de mevcuttu ve birbirlerinin muhalefetlerine şükretmeyi hayal bile edemezlerdi.
Ne günlerdi…
*The Independent’ten çeviren Elif Görgü
Evrensel'i Takip Et