Meksika’da öğrenci katliamları
2 Ekim 1968. Meksika’da öğrenci isyanının hız kazandığı 1968 yazında iktidar aygıtı da yaklaşan Olimpiyat oyunları öncesinde eylemlere son vermek amacıyla daha sert bir tutum takınmaya başlamıştı. Önce ülkenin en büyük üniversitesi olan Meksika Ulusal Üniversitesi (UNAM) daha sonra da Politeknik Üniversite (IPN) ordu tarafından sırasıyla işgal edildi.
Ertan EROL*
2 Ekim 1968. Meksika’da öğrenci isyanının hız kazandığı 1968 yazında iktidar aygıtı da yaklaşan Olimpiyat oyunları öncesinde eylemlere son vermek amacıyla daha sert bir tutum takınmaya başlamıştı. Önce ülkenin en büyük üniversitesi olan Meksika Ulusal Üniversitesi (UNAM) daha sonra da Politeknik Üniversite (IPN) ordu tarafından sırasıyla işgal edildi. 2 Ekim akşamı başkent Mexico City’nin Tlatelolco bölgesindeki ‘Üç kültür meydanında’ binlerce öğrenci hükümeti ve saldırgan politikalarını protesto etmek için toplandılar. Kısa süre sonra askeri güçler meydanın etrafını sardı ve çıkışları kapattı. Polis helikopterleri meydanı saran askerlere ateş etmeleri gereken yönleri işaret fişeği atarak gösterdikten sonra tanklardan ve Santiago de Tlatelolco Kilisesinin ve civar binaların çatılarındaki keskin nişancılar tarafından kalabalığın üzerine ateş açıldı. Meydanda bir kaos ortamı oluşmuş, Olympia Taburu adı verilen ve askerlerin kendilerini öğrencilerle karıştırarak vurmamalarını sağlamak için bileklerine beyaz mendil bağlamış olan grup, öğrenci liderlerini tutuklamak için alana girmişti. Tlatelolco katliamında sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte 300’e yakın öğrenci öldürülmüş, en az 1500 öğrenci tutuklanmış, Meksika 1968 Olimpiyatlarına hazır hale gelmişti.
‘68 RUHU YENİDEN CANLANDI
Carlos Fuentes’in anlatımıyla katliamın gecesinde başkanlık bayrağının üzerindeki kartal, kaçarak uzaklara uçmuş, yılan utancından deri değiştirmiş, kaktüs kurtlanmış ve Tlatelolco gölünün suyu (İspanyol işgalinde olduğu gibi) tekrar yanmaya başlamıştı.
Tlatelolco Katliamı’ndan 46 sene sonra bugün Meksikalı öğrenciler ‘68 ruhunu aratmayan bir mücadele vermekteler. 2012 başkanlık seçimlerinden beri hız kazanan öğrenci hareketi hem üniversitelerde hem de öğretmen okullarında yeni iktidarın neoliberal reformlarına karşı mücadele ortamı yaratmış durumdadır. Bu açıdan, işçiler ve diğer şehir emekçileri ile geniş bir muhalefet cephesini oluşturabilmiş ve tam da bu yüzden iktidarın yok edilmesini hayati gördüğü 1968 hareketi günümüz öğrencileri için hâlâ önemli bir örnek teşkil ediyor.
ÖĞRENCİLERİN DİNAMİZMİ HEDEFTE
Devlet kurumlarının nerede başlayıp nerede bittiğinin belirsizleştiği, organize suç örgütleri ve paramiliter yapılar ile kurulan ilişkilerin apaçık ortaya çıktığı bir ortamda ulusal ölçekte hız kazanan reformlara karşı direnç gösteren çeşitli toplumsal hareketlere bu tip katliamlar ile bir mesaj verilmek istendiği de açıktır. Politeknik Üniversitesi öğrencilerinin üniversitede yapılması planlanan yeniden yapılandırmaya karşı eylül ayından beri giriştikleri mücadelede, telekomünikasyon ve enerji yasalarında yapılan reformlara karşı girişilen mücadelelerde de meşruiyetini yitiren bir iktidar mekanizmasının benzer baskıcı uygulamalara gidebileceğini tahmin etmek zor değildir. 1997’de Chiapas Acteal’de, 2006’da bugün Başkanlık görevini yürüten Enrique Peña Nieto’nun o zamanlar eyalet valisi olduğu Meksika eyaletinde yer alan Atenco’da kendi emri ile gerçekleşen katliamlarda da devlet mevcut direnç noktalarını şiddet yoluyla kırmayı hedeflemiştir. Bu açıdan Iguala’da belediye başkanı ve uyuşturucu kaçakçıları ortaklığında gerçekleşen katliamın da öğretmen okulu öğrencilerinin politik dinamizmini hedef aldığı söylenebilir.
Katliamdan neredeyse 20 gün sonra belediye başkanı halen bulunamazken eyalet valisi de istifa etmemek için direniş göstermektedir. Ülkedeki üçüncü parti konumunda olan ve sosyal demokrat çizgide olduğunu iddia eden Demokratik Devrim Partisine (PRD) mensup olan belediye başkanı ve validen kendini uzaklaştırmaya çalışan PRD için ise katliam PRD’nin tabutuna vurulan son çiviler olmaktadır. Devlet organlarındaki yerini korumak ve yeni anlaşmalara kapısını kapamayarak pay alabilmek için Peña Nieto’nun reformlarına destek olan PRD, iliklerine kadar çürümüş, rıza mekanizmalarını kaybetmiş ve meşruiyetini yitirmiş Meksika yönetici sınıfının tam bir parçası haline gelmiştir. Tüm bunlar göz önüne alındığında Meksika’da direnç noktalarının daha da artması ve muhtemelen mücadelenin daha da sertleşmesi beklenebilir. Ülkenin her yerinde 43 öğrencinin bulunması için eylemler yapılırken, üniversitelerde boykotlara başlanmıştır. Guerrero ve Cilpancingo’da başkanlık binaları öğrenciler tarafından ateşe verilmiştir.
ZAFER FABRİKALARDAN GELECEKTİR
Tüm bunlar göz önüne alındığında, Meksika’da 1968 ruhunu yok etme geleneğini sürdüren devletin o ruhun vücut bulduğu direniş noktalarına hayat verdiğini söylemek mümkündür. Öğrenci aktivizminin başarısı, 1968’te başarılan okullardan fabrikalara, şehirlerin ve mahallelerin her tarafına yayılan birleşik muhalefete katkı sundukları ölçüde ortaya çıkacaktır.
43 ÖĞRENCİ NASIL KAYBOLDU
Geçtiğimiz 27 Eylül gecesi, Guerrero eyaletinin Iguala şehrinde Ayotzinapa Öğretmen Okulu öğrencileri (normalistas) 2 Ekimde başkentte yapılacak olan Tlatelolco Katliamı’nı anma yürüyüşüne katılmak için toplandılar. Uyuşturucu çeteleri ile yakın ilişkide bulunan, daha önce de kendi partisi içerisindeki muhaliflerini bu çetelere öldürtmüş olan belediye başkanının, kendisine bağlı polis güçleri ve iş birliğinde olduğu mafya birliklerine toplanan öğrencilere saldırma emri vermesi üzerine şehirde sabaha kadar süren çatışmalar meydana geldi. Polis sokakta öğrenciye benzeyen herkese saldırırken, o esnada bir maç için otobüse binmekte olan bir futbol takımının aracına ateş açarak genç bir futbolcuyu ve toplamda 5’i öğrenci olmak üzere 6 kişiyi öldürdüler. Otobüsleri sıkıştırılan öğrencilerden 43’ü kamyonetlere bindirilerek bilinmeyen bir yere kaçırılmış ve 2 haftadır aranmaktayken şehrin güvenliğini ele alan federal güçler şehre yakın ormanlarda yaptıkları aramalarda üzerlerine benzin dökülerek yakılmış ve toplu halde gömülmüş 20’yi aşkın insan cesedine ulaştılar. Bölgede organize suç örgütlerinin kendi aralarında gerçekleştirdikleri infazların olağan bir hal almış olması sebebiyle, bulunan cesetlerin yeni gömülmüş olsa bile öğrencilere ait olup olmadığı halen kesinlik kazanmamıştır.
*İstanbul Üniversitesi Öğretim Görevlisi