Gülfer Akkaya'ya mektup
Sennur SEZER
Merhaba Sevgili Kızım Gülfer,
(Oğlumla yaşıt olduğundan kolayca kızım diyebilirim) Hiç karşılaştık, muhabbet ettik mi bilemiyorum, ama ben seni hep kilitli kapıları zorlayan, yasak değilse de gözden kaçırılan sözü edilmeyen olayların üstüne giden bir masal kızı olarak hatırlıyorum.
Aslında bu yazıda yeni kitabından söz edecektim: Sır İçinde Sır Olanlar/Alevi Kadınlar. Ama kitabı gereğince anlatamayacağımı fark ettim. Alevilik yabancısı olduğum bir konu değil.
Kitabın akıcı, konu çekici. Ama kadınlar açısından Aleviliği irdeleyenlerin görüşlerinin bir araya getirildiği kitabını özetlemek de, bu kitabın günümüz için önemi de kolay anlatılabilecek bir konu değil.
Alevilik konusunda fazla kaynak yok elbet de, Alevi arkadaşlarım hep vardı. Son yıllarda onlara Kürt ve Zaza Aleviler de katıldı. Türkiye’deki inançların peşine düşüşüm de yeni değil. Benzerlikler, ayrımlar bana bir “Anadolu inançları” ayrımcılığı yapabileceğim kanısını verdi. Belki de inançlar arasında ki akrabalık ya da düşmanlığın tarihinde bunlar var.
Sevgili Gülfer,
Yaptığın araştırmaya saygı duydum. Okurken dönüp başka kaynaklara bakma gereksinmesi duyduğum yerler oldu.. İçimi çekip hayal kırıklığımı içime gömdüğüm yerler de. Bu tavrımı kavraman için benim etkinliklerine katıldığım cemevlerinde olmalıydın. Beni Alevi ya da Bektaşi sandıklarında şaşıp: “Hayır ben Sünni terbiye ile büyütüldüm ama bu konu bizim evimizin sohbet konusuydu. Bunu bilmek için Alevi olmak gerekmez” deyişimi duymalıydın. (Neyse. Bu konuyu uzatırsam övündüğüm sanılabilir.)
Bir yas dönemindeyiz. (Ülkemizin yaşadığı dönemi değil, muharrem ayını kastediyorum) Yas orucundaysan gücünü sözle tüketmek istemem. Ama yas bittiğinde dilerim bir aşure kasesi başında buluşuruz.
Ben insanların, özellikle kadınların içindeki o kolay kırılmaz , küsmez ışıkların bir araya geleceği, karanlığı yırtacağı günlerin geleceğine inanıyorum. Seni bu inançla kucaklıyorum.