01 Kasım 2014 10:00

Işığı sönmeyen şehir

Herkes Kobanê’de destan yazılıyor yorumları yapıyor fakat ‘destanlar abartı bir anlatımla anlatılır’, diye öğretildi bize. Burada her şey net, abartısız. Kobanê insanlık için direniyor

Paylaş

Uğur AYÇİL
Suruç
Pirsus

Yaklaşık 45 gündür Türkiye ve dünya gündemine oturan Kobanê’de neler olduğunu gazete, televizyon ve çeşitli kaynaklardan öğreniyoruz. Evet kısmen öğreniyoruz, kısmen biliyoruz fakat anlıyor muyuz? Bu düşünce ile Urfa’dan Suruç’a doğru yola çıkıyoruz.

Urfa otogarına girmek üzereyken bir genç, bozuk Türkçe’si ile Suruç’a nasıl gidebileceğini soruyor. Gel, ben de Suruç’a gidiyorum birlikte gideriz diyorum. Araba kalkana kadar sohbet ediyoruz. İsmi Massoud Abdo, Rojava’nın Afrin bölgesinden. Halep’te inşaat mühendisliği bölümünde okuyor, savaştan dolayı bırakmış, Süleymaniye’de devam edecekmiş okuluna. Suruç’tan akrabaları ile birlikte Erbil’e, oradan da Süleymaniye’ye okuluna gidecekmiş. Benim neden Suruç’a gittiğimi soruyor, ben de bozuk Kürtçe’mle anlatıyorum, gülümsüyor.

GÖRDÜKLERİNİ DAHA FAZLA KİŞİYE ANLAT

Arabaya biniyoruz, hareket etmeden yol paralarını topluyor şoför, ben para uzattığımda sizinki ödendi diyor. Dönüp Massoud’a bakıyorum, “Neden verdin?” diye. “Sen Kobanê’yi anlıyorsun, ben seni çok sevdim, lütfen gördüklerini daha fazla kişiye anlat.” diyor. Ben de söz veriyorum ona. Okulu bitirince ne yapmak istiyorsun dediğimde, Kobanê’ye gidip tüm binaların onarımında çalışacağım diyor. Suruç’a vardığımızda sarılıp ayrılıyoruz. Cumartesi günü bu yazının yazıldığı saatlerde “Ben Erbil’deyim, merak etme iyiyim” yazan ingilizce bir mesaj geliyor. Seviniyorum.

Şehrin merkezinde bir kalabalık hareket ediyor, merakla koştura koştura aralarına katılıyorum. 3 Kobanêli savaşçının cenazesi gelmiş, mezarlığa defnetmeye gidiyoruz büyük bir kalabalıkla. Mezarlıkta slogan atan öfkeli gençler, ağıt yakmaktan, ağlamaktan dermanı kalmamış anneler…

KOBANÊ DUMANLARLA KARŞILIYOR BİZİ

Akşam oluyor, Kobanê’nin ışıklarının görüldüğü bir boş alanda yaşlı bir amca ve teyze görüyorum. Yüzleri ellerinin arasında, hüzünlü hüzünlü Kobanê’yi seyrediyorlar. Ben de usulca bir taşın üzerine oturup Kobanê’nin ışıklarını izledim. Saçtığı ışık hiç bitmeyecek, ışıkları umut veren, karanlığa karşı direnen şehri izledik hep beraber.

Sabah sınıra gitmek için yola çıkıyoruz. Sınır köylerinden birine varıyoruz, karşımızda farklı farklı yerlerinden çıkan dumanlarla bizi selamlayan Kobanê…

Cuma namazı kılıyor köylüler. Sınır nöbeti için bekleyenler de kendi aralarında hangi bombanın hangi mevziye düştüğünü tartışıyor. Orada bulunan gençlerden Ferhat Ata ile tanışıyoruz, Batman’dan sınır nöbetleri için gelmiş. “Evde oturamadım, gelmesem içim rahat etmiyordu.” diyor. Uzun süredir sınır nöbetlerine katılıyormuş. Kobanê’ye yapılan bu saldırıları, Kürtlerin yıllar sonra statü sahibi bir halka dönüşmesinin verdiği telaş olarak değerlendiriyor. “Ne olursa olsun Kobanê düşmeyecek, düşerse Türkiye Kobanê olur.” diyor.

Bunca olanaksızlıklara rağmen, bir avuç insan nasıl direnmişti? Nasıl, Musul’a elini kolunu sallayarak giren İŞİD, Kobanê’ye 45 gündür giremedi? Sorularının cevabı aklımızda canlanıyor hemen. Neden düşmedi, neden düşmeyecek şahit oluyoruz. Herkes Kobanê’de destan yazılıyor yorumları yapıyor fakat ‘destanlar abartı bir anlatımla anlatılır’, diye öğretildi bize. Burada her şey net, abartısız. Kobanê insanlık için direniyor.


DÖNÜNCE TEKRAR TOPRAĞINI EKECEK

Tek başına oturan bir genç dikkatimizi çekiyor, yanına gidiyoruz. İsmi Said Ahmed, Kobanêli. Ailesiyle birlikte Siverek’e akrabalarının yanına gelmişler. O da Siverek’ten buraya nöbetlere katılmaya gelmiş. Kobanê’de çok güzel bir hayatı olduğunu söylüyor, çiftçilik yapıyorlarmış. Şimdi oralar ne haldedir bilmiyorum diyor. Kobanê’de kalan arkadaşların var mı diye soruyoruz, “Evet var, arada konuşuyorum, moralleri çok yüksek.” diyor. Türkiye hakkında sorduğumuz soruları ise: “Türkiye’nin Kobanê’ye yardım etmesi lazım ama tam tersini yapıyor, orada yakalanan İŞİD’lilerin üzerinden Türk silahları çıkıyor.” diyerek yanıtlıyor. Tek isteğinin kendi topaklarına dönmek olduğunu söylüyor. Biz sohbete devam ederken arkamızda bomba ve silah sesleri geliyor. Hep birlikte önce Kobanê’ye sonra birbirimize bakıp susuyoruz. Said de şimdilik umut ekiyor, geri dönünce toprağını ekmeye devam edecek…

ÖNCEKİ HABER

Yazarlar 4 dilde Kobanê'yi selamladı

SONRAKİ HABER

İyi olan kazansın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa