02 Kasım 2014 04:49

Ekim Devrimi derken dünden değil bugünden söz ediyoruz

İnsanlığın yaşadığı en büyük devrimin, Ekim Devrimi’nin, yüzüncü yıl dönümüne sadece üç yıl kaldı.Yani 97 yıldan beri Ekim Devrimi, sadece işçi sınıfının değil tüm insanlığın savaşsız ve sömürüsüz bir dünya özlemi uğruna verdiği mücadeleye ilham kaynağı oluyor.

Paylaş

İhsan ÇARALAN

İnsanlığın yaşadığı en büyük devrimin, Ekim Devrimi’nin, yüzüncü yıl dönümüne sadece üç yıl kaldı.
Yani 97 yıldan beri Ekim Devrimi, sadece işçi sınıfının değil tüm insanlığın savaşsız ve sömürüsüz bir dünya özlemi uğruna verdiği mücadeleye ilham kaynağı oluyor. Ve 97 yıldan beri bu kurtuluş mücadelesinin öncüsü partiler, gelecek güvencesi talebiyle harekete geçen gençler, eşit hak mücadelesi içindeki kadınlar ve emperyalist sömürü ve hegemonyaya karşı kendi kaderlerini ellerine almak isteyen halklar, Ekim Devrimi’nin değerlerinden öğrenmeye; onun teori ve pratiğinden güç ve ilham almaya devam ediyor.

Ekim Devrimi’nin 1960’lı yıllara kadar süren zafer döneminde olduğu gibi, devrimin en tayin edici eseri olan Sovyetler Birliği’nde kapitalizme geri dönüşten ve SB’nin çöküşünden sonra olup bitenler de Ekim Devrimi ve onun değerlerine sadakatle sahip çıkmanın ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Çünkü işçi sınıfı ve insanlığın bu en büyük kazanımı olan sosyalist Sovyetler Birliği’nde, kapitalizme geri dönüşün belirleyici nedeni, bu büyük devrimin yolundan ve onun değerlerinin kılavuzluğundan kopuşla doğrudan ilgilidir.

EKİM DEVRİMİ BUGÜN DE ÖĞRETİYOR

Bu yüzden Ekim Devrimi’nden söz ederken bir yandan yaşanmış bir devrim günü olarak 1917 Ekim’inden (6-7 Kasım 1917) söz ediyoruz ama daha çok da bugünden, bugünün sınıfsız ve sömürüsüz bir insanlık toplumu mücadelesinde ondan öğrendiklerimizden, Ekim Devrimi’nin izinden giderek bugün nasıl bir yol izleyeceğimizden söz ediyoruz.

Ekim Devrimi insanlık tarihinde görülen en ciddi kopuştur. Bu yüzden Ekim Devrimi, öncesiyle yığınlarla devrim, işçi sınıfıyla sosyalizm (komünizm), kültür, sanat, sosyal yaşam, bilim, felsefe, tarih, devlet, devrim, savaş-barış, gibi hayatın her alanında yeni ilişkilerin kurulduğu ve bütün bu alanlarda geleneksel anlayışların aşıldığı bir aşamaya karşılık gelir. Onun içindir ki hangi önemli konuda bir tartışma açılsa, “Ekim Devrimi’nden önce öyleydi ama artık öyle değil böyledir” denecek bir tartışma gündeme gelir. Aynı nedenle de 97 yıldan beri ekonominin, siyasetin, bilimin, felsefenin, hangi sorunu tartışılırsa tartışılsın Ekim Devrimi ve onun dünya ve insanlığın kurtuluş mücadelesine vurduğu damga anlaşılmadan ilerlenecek bir yol bulunamamaktadır.

ERMENEK, SOMA, ISPARTA FACİALARI OLUR MUYDU?

Ekim Devrimi’nin insanlığa vurduğu damga o kadar derindir ki bırakalım öncesini, “Artık sosyalizmi mezara gömdük” dedikleri, SB’nin çöküşünden sonraki çeyrek yüz yıldan beri, emperyalist-kapitalist güçler ve hükümetler, büyük sanayi kuruluşları, iktisatçıları, üniversiteleri, dev iletişim kurumlarıyla sürdürdüğü kara propaganda ile,… Ekim Devrimi’nin insan toplumuna vurduğu damgayı silmek için uğraşmaktadır. Bunu kapitalist güç odakları, bir yandan işçi sınıfının “eski devrimci rolünü yitirdiğini” iddia eden çeşitli teoriler öne sürmek için en zeki temsilcilerini görevlendirerek; öte yandan özelleştirmeler, sosyal güvenlik sisteminin sigorta sistemine dönüştürülmesi, sağlık başta olmak üzere hizmetlerin ticarileştirilmesi, çalışma hayatının esnekleştirilmesi, işçilerin en temel haklarının ortadan kaldırılması,… olarak hayata geçirmek için var güçleriyle çalışmaktadırlar. Daha ileri giderek şunu da söyleyebiliriz: Eğer kapitalistler Ekim Devrimi’nin işçi sınıfının uluslararası kazanımlarını ortadan kaldırmada bu ölçüde ileri gitmemiş olsaydı; 21. yüzyılda bir “Soma katliamı”, bir “Ermenek faciası”, 10 işçinin birden “asansör faciasında”, 17 tarım işçisinin “trafik canavarı” vasıtasıyla katledilmesi olanaklı olmazdı.

Çünkü günümüz teknolojisi artık bu tür kazaları cinayet saydıracak bir düzeydedir. Ve referansları Ekim Devrimi’nin değerleri tarafından belirlenen (buna işçi sınıfının da diyebiliriz) bir dünyada bu işi cinayetleri büyük ölçüde ortadan kalkardı. Çünkü işçi sınıfı, bilimin, teknolojinin tüm imkanlarını işçilerin çalışma koşullarını iyileştirmek, onların en ideal koşullarda çalışmasını sağlamak için kullanırdı. Onu için de sosyalizmde, bugünkü gibi teknolojik düzeyde bu cinayetlerin hiçbiri gerçekleşmezdi.

Bugün gelişmiş kapitalist ülkelerde çalışma koşullarının düzeyinin yüksekliğinin nedeni de Ekim Devrimi’ni kapitalist dünyada yol açtığı reformlarla doğrudan bağlantılıdır ve Ekim Devrimi’nin işçiler ve emekçilerin haklarına yansımaları bu ülkelerde giderek azalan biçimde olsa da önemli ölçüde de korunmaktadır. Bu yüzden bu ülkelerde iş güvenliği, iş güvencesi, sosyal güvenlik sisteminin nispeten ileri olmasının nedeni de henüz Ekim Devrimi kazanımlarının tümüyle ortadan kaldırılamamış olmasındandır. Ve eğer işçi sınıfı ciddi bir mücadeleyle haklarını koruma ve geliştirmek için kapitalizme karşı bir mücadele çizgisini tutturamazsa gelişmiş ülkelerde de bu hakların korunması olanaklı olamaz. İşsizlik, sosyal güvenlik, esnek çalışma uygulamaları gibi alanlarda bu hak gasplarının hissedilir biçimde artması gelişimin yönünü göstermektedir.

EN GERİCİ GÜÇLER SALDIRIYOR

Ekim Devrimi, her şeyden önce adı üstünde “sosyalist devrim”dir. Ve hayatın her alanı içinde en dolaysız tartışma alanı da “sosyalizm” ve “devrim” fikrinde açtığı yoldur. Ki bu yol, işçi sınıfının sömürüsüz ve savaşsız dünyanın yolunu açmak için burjuva devlet çarkını kırması ve kendi iktidarını kurması gerektiğini gösterir. Bunu da “proletarya diktatörlüğü” sağlar. Marx ve Engels’in bilimsel sosyalizminin dünyayı değiştirme amacına uygun olarak tarihin en devrimci sınıfının insanlığın en ileri düşüncesinin ürünü olan Marksizmle (Emperyalizm çağının Marksizmi olan Leninizmle) buluşarak dünyayı yeniden kurmak üzere hareket geçmesidir. Bu yüzden de Ekim Devrimi, işçi sınıfının, komünizmin yolunu açan bir devrim ve yığınların sosyalizm ve işçi sınıfı arasındaki ilişkisinin teoride olduğu gibi pratikte de yeniden kurulduğu bir devrimin adıdır.

Bütün insanlık için yeni bir çığır, nihai kurtuluş yolunu açan Ekim Devrimi; elbette insan hayatının bütün alanlarında eskiden, bütün eski sınıflı toplumlardan bir kopuştur. Ama Ekim Devrimi’nin bütün bu alanlara yönelik etkisinin merkezinde işçi sınıfı vardır. Onun insan toplumunun evriminin bugünkü aşamasında sınıfa düşen rol üstünden bütün burjuva liberal, küçük burjuva sosyalizm anlayışlarıyla kopuşu da işçi sınıfının devrimde ve sosyalizmin inşasındaki rolüyle ilgidir. Bu yanıyla Ekim Devrimi, ütopik sosyalistler ve sınıfın içinde Marksizme cephe alan Bernstein ve Kautskicilik tarafından Marksizme yönelik saldırının alt edilerek, işçi sınıfının toplumun devrimci dönüşümündeki temel devrimci sınıf olduğunun kanıtlanmasıdır. Ancak Ekim Devrimi’nden sonra da burjuva ideologları ve Komünist partiler içindeki revizyonizmin, her türden oportünist eğilimin saldırısının ana yönü; “işçi sınıfının eskisi gibi devrimci bir sınıf olmadığı, onun devrimci rolünü artık oynayamayacağı” olmuştur. “Komünist partinin artık bir sınıf partisi olmayacağı, sosyalizmin artık bir sınıf iktidarına karşılık gelen bir sistem olmayacağı”,… tezleri bu sınıfın özelliği ile ilgili temel varsayımın üstünden kanıtlanmaya çalışılmıştır.

Bernstein ve Kautsky üstünden Ekim Devrimi sonrasına da taşınan bu mücadele, bugün de çok daha çeşitlenmiş olarak liberal ya da sözde radikal sosyalizm eğilimleri ya da postmodern ve çeşitli adlar altında, ortak yanları işçi sınıfının rolünü reddetmek temelindeki odaklar olarak sermayeye hizmet etmek için ara vermeden çalışmaktadırlar.

Bugün Ekim Devrimi’nin izinden yürümeye çalışan sınıf partileri, sınıfın parti olarak örgütlenmesi için mücadele etmektedirler.

Kuşkusuz Marksizm Leninizmin savunulması uluslararası planda ideolojik bir mücadele olarak sürerken birer birer ülkelerde de sosyalizm mücadelesi iddiasındaki anarşist, liberal sosyalist, küçük burjuva sosyalist siyasi gruplara karşı her alanda bir mücadele de sürmektedir.
Bu grupların genel tutumu, sosyalizmin bir sınıf meselesi ya da  sınıfın partisi önderliğindeki işçi sınıfının kuracağı bir sistem değil; her sınıftan sosyalistlerin içinde örgütlendiği sosyalistlerin içinde örgütleneceği platform, parti, cephe,… gibi örgütlenmelerin üstünden gerçekleşeceği biçimindedir. En ileri gidenler bile, sınıfın devrimci rolünün hâlâ devam ettiğini sözde kabul edenler için bile “komünist ya da sosyalist parti” “sosyalistlerin işçiler adına içinde örgütlendikleri parti”dir! Bu, aynı zamanda devrimin de sınıf adına bu parti tarafından yapıldığı anlamına gelmektedir! Elbette sosyalizmi de sınıf adına bu parti kurmaktadır!

Ekim Devrimi’nin yolunda yürüyen sınıf partisi ise tam tersine, devrimin temel gücü olarak işçi sınıfını almakta; bu yüzden de partiyi sınıfın ileri kesiminin içinde örgütlendiği bir parti, sosyalizmi de sadece parti değil sınıf iktidarı (sınıfın sendikaları ve diğer her türden örgütünün içinde olduğu yığınların iktidarı) olarak anlamaktadır.

EKİM DEVRİMİ BUGÜN BİZE NE SÖYLÜYOR?

Bugün bu mücadele hem teorik hem de pratik yanıyla sürmektedir.

Çünkü ülkemizde hayatın her alanında mücadele çok keskin biçimde gelişmektedir.
Kürt sorununun çözümü için süren mücadeleden özgürlükler mücadelesine, işçilerin hak mücadelesinden iş cinayetlerine, taşeronlaştırma,… mücadelesine, kadınların eşit hak mücadelesinden gençliğin gelecek mücadelesine, çevre tarih, kültür, bilim alanında saldırıların püskürtülmesinden, eğitim ve sağlık hakkına,… nerede mücadele varsa orada en temel eksik, işçi sınıfının bu mücadelelerde yerini almamış olmasıdır. Bu sadece sınıf partisinin günlük mücadele açısından da öneminin farkında olanlar için değil ülkenin geleceği kaygısı güden ilericilerin, demokratların aydın çevrelerin de görüşüdür. Ve işçi sınıfı tarih sahnesine çıkmadan hiçbir kazanımın kalıcı olamayacağının onlar da farkındadır.

Dolayısıyla sınıfın parti olarak örgütlenme mücadelesine önem vermeyi, sınıflar mücadelesi mevzisinde yer almak için mücadele etmeyi genel bir yaklaşım, geleceğe dair bir sorun olarak değil, pratik mücadele açısından ertelenemez görmektedir. Bu yüzden de parti asıl dikkatini sınıfın parti olarak örgütlenmesine, bu görevin yerine getirdiği ölçüde bütün diğer alanlardaki mücadeleye müdahalesine de anlam kazanacağını bilerek davranmaktadır.

SINIF PARTİSİNİN ERTELENEMEZ GÖREVİ

Dahası sınıf partisinin programı, bu programın stratejisi de sınıfın ileri kesiminin parti olarak örgütlenmesini, bunun için de işçilerin bir sınıf olarak birleşmeleri mücadelesine önem vermesini, sınıfın ana kitlesinde bir yandan iktisadi öte yandan siyasi mücadele içinde eğitilmesine özel bir dikkat vermesini emretmektedir.

Bunun için de bugün sınıf partisi olarak Emek Partisi, stratejisinin temel gücü olarak işçi sınıfının ileri kesiminin parti olarak örgütlenmesine hasretmektedir.

Bu yaklaşım sınıf partisi açısından; sendikal alanda, siyasette, kültürel alanda,… günlük yaşamın bütün alanlarında süren mücadelede tüm diğer “sosyalist gruplar”dan tamamen farklı bir tutum olarak yansımaktadır.

Çünkü bu yaklaşım örneğin sendikal mücadeleyi, sınıfın en geri kesimlerinin mücadeleye çekilmesi, sendikaların sınıfın ana kitlesini sermaye karşı örgütlenme ve mücadele merkezleri olarak inşa edilmesi gerektiği gerçegini dikkate almaktadır. Yine bu yaklaşım, sınıf partisi için demokrasi mücadelesi içinde sınıfın bir yandan demokratik haklar mücadelesinden yararlanarak örgütlenmesini genişlettiği, işçi sınıfının sınıflar mücadelesini yönetmeyi öğrendiği, öte yandan müttefiklerini kendi taktiğine kazanmanın bir dayanağı olarak değerlendirdiği bir mücadeledir. Yani işçi sınıfı için demokrasi mücadelesi nihai bir hedef değil; sosyalizm yolunda bir aşama, çıkarları sosyalizmde olan ama burjuvazinin etkisinde olan, demokrasi mücadelesinde birlikte yürüdüğü güçleri kendi taktiğine kazanma mücadelesidir de.

SOSYALİZM PROPAGANDASI ERTELENEMEZ GÖREVDİR

Bu yüzdendir ki sınıf partisi, ister işçi sınıfı ve halk kesimlerinin ekonomik talepleri mücadelesi ister demokrasi mücadelesi talepleri alanında sınıfın mümkün olan en geniş kesimlerinin mücadeleye katılması yaklaşımıyla hareket ettiği için tüm “sosyalist gruplar”la her adımda yeniden yeniden mücadele etmek zorunda kalmaktadır.

Bunu içindir ki bugün sosyalizm için mücadeleden söz edildiğinde asıl anlaşılması gereken, “eşitlikçi toplum” övgüsü değil; işçi sınıfının ileri kesiminin parti olarak örgütlenmesini teşvik eden, bu amaçla sınıf partisinin programı, strateji ve taktiğinin sürekli olarak tartışıldığı, sosyalizmin tarihini, teorisini, kültür birikimini işçilere mal etmeyi de amaçlayan sistemli bir propagandadır.
Ekim Devrimi’nin öğrettiği en temel derslerden birisi de budur.   Ekim Devrimi bugün sınıf partisinin ve işçi sınfın ileri kesiminin partileşme mücadelesinde yaşamaktadır.

ÖNCEKİ HABER

Ekim Devrimi’nden Kobanê’ye giden yol

SONRAKİ HABER

Tarih çarkı devrimden yana döndüğünde…

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa