Engelli, yaşlı, hasta, çocuk bakımına "devletin hayrı" ne?
Sosyal bir devlet yoksul ailelere zaten maddi destekte bulunmakla mükelleftir, bunu bakım gibi illa bir hizmet karşılığı yapmaz. Hatta aksine bakıma ve korunmaya muhtaç kesimler için kendi bakım merkezleri açar ve çözümler üretir. Oysa hükümet bir taşla iki kuş vuruyor; yoksul ailelere yapması gereken maddi yardımı, yine kendisinin yapmakla mükellef olduğu başka bir hizmet karşılığı veriyor.

Gamze ERKİN
AKP Hükümeti 2006 yılında AB’ye uyum politikaları gereği engellilerin evde bakımına dair yasa çıkardı. Bu yasa diyor ki hastanede heyet muayenesine girip ağır engelli raporu almış bir vatandaşa (yaşlı, hasta, engelli) bakmak üzere bir akrabası evde bakıma başvurabilir. Başvuran kişinin engellinin akrabası olması şart ama aynı evde kalması (henüz) şart değil, ama yürüyerek gidip gelinebilecek mesafede oturmalı ve günün belli saat dilimi aralığını (mesela 8.00-20.00) birlikte geçirmelidir. Ayrıca bakıma muhtaç kişi ile aynı evde kalanların aylık gelirlerinin toplamı hane halkına bölündüğünde kişi başına düşen miktarın asgari ücretin üçte ikisini geçmemesi şartı aranıyor. (Anlaşıldığı üzere AKP’ye göre bir kişi aylık 540 TL ile geçinebilir, onun engelli bile olsa desteklenmesine gerek yoktur.) Bu koşulları yerine getiren bakıcı yaklaşık 770 TL gibi bir para yardımı alabiliyor.
Kadınlar zaten “yaşlıya, hastaya, engelliye, çocuğa bakmak kadının görevidir” anlayışıyla büyütüldüğü için ve bunları yıllarca hiçbir beklentiye girmeden yapmak zorunda kaldıkları için bu para lüks gibi geliyor ve sırf bu nedenlerle birçoğu AKP’yi hayırlı dualarla anıyor.
AKP Hükümeti, var olan bakım kurumlarını iyileştirmek, sayısını artırmak ve ihtiyacı karşılayacak biçimde geliştirmek yerine bu kurumlardan yararlananları da eve yönlendirmek istiyor. Bunu da para yardımı ile ödüllendirme kurnazlığı yapıyor. Hakkımız olanı elimizden alıp lütufmuş gibi sunuyor.
Ülkede sosyal hizmetlerin yetersiz olmasını kendisi için fırsata çeviriyor. Böylece sadece oy deposunu doldurmakla kalmıyor, olması gerekeni unutturuyor, hak yerine “yardım” mantığını yerleştiriyor, sonra da kul edilmiş halka “en çok yardımı veriyor” oluşuyla övünüp duruyor. Bütün bunları da adından “kadın”ı çıkarıp Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na dönüştürdüğü kurum eliyle koordine ediyor. Hükümet, bu bakanlığı, öyle ustalıkla kullanıyor ki hakkımız olanın elimizden alınıp sadaka olarak verilmesini “minnetle” karşılamamızı sağlıyor.
BİR TAŞLA BİRKAÇ KUŞ
Sosyal bir devlet yoksul ailelere zaten maddi destekte bulunmakla mükelleftir, bunu bakım gibi illa bir hizmet karşılığı yapmaz. Hatta aksine bakıma ve korunmaya muhtaç kesimler için kendi bakım merkezleri açar ve çözümler üretir. Oysa hükümet bir taşla iki kuş vuruyor; yoksul ailelere yapması gereken maddi yardımı, yine kendisinin yapmakla mükellef olduğu başka bir hizmet karşılığı veriyor.
Dün yoktu diye bugün olmaması kabul edilemez. Olması gereken bakım hizmetini evlere yönlendirip kadının omuzlarına yüklemek değil, bakıma ve korunmaya muhtaç olanlar için daha fazla yer ve imkân sağlamaktır. Tersi kadını daha fazla eve hapsetmek olur ki AKP verdiği maddi yardımla hem hakkın tartışılmasını hem de kadının eve hapsolmasını paraya bağlayarak şikâyet konusu olmasını engelliyor.
Şöyle düşünmemizi istiyorlar: “Engellilerimize, yaşlılarımıza zaten biz bakıyorduk. E ama şimdi bir de para alıyoruz!” Hatırlayalım, 17 Aralık operasyonundan sonra ortaya çıkan yolsuzluklarla ilgili “helali hoş olsun; yiyor ama yediriyor da” söylemlerine çokça rastlamıştık. Şimdi bir daha düşünelim! Bize bir şey yedirdikleri yok aslında. Aksine bizim vergilerimizle oluşan devlet bütçesini çocuklarımıza kadrolu iş, kamu emekçilerine güvenceli çalışma alanları sağlayarak kullanmak yerine devletin asıl işini üç kuruşa yaptırarak bizi eve ve kölelik şartlarına mahkûm ediyorlar.
Evrensel'i Takip Et